İman, lügatta, bir şeye tereddütsüz inanmak ve kesin olarak, içten ve yürekten bağlanmak demektir. Dinî mânâsı ise, Allah'ın varlığına, birliğine, tereddütsüz inanmak ve Hz.

İman, lügatta, bir şeye tereddütsüz inanmak ve kesin olarak, içten ve yürekten bağlanmak demektir.
Dinî mânâsı ise, Allah'ın varlığına, birliğine, tereddütsüz inanmak ve Hz. Muhammed'in (asm) Peygamber olduğunu ve bize bildirdiği şeylerin hepsinin hak ve doğru bulunduğunu, hiçbir şüphe duymadan kabul ve tasdik etmektir.
“Temizlik de imandan gelir” derler.
Ne kadar da doğru bir tespit...
Neden denir “Temizlik imandan gelir” diye? Çünkü iman ediyorsa bir insan, temiz olması gerekir, tıpkı namaz kılmak için abdest alması, oruç tutmak için gusüllü olması gerektiği gibi...
Haddim midir bilmiyorum ama Müslümanlığımızı sorguluyorum.
Daha önceki yazılarımda defaatle yazdığım Belediye Başkanımız Yaşar Bahçeci’ye de bizzat ilettiğim mescitlerimizin durumu gibi. Sayın Başkan sağ olsun yazımın üzerine Park ve Bahçeler Müdürü Nezahat Töke Yaşar hanımefendiyle görüştürdü beni. Nezahat hanım aradı ve durum hakkında istişare ettik. Yazıya da döktüğüm şikâyetimi aynen ilettim, Kent Park’taki mescidin huşu içinde namaz kılmaya uygun olmadığını, tuvaletin içler acısı olduğunu, tuvalet kâğıdını falan geçtim tuvalet terliğinin, maşrapasının olmadığını söyledim. Sayın müdür sürekli aynı konundan şikâyet aldıklarını, kendilerinin de aynı konudan rahatsız olduklarını, fakat sorunun temizlik yapılmaması değil temiz kullanılmaması olduğundan dem vurdu.
Haksız da değildi!
Çünkü düzenli olarak günlük temizliğinin yapıldığını, hatta biz konuşurken de yıllık rutin bakımın yapıldığını söyledi.
Ne yazık ki temizlik eğitimi konusundaki eksikliğimiz konusunda hemfikir olduk. Görevli arkadaşları daha hassas olmaları konusunda uyaracağını bildirdi Nezahat hanım…
Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Fakat sorunun çözümünün bu şekilde kalıcı olmadığını da biliyorum ne yazık ki…
Çünkü görevliler ne kadar dikkatli olursa olsun, insanımız hassas olmadıktan sonra neye yarar ki, bir saat sonra aynı hale gelir. Ki gelmişte.
Geçen yine gittim yanımda bir arkadaşımla o nasıl ağır bir koku! Arkadaşım da dedi “Hani temizlik imandan geliyordu bu ne yahu” diye. Diyecek bir şey bulamadım, yok ta…
Yerli olsun, yabancı olsun bir Müslüman nasıl namaz kıldığı yeri o halde bırakır aklım almıyor, inancıma sığmıyor.
Hadi artık alıştık tuvaletlerin permaperişan kullanımına ne yazık ki, ama el insaf orası mescid yahu. Mescid ki Arapça da secde edilen yer anlamında. Allah’ın huzuruna çıkıyorsunuz.
Türkler, Suriyeliler, Iraklılar, İranlılar diye ayrım yapmaya gerek yok, mescidi kullandığımıza göre “Müslümanız”!..
Sadece ibadet edilen mescid mi sorunumuz?
Belediyemizin milyonlarca lira harcayarak yaptırdığı Kent Park içinde çimlerde oturup yuvarlanan, elinde ki yiyecek artıklarını çöplere değil de sağa sola atan, çiçekleri kopartıp, ağaçlara zarar veren nice kendini bilmez, vurdumduymaz sorumsuz kişilerin yaptığına ne demeli.
Oysa buralara hepimizin yeri değil mi?
Bu kültürden yoksun insanlar çevreye verdikleri zararları acaba kendi evlerine de veriyorlar mı ki?
Neden hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz, neden her şeyi hor kullanıyoruz?
Ha bir de artık şu “Her şeyi devletten bekleme”yi bir bırakalım. Üstümüze düşen neyse yapalım.
Herkesi biraz değil, baya baya hassasiyete ve duyarlılığa davet ediyorum.
Hiç hoşuma gitmese de şu söze katılmamaktan da kendimi alamıyorum, “Din kültürümüz var da ahlak bilgimiz eksik”…
Elbette yüce dinimiz sadece çevre ve insan temizliğine önem vermiyor. Daha önemlisi hatta en önemlisi, akıl ve kalp temizliği…
Siz ne kadar temiz olursanız olun, abdest alın, namaz kılın, ardından her türlü pisliğin, yolsuzluğun, namussuzluğun, hırsızlığın, haksızlığın, üçkâğıtçılık ve riyakârlığın içinde olun. Böyle bir iman etmek yok, böyle bir Müslümanlık da yok, olamaz da…
Evet devir değişiyor, zamana yenik düşüyor pek çok şey kabul. Ama ahlakımız giderse kaybedecek bir şeyimiz kalmaz!.. Allah sonumuzu hayır etsin.