NELER GÖRDÜK, NELER YAŞADIK BU ÂLEMDE?

Ey sevgili Kırşehirliler, ey sevgili okurlarım.
Bana diyorsunuz ya geçmişi, yaşadıklarını yaz.
Ben de bugün büyük elem ve hüzünler içinde,
Bütün yaşadıklarımı, gördüklerimi yazdım!
Ben iki yaşındayken 1954’te Kırşehir’imiz il iken,
İlçeliğe düşürülüp, Kozaklı, Mucur ve Hacıbektaş’ı,
Acımadan, utanmadan köyleriyle birlikte Nevşehir’e
Bağlamışlar. Kaman’ı Ankara’ya, Çiçekdağı’nı Yozgat’a
Bağlayıp kanadımızı kolumuzu budamışlar…
Pir Ahi Evran ile Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli et tırnak misaliydiler
Ayrılırlar mıydı birbirlerinden acımadan ayırmışlar.
Yine aynı şekilde ben daha 8 yaşındayken
1960’ta demokrasiyi darbeyle rafa kaldırmışlar,
Yassıada da mahkemeler kurup yargılamışlar,
Darbe yapmışlar Atatürk’ün Türkiye’sinde.
Kabul eder miyiz darbeleri? Etmeyiz tabi.
Neler görmüş, neler yaşamışız bu âlemde.
Günümüzde daha hâlâ nelere tanık oluyoruz?
Efendiler yapmayın, siyaset uğruna, koltuk uğruna,
Ülkemize, demokrasimize ve Atatürk’ün eserlerine
Dil uzatarak, inkâr ederek yok saymak ne demek?
Gelin geçmişten ders çıkaralım, unutmayalım,
Fırsat vermeyelim hainlere o malûm güçlere,
İç ve dış güçler ülkeyi bölmek için neler yapmışlar.
12 Eylül Darbesiyle, 12 Mart Muhtırasıyla uyandık.
Darağaçları kurdular, Denizler gibi insanları astılar.
28 Şubat Postmodel darbesiyle karşılaştık.
Ülkemizin göz bebeği ordumuzu, polisimizi, yargımızı,
Ele geçiren hain FETÖ’cülerle de 15 Temmuz’da karşılaştık.
Hainler neler yapmışlar, nice insanların kanına girmişler,
Daha detaylarını yazsam, yazsam bitiremem,
Değerli insan Coşkun Demirçelik ne güzel anlatmış
Bizim kuşağın yaşadıklarını, gördüklerini..
Yaşamadık çocukluğumuzu, yaşayamadık gençliğimizi
Zorluklar, sıkıntılar yaşadık neler çektik neler.
Özlerim yaşayamadığım çocukluğumu ve gençliğimi,
Nerede benim çocukluk arkadaşlarım, nerde nerde?
Ben de siz okurlarımla paylaşıyorum bu güzel anıyı:

“50'li yıllarda Demokrat Parti'yle
Hayata gözlerini umutla açanlar.
Tahta beşiklerde ninnilerle uyuyup,
60 ihtilalin ayak sesleriyle uyananlar.
Çocukluğunu bu kargaşayla geçirip,
68 'de 18 yaşın heyecanıyla
68 kuşağının çilesini çekenler.
Bu hikâye sizin.
Bizim o yıllarda çocukluğumuz
Hep sıkıntılarla geçmedi.
Biz nedense ergenliğe geç girdik.
Çocukluğumuzu uzun yaşadık.
Bizim oyun alanlarımız çoktu.
Yemyeşil çayırlarda, bahçelerde
Evimiz kadar güvenli sokağımızda
Güven içinde oyunlar oynardık.
Biz küçük şeylerden mutlu olmasını iyi bilirdik.
Uzun kış gecelerinde içilen semaver çaylarıyla,
Aile toplantılarının sıcaklığını hep hissettik.
O yıllarda komşuluk bağlarımızda güçlüydü.
Bir maniniz yoksa akşam annemler size gelecek.
Sözü bizi çok mutlu ederdi.
Karanlık günlerde önlüklerimiz karaydı ama,
Karanlıkları aydınlatan beyaz yakalarımız gibi
Umutlarımız, mutlu günlerimiz de vardı.
Kitaplarımızı, defterlerimizi itinayla kaplardık.
Tahtadan, telden, ağaçtan oyuncaklar yapardık.
Yaratıcı, yetenekli, paylaşımcı çocuklardık.
