Umut her insanın büyük beklentisidir. Bizler yaşadığımız şehrimizin hep güzelliklerinden bahsedilmesini isteyenlerdeniz. Nasıl vatanıma aşıksam, şehrime de aynı duygularla aşık olmamıza kimsenin engel olması mümkün gözükmemektedir.
Bu şehir üzerinde satranç oynanacak bir şehir değildir. Fakat nedense seçilenimiz de, atanmışımız da bu oyunu oynamaktan çekinmiyor . (parantez içinde iyi düşünceli olanları tenzih ederim)
Her kim egosunu tatmin etmek için bu şehre ihanet etmişse, ediyorsa, aynısının onun da başına gelsin diyorum. Bizler bu şehrin yatırım, eğitim, imar güzellikleri, ulaşım göç veren sorunu olmasın diyenlerdeniz.
Yatırımcının sorunu olmasın, onların her ihtiyacı bürokratik engellere takılmasın, makamlarda aklı sadece bürokrasiye çalışan, aklını kullanıp sorun halletmek yerine, sorun çıkarıp ardından bürokrasiye sığınıp kıs, kıs gülen bu şehre ihanet ettiğinin farkında olamayacak kadar salak siyasetten güç alan makam sahipleri olduğu sürece yazık oluyor bu tarih ve kültür şehri Kırşehir’e…
Daha dün il olan komşu şehirlere bir bakın, nasıl başarılar elde etmişler. Üreterek ülke kalkınmasına, istihdamla, çalışanına verdikleri maaşlarla il ekonomisine katkılarını görün.
Kafamızı kuma gömerek, etrafımızda neler olduğundan bir haber yaşamak.
Bu şekilde ilde söz sahibi olsak da kafamız kuma gömülü olduğundan bir başarı elde etmemiz mümkün olmamakta, olamamakta…
Ne yapacağız, nasıl bu kırgınlığı, başarısızlığı yıkacağız? Susarak, konuşmayarak gördüklerini olumsuzlukları yazmayarak, dile getirmeyerek mi başarı elde edeceğiz?
Konuşuyoruz arkadaşlarla şu son günlerde sorunlar yaşadığımız Almanya hakkında. Kanunları, iş ahlakı, kamu güvenliği diyor ki arkadaş, “Kardeşim Alman iş kanunlarını ve kamu idare kanunlarını bu ülkede uygulamaya başlamaz isek bu ülke düzelmez, ne ekonomi ayağa kalkar, ne insanımız mutlu olur.”
Biz de ne yazık ki devlet kurumlarında çalışan bir çok arkadaşlar aldığı maaşı hak etmiyorlar. Bir kişinin yapacağı işi siyasetle onlarca kişi istihdam ederek yapılmaya çalışılıyor. Bir liraya mal edilebilecek işler on liraya yapılabiliyor. Oralarda böyle bir şey göremezsiniz anlatıyor, anlatıyor kısaca diyor ki, “Onların yaşam ahlakı haricinde, bütün uygulamalarını ülkemde uygulayabilelim, benim ülkem, benim şehrim dünyada ilk sıralarda yerini alır.”
Bir benim arkadaşım değil, orada işçi olarak çalışıp ülkeme, şehrime dönen her gurbetçi aynı şeyleri söylüyor.
Ülkemde bir kriz var diyoruz, “Ne krizi?” deniyor. Dün serbest piyasa ekonomisi denip hiç elini kolunu kaldırmayan kurumlar, bugün oluşan zamlardan dolayı görev yapıyor. Marketler başta olmak üzere her esnaf denetleniyor. Peki devleti kim denetleyecek?
Doğalgaz, elektrik, belediyenin sattığı su, atık su, diğer hizmetlere verilen zamları, benzin, mazot otomatik zamlara bağlanmış lütfen bir bakın ey hükümet yetkilileri, devletimi idare edenler…
Kayