Neden ve ne için?



İnsan kuş gibi, bir bakıyorsunuz bu sabah Kırşehir’de, bir bakıyorsunuz akşam başka bir şehirde. Bu yazıyı Denizli’den yazıyorum. Tüm dostlarıma, sevenlerime Denizli'den selamlarımı gönderiyorum.
31 Mart 2019 mahalli idareler seçimlerinden sonra Kırşehir Belediyesi’nde meydana gelen oluşumla yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz.
Aslında iki dönem toplamda on yıl başarıyla belediye başkanlığı yaparak Kırşehir’e büyük hizmetler kazandıran Yaşar Bahçeci’nin yeniden seçilememesine çok kişi şaşırmış, herkes birbirlerine “Neden böyle oldu? Yaşar Bahçeci neden ve ne için seçimi kaybetti?” sorularını sordu.
Cevabı çok basit. Kırşehir’de art niyetli olmayan herkes Yaşar Bahçeci’nin büyük hizmetler yaptığını, Kırşehir’in kabuğunu kırdırdığını, çehresini değiştirdiğini söyleyip, çalışmadığı için kaybetmediğini kimse söylememektedir.
Öyleyse neden ve ne için kaybetti Yaşar Bahçeci?
Cevabı gayet basit.
Yaşar Bahçeci’ye seçimi kaybettiren unsurların başında ekibini iyi kuramaması, kurduğu ekibin kendisine yanlış bilgiler vermesi, gerçek görevlerini yapmak yerine tribüne oynamaları, acı gerçekleri, doğruları söylemek yerine; “Nasıl puan kazanırım, başkanın gözüne nasıl girerim, nasıl şirin görünürüm!” hesabı yapmaları, güvendiği insanların işleri savsaklamaları, sakal uzatıp, akşama kadar ellerinde tespih sallamaktan başka iş yapmamaları, üst yönetimde çalışanların kibirli tavırları, “her şeyi ben bilirim, ben yaparım” demeleri ve kendisine çok yakın kişileri haber almak için yerleştirdikleri ajanlarının onlara yanlış bilgiler vermeleri, o yanlış bilgilerin Yaşar Bahçeci’ye gerçekmiş gibi anlatılmaları, kadro ve sözleşme verirken çok büyük hatalar yapılması, gerçekten çalışanların dışlanarak, “bizim adamımız, bizim ekibimiz” denilerek çalışmayanlara bir şey denmemesi ve bunun gibi etkenlerle birlikte hükümetin çıkardığı taşeron yasası ile son milletvekili seçimindeki stratejik hata Kırşehir’de AK Parti’ye ve Yaşar Bahçeci’ye seçimi kaybettiren etkenlerden en önemlileri olmuştur.
Benim hayat tecrübem göstermiştir ki bir insan okuduğu, yaptığı öğrendiği bir işten anlar. Ancak belediyeye üst yönetici olarak getirdiğiniz birisi çıkar da “ben her bölümde biraz duracağım, oraları düzelteceğim, sistem getireceğim” deyip, bölümlere gider oralarda bir şeyler yaptığını zannederek ortalığı tamamen karıştırırsa, oralara kendi adamını yerleştirip “olan bitenleri bana bildireceksin!” derse, o ajanlar da yanlış bilgiler verirse ve sizinle yola çıkmış, sizin için büyük özveriler göstermiş, tehdit almış, annesine, eşine küfredilmiş, çocuğu dövülmüş insanlar hakkında yalan yanlış bilgiler vererek dışlanmasına yol açarsa, onun sözü geçerse, ileride bu durum elbette olumsuz yansımalara neden olabilir.
Ancak hiç kimse de ilgili kişiye “arkadaş sen fen işlerinden, muhasebeden su kanalizasyon işlerinden, ihale işlerinden anlar mısın daldan dala konan kuş gibi oradan oraya gidiyorsun, sen ne elzem bir insanmışsın!” demedi.
Yine sorumluluk almaktan korkan, elini taşın altına sokmayan, sadece yüzeysel işlerle uğraşarak günü gün eden, “her şeyi ben bilirim” diyen, karşısındakine söz hakkı ve değer vermeyen, çalışma arkadaşlarına “günaydın” demeyecek ve onlarla çay içmeyecek kadar kibrinden çatlayan, personelle konuşurken sırtını dönen, toplantılarda kendinden alt kademedeki çalışana, “benim olduğum yere sen gelmeyeceksin” diyen, herkesle tokalaşırken sizi atlayan, verilen selamı almayan, geçmişte verimli çalışmayarak özel sektörde iki yılda gönderilen birisini” kurtarıcı” diye üst düzeyde görev verirseniz ve bu kişi devletin parasıyla yapılan binaların, tesislerin sahibi gibi hareket ederse, personelin moralini, çalışma huzurunu ve ortamını bozarsa böylesine kötü bir sonla karşılaşmak normal olsa gerek.