Biz, yuvarlak, köşeli kurşun kalemlerimizle
Düz, eğik, süslü okunaklı yazılar yazardık.
Biz halk kütüphanelerine, Halk Evlerine giderdik.
Ne omuza asmalı deri, renkli çantalarımız
Ne 0,5 uçlarımız, ne kokulu silgilerimiz vardı.
Tahta sıralı, varil sobalı sınıflarımızda
Kara tahta başı heyecanlar yaşardık.
Nohutlu, fasulyeli matematik derslerimiz.
Cin Ali serisi okuma saatlerimiz
Andımız,50.Yıl Marşımız, Cumhuriyet şiirlerimiz
Sapanla kuş avımız, derede yüzme yarışlarımız
Ömer Seyfettin, Dede Korkut hikâyeleri
Kafdağı arkasına uzanan masallarımız.
Battalgazi, Köroğlu Destanları
Uzun kış gecelerinde uyuklayarak dinlediğimiz
Babaların, Dedelerin askerlik anıları.
Amerikan yardımı süt tozundan hazırlanmış
Beslenme saatlerimizi unutmak mümkün mü?
Ya sabahları üzerine ''sana'' yağı sürülmüş
Taze yumurtalı, pekmezli sabah kahvaltılarımız.
Tarhana Çorbası'nın lezzetini nasıl unuturuz?
Pazar sabahları sıcak ekmek kuyruğunda
Buharı kokusuna karışmış pidelerden, somunlardan
Elimiz yana yana yediğimiz lokmalar...
Bizim Amerika'dan ithal herkesin okuduğu
Teksas-Tommiks'imiz -Zagor'umuz da vardı.
Hayat, Ses Mecmuaları, Hürriyet'in ilaveleri
Radyoda Enosis-Makarios, Viyetnam haberleri
Arkası Yarınlarımız, efekte Korkmaz Çakar,
Bizimkiler, Kaynanalar, Radyo Tiyatrolarımız
Erkan Yolaç'la Evet-Hayır yarışmalarımız
Orhan Boran'ımızla Yuki'miz.
Hayatımızın bir parçasıydı.
Soğuk kış günlerinde, buzlu yollarda
Tahta okul çantalarımızı kızak yapar kayardık.
Bizim mahalle bakkalımız Haydar Amca'mız
Yolunu hasretle beklediğimiz postacımız
Bekci Hasan'ımız, kasabımız, manavımız
Aile fertlerinden biri sayılırdı.
Mahalle bekçimizin düdüğünün sesini
Hepimiz çok uzaklardan tanırdık.
Lastik ayakkabıdan naylon ayakkabıya
Bez toplardan naylon toplara
Batarya pilli radyodan ağır, iri, sandukalı
Siyah-beyaz televizyona biz kavuştuk.
Gazocağından ''Aygaz''lı ocaklara biz geçtik.
''Vita''yağı tenekelerinden su kapları yapardık.
60'lı sıkıntılı yılların sonu da
Amerika Apollo 11'i Ay'a gönderirken
Bizim ilk yerli otomobilimiz Anadolu’muz
Başarılı olamadığımız ''Devrim'' arabamız
Arkasından 124 Hacı Murat'ımız
O yıllarda bizim ne emniyet kemerimiz
Ne otomatik klimamız, cd çalarımız
Ne uzaktan kumandamız ,ne oto alarmımız
Ne hava yastığımız ,ne otoyollarımız vardı
Bizim uzaktan kumandamız yoktu.
Çatılarda daha iyi görüntü için ölüm tehlikesiyle
Antenleri biz çevirirdik.
Gurundik, Şaplorenz asker pavulu televizyonlarda
Karlı ,silik, bulanık görüntülerden oluşan
Yerli diziler bizi mutlu ederdi.
Arnavut kaldırımlarındaki oyunlarımız
Gece muhabbetlerimiz, cambazlı panayırlar
Topacımız, misketimiz, uçurtmamız,
Gizlice içtiğimiz, birinci, bafra, gelincik sigaraları.
Pamuk Şeker, Şeker Elma, Kağıt Helvalarımız
Uzuneşek, birdirbir, saklambaç oyunlarımız.
Hayatımıza renk katan, bayramlarımız.
Biriktirdiğimiz bayram harçlıklarıyla gittiğimiz
Dönme dolap, atlıkarınca, çadır tiyatrosu.
