Bazı okuyuculardan eleştiri alıyorum. Ben yazılarımda ağırlıklı olarak AKP’yi eleştiriyormuşum. Ben bilim adamı değilim, siyasetçi de değilim. Pek çok makale yazan arkadaşlar gibi halkın istek ve şikâyetlerini hasbelkader dile getirmeye çalışan sıradan bir T.C. vatandaşıyım.
Oldum olası parti tutmayı sevmem, takımlar arasında taraf olmayı hiç sevmem, herkes gibi iyinin olmasını isteyen ve seven kimseyim. Herkes iyi sever, ama kötü olanı da eleştirmeyi gayet normal karşılamak gerekir. Zaten eleştiriye kapalı ve tahammül edemeyenin hiç bir zaman kendisini geliştirmesi ve yenilemesi mümkün değildir. Bir defa eksiklerini görme fırsatını yakalayamaz. İstanbul’u bilfiil yirmi yedi sene idare eden ve on dokuz senedir iktidarda büyük bir çoğunlukla kalan, bana göre pek bir başarı gösteremeyen bir partiyi eleştirmek yanlış mıdır?
Keza Ankara’da öyle ama seçimi kaybetmenin hemen ertesi gün yeni gelenleri topa tutmanın siyasi ahlaka sığıp sığmayacağını halk zaten görüyor. Eğer görmemiş olsaydı değişikliği zaten onaylamazdı. AKP kendisi ve Türkiye için bir şanstı ve bu şansı iyi kullanması gerekirdi. Fakat maalesef kullanamadı. Artık bunu nasıl değerlendirirseniz değerlendirin. Yaşadığım ve gördüğüm kadarıyla ve AKP’nin neden düşüşe geçtiğini sıralamaya çalışayım. Eğer yanlışsa doğrusu nasıl olmalı?
1-İktidara yüksek bir oy oranıyla gelişinin hemen ertesinde kadrolaşmaya başlaması büyük bir hataydı, zamanımıza kadar bunu devam ettirdi ve dolaysıyla gruplaşmayı tetikledi.
2-Var olan kadroyu eğitme yerine, liyakat sahibi olmayan ve işin acemisi olanları kendi istediği sisteme ve ideolojiye katmaya çalıştı.
3-Mirasyedi misali hazır ve zahmetsiz paraya alışarak, kendisinden önceki hükümetler gibi plansız ve programsız özelleştirme furyasıyla kurulu fabrikaları yok fiyatına kim ve ne olduğu belli olmayan kimselere vererek kontrolü kaybettiği gibi, kurumları alan özel sermayedeler daha fazla kar etmek için işçi kıyımına başlayarak işsiz ordusuna yeni neferler katmayla kalmadı, sosyal güvenlik kurumlarının para pınarlarını kuruttu.
4-Eğitim sisteminde ideolojik arzularla bütün sistemi hallaç pamuğuna çevirdiler ve dolayısıyla bilim insani yetiştiremediği gibi kalifiye elamanda yetişmeyerek, çıraklık döneminin bitimiyle beraber el sanatlarında eleman sıkıntısı başladı ve Suriye’de gelen çocuklarla açık kapatmaya çalışıldı.
5-Tarımda uygulanan yanlış politikalar, çiftçiyi küstürdü ve yerli üretime büyük darbe vuruldu. İlkokulların yaz tatilinde tarıma ve hayvancılığa büyük katkısı olan çocukları, şehrin varoşlarına çekerek aile şirketleri gibi çalışan küçük üreticileri de bitirdi. Küçük üretimci olan köyleri ihmal ederek boşalmasına engel olacak girişimleri yapamadı.(alt yapı ve hizmet sektörünü kırsallara taşıyamadı)
6-Dış politikada vasıfsız ve tecrübesiz elamanlarla yürütülen politika Türkiye’yi dünya ile bilhassa komşularıyla irtibatı minimuma indirildi. Tecrübeli elçilikleri aşağılayarak merkeze çekti ve yerlerine eş dost kadrolaşmasıyla büyük yanlışlıklar yapılarak son duruma getirildi.
7-Basın özgürlüğüne kendince gem vurmaya kalkarak, devlet yardımıyla kendi ve taraflı medyasını kurdu. Aynı merkezden idare edilen sayısız gazeteler devlet desteği ile ayakta kalmaya başladı. Verilen destek paraları bütçeyi ayarlanır durumdan çıkararak, olan boşlukları kapatma yoluna yeni vergi yasalarıyla hayati daha yaşanılmaz bir sıkıntıya yuvarladı.
8-Ekonomi iyi yönlendirilemedi, fuzuli yatırımlara ayrılan paralar üretime yardım etmediği gibi, bilhassa gelirinde fazla harcamaya özendirilen toplum, AVM’lerde vakit geçirmeye başladı. En büyük güveni, FETO olayında siyasi ayağını bir türlü bertaraf edemedi.
9-Muhalefet partileriyle diyalog yollarını kapatarak, her gün kavgayla başlayan günlerin toplumu gerdiğini kendisine yanlış rapor eden danışmalarının etkisinde kendisini kurtaramadı.
10-Ekonominin iplerini güvenlidir diye çok yakınlarına emanet etmesi.
11-Fuzuli ve lüks harcamaların önünü alamazken, daha da pahalı harcamaları itibar aracı olarak halka lanse etmeye çalışarak itibar değerlendirmesini fuzuli harcamalara bağladı.
12-Karma ekonominin temel sigortası sayılan devlet fabrikalarını özelleştirerek kapatılıp piyasayı tefecilere birikti.
13-Yap-işlet-devret diye ucube bir uygulamalarıyla hazineye yüklenen, köprü geçiş ve hastanelere hasta garantisi verilmesi.
Daha pek çok yanlışlar maalesef halkın umutla kendilerine verdiği şansı iyi değerlendiremedi. Liderlikte tartışmasız olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan kariyerini, etrafında toplanan çıkarcı ve sadece kendilerini düşünenlerden temizleyip kurtulamadı.