Siz “Kırşehir’e faydalı olsun, başarılı işler yapalım” diyerek bir yönetici getiriyorsunuz ve ona güveniyorsunuz. Ancak sizin getirdiğiniz bu kişi eften püften işlerle uğraşmaktan, gününü gün etmekten başka bir iş yapamıyor. Zira o insanın verimli işler yapabilecek yeteneği yok ki Kırşehir’e yapılacak hizmetlerde katkısı olsun.
Tüm bunlarla birlikte personele, “Senin adamın torpilin yok! Ona göre dikkatli ol!” deyip, adamı ve torpili olanlara ses çıkaramayıp, sahipsizlere, torpili olmayanlara ileri geri konuşmak gibi adaletsiz, eşitsiz ve komik söylemlerde bulunmakta işin komik olan tarafıdır.
MHP dönemine Belediye Başkan Yardımcılığı yapan Kürşat Kodaz sebze pazarlarının kurulduğu günlerde gününü pazar yerlerinde geçirir, zabıtaları ve pazarcıları denetler, bire bir konuşur, belediyenin belirlediği kurallara uymayan pazarcı esnafı hakkında gerekli işlemleri yaparak belediyenin varlığını ve otoritesini gösterir ve Kürşat Kodaz’ı gören pazarcı esnafı ne yapacağını şaşırırdı.
Ama sizin zamanınızda görevlendirdiğiniz pazar yerlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı bir kere olsun pazar yerlerine giderek pazarcı esnafını denetledi mi, pazarcı esnafıyla bire bir görüştü mü, belediyenin belirlediği kurallara uymayanlar hakkında gerekli işlemleri yaptı mı? Bırakın pazar yerlerini personelin yemek yediği yemekhaneyi denetledi mi, oturup hiç yemek yedi mi?
Cevap hayır!
Çünkü ilgili Başkan Yardımcısı insanları aşağı gören, kendini beğenmiş ve kibrinden çatlayan birisi. Böyle birisinden pazar yerlerine giderek denetim yapması, esnafla bire bir görüşmesi veya personel yemekhanesinin denetlenmesi ve yemek yemesi beklenemez.
Ayrıca hatalı müdür atamaları ve bu müdürlerin verimli olamamaları…
Bütün bu olup bitenleri çevremdeki arkadaşlarım ve dostlarım, hatta bu ilin ileri gelenlerinin zaman zaman Başkan Yaşar Bahçeci’ye aktardıkları, ancak Bahçeci’nin bu söylenenleri kabul etmeyip, ekibine güvendiğini söylemeleri de kaybettiren nedenlerden birisi olmuştur sanırım.
İşte çok bilmişlik kibir, yanlış bilgi aktarımları, ekibinin büyük hataları gibi bir çok konu Kırşehir’de Yaşar Bahçeci’nin seçimleri kaybetmesine neden olmuştur.
Son olarak Yaşar Bahçeci’ye diyorum ki hatalarıyla sevabıyla on yıl başarılı şekilde Belediye Başkanlığı yaptınız, Kırşehir’e sayısız eserler kazandırdınız, bu eserler Yaşar Bahçeci olarak Kırşehir cadde ve sokaklarında göğsünüzü gere gere, gururla, şerefle dolaşmanıza yeter ve artar. Lakin yönetici kadrosunda görevlendirdiğiniz muhteremler, çok bilmişler, kibirliler, ah alanlara bunu diyemiyorum.
“Ekibim!” diye yola çıktığınız ve 10 yıldır birlikte yürüdüğünüz bazı müdürler, şefler nasıl da şişkin, nasıl da pişkin, nasıl da her şeyi bilen ukalalardı bilen bilir. Çalışanları adam yerine koymayan, sözleri ve davranışlarıyla kırıp dökenleri şimdi herkes gibi ben de merak içinde izliyorum. Acaba bu şehirde alnı açık, başı dik gezebilecekler mi? Toplumun kendisine söyleyecekleri sözler karşısında yüzleri kızaracak mı? Kırşehir’in cadde ve sokaklarında nasıl gezecekler, kimler haklarını helal edecek, kimler selam verecek, kimler selamını alacak onu bilemiyorum. Ama hallerine acıyor ve üzülüyorum.
Bu utanmaz ve yüzsüzler kızara kızara, morara morara belki kıyıda köşede olacaklar, belki de tası tarafı toplayıp gideceklerdir bu memlekette.