İstop, dokuztaş, mendil kapmaca
Gazoz kapağı, sigara kutusu, bilya, düğmelerle
Yaratılmış bir oyun dünyamız vardı
Yakan Top, seksek, çelik-çomak oyunları.
Okulda Yerli Malı Haftalarımız
Evde tasarrufa teşvik edici kumbaralarımız
Ada'ya barışı götüren Kıbrıs Harekatı'mız
Sokakta şeker, yağ, benzin kuyrukları.
Postahaneden yazdırmalı telefonlarımız
Pötükareli, muşamba kaplı odalarımız
Kestane pişirdiğimiz Kuzine sobalarımız
Mutfaklarımızda Tel Dolaplarımız
Duvarında günlük ''Saatli Marif'' takvimimiz
Samimi, sıcak aile toplantılarımız
At arabası, eşek arabası, süslü faytonlarımız
Ağustin, Magürüs, Ford marka
Bagajı üstünde şehirlerarası otobüslerimiz.
Futbol sahalarında Lefter'li, Metin Oktay'lı
Unutulmaz derbi maçları.
Sinemalarda John Wayne'lı, Clint Eastwort'lu
Unutulmaz kovboy filmlerimiz
Beyaz Perdede Ayhan Işık, Belgin Doruk,
Kötü Adam Ahmet Tarık Tekçe
Gösel Arsoy, Filiz Akın, Yılmaz Güney.
Orhan Gencebay şarkıları, arabesk duygular
Zeki Müren-Erkin Koray-Berkand-Samanyolu
Barışmanço ile dünya turu
Aşk dolu, duygu dolu, hüzünlü şarkılar.
70'li yıllarda muhtıralar, sağ-sol çatışmaları.
Üniversitelerde Kominist-Faşist suçlamaları.
Fabrikalarda DİSK-MİSK mücadeleleri.
Grevler, emeğin patronları, sendika ağaları.
İdeolojilere kurban edilen zavallı işçiler.
Okullarda Devrimci-Ülkücü kavgaları.
Tahrip edilen sınıflar, heba olan milli servet.
Bölünmüş öğretmenler, taraflı polisler.
Milli duygularla ülkesine sahip çıkanlar
Bu arada yok olan gencecik fidanlar
İmamoğlu-Önkuzu'lar... Bu öykü sizin.
Birbiri ardına devam eden cenaze törenleri.
Romantizm ile terör arasına sıkışmış
Kayıp bir kuşağın çocuklarının savaşı.
Kardeş kavgaları, siyasi cinayetler.
Kurtarılmış bölgeler, okullar, mahalleler
Yakılan, yıkılan, boşaltılan köyler
Deniz-Mahir-Hüseyin'in idamları
Akıl almaz işkencelere göğüs gerenler
68 kuşağının özgürlük savaşçıları. Bu hikâye sizin.
Sonra Dallas-Köle Izaura-Yalan Rüzgarı
Cosby Ailesi-Uzay Yolu-Tatlı Cadı-Küçük Ev
Amerika-Avrupa-Berazilya dizileri
Beatles, Rolling Stones, Boneym, Adamo
Amerika, Avrupa hayranlığı derken,
Hippiler, bitli turistler, ansızın girdi hayatımıza.
Benliğimizi yavaş yavaş kaybetmeye başladık.
Cola-adidas-bulujin,Rak-Rok-Pop merakıyla
Unutuverdik kendi müziğimizi, öz değerlerimizi
Halk Oyunlarını, Destanları, Hikayelerimizi.
Sonra 80 de 12 eylül sabahı
Hasan Mutlucan'la uyananlar
Tutuklananlar, göz altına alınanlar
Akıl almaz işkencelere uğrayanlar
Bedenlerini, ruhlarını kaybedenler
Yeni idamlara, haksızlıklara şahit olanlar.
Gönülden yaralanıp gençliğini sürdürenler.
20 yılı aşkın süredir terörle birlikte yaşayanlar.
Bu öykü sizin.
Oysa ilk kolayı biz boykot ettik.
Ulusal değerlere biz sahip çıktık.
İstanbul'da Amerikalıları Dolmabahçe'den
Biz denize döktük.
Bağımsızlık sevdalısı vatansever gençlerdik.
ÖSS'yi bilmezdik ama gece en son 23.00 de
Radyodan puanları dinler erken davranmak için
Sabahları bagajı üste otobüslerle yola çıkardık.
Eğitimin çilesini de biz çektik.
Ülkesini ölesiye seven de bizdik.
Erkeklerde İspanyol paça pantolonlar
Geniş gösterişli kravatlar, uzun saç ve favoriler
Siyasi görüşe uygun, yukarı-aşağı, kalın bıyıklar
Deri çizmeler, asker postalları, askeri renkler
Parkalar, kalın kemerler, palaskalar, kalpaklar
Arka cepte ince dişli taraklar, yuvarlak aynalar
Gömlek ceplerinde gelincik, bafra sigaraları
Kızlarımızda lüle lüle saçlar, allıklar, küpeler
Her genç kızın rüyası Zetina dikiş makinası reklamları
İnce belli mantolar, yüksek topuklu rugan ayakkabılar
Döpiyesler, jarseler, koyu kırmızı rujlar, kalın kemerler
Doğal güzellikler, tabii kokular, masumane bakışlar.
Kınalı eller, ah... ah o ince beller...
Biz anne-baba sözü de dinlerdik.
Çoğumuz görücü usulü ile evlendik.
Kim ne derse desin,
Hala devam eden çok mutlu evlilikler kurduk.
Sevmesini de sevilmesini de iyi bilirdik.
Leyla'yı bilir, Mecnun'u anlardık.
Bizim ne unutulmaz aşklarımız vardı.
Mevsim mevsim yaşadık duygularımızı
Şarkılarda sever şarkılarda ayrılırdık.
Bizim mektuplarımız renkli kâğıtlara yazılmış
Kendi el yazımızla, göz yaşı dökülmüş,
Aşk mektupları, asker mektupları
Gül kokulu, duygu dolu, gözyaşlarıyla ıslanmış
İçinde bir tutam sac, bir küçük el izi, dudak izi
Taşıyan selamla başlayıp, selamla biten mektuplar...
Ah... Biz neydik ne değildik.
Romanlara konu hayatların sahibiydik.
Biz o yıllarda iyi ki vardık.
Bütün olumsuzluklara rağmen
Mutlu bir çocuk, sevdalı birer gençtik.
Biz 2000'li yıllarda yine varız.
Biz 60'larda çocuk, biz 70'lerde gençtik
Biz 80'lerde ihtilali, biz 90'larda ekonomik krizleri
Bir kez daha yaşayanlarız.
Şimdi teknolojik gelişmelerle dolu 21.Asrı yaşıyoruz.
Kredi kartı, bilgisayar, internet, cep telefonu
Süper market, mp3 çalar, dizüstüler, plazmalar
Artık o kokulu, duygu dolu uzun mektuplar yok
Aşklar yok oldu, duygular kısaldı, sembol oldu
Gençlerin iletilerinde ''nbr'', ''by'',''slm'' kısaltmaları.
Cep telefonlarında kısa mesaj çılgınlıkları.
Nerede meyvasını elimizle topladığımız ağaçlar?
Korkusuzca oyunlar oynadığımız sokaklar...
Nerede o sözünün eri yağız delikanlılar..?
Vefalı dostluklar, ölesiye arkadaşlıklar
Nerede utangaç al yanaklı kızlar..?
Saflık, doğallık, bağlılık nerde...?
Bu nedenle çocukluğumu özlüyorum.
El yapması oyuncaklarımı,
Uçurtmamı, yaralı dizimi, annemin ninnisini
Kâğıt helvayı, bakkalın sakızını
Bahçedeki kiraz ağacını özlüyorum.
Ya şimdiki çocuklar çoğu internet başındalar
Fes futlarda süper menülerle beslenerek
Bilmem hangi yabancı müziği indirip dinliyorlar
Cep telefonlarına, bilgisayarlarına sarılmış
Çoğu kilolu, renkleri uçuk, dişleri bozuk
Teknoloji çağını yaşıyorlar.
Artık 20.asır gerilerde kaldı.
Çocuktuk genç olduk, baba olduk, dede olduk.
Ne badireler atlattık, yıkılmadık ayakta kaldık.
Artık yaşadığımız kadar yaşayamayacağımızı,
Bir bu kadar daha ömrümüzün olmadığını biliyoruz.
Olsun iyi ki o yılları gördük, o hayatları yaşadık.
Pişmanlık mı asla.
Sadece o doludizgin unutulmaz yılları Özlüyoruz...
Verseler aynı hayatları yeni baştan
Büyük bir keyifle yaşamak isteriz.
İşte bizim hikayemiz...
Yarım asrı biz böyle yaşadık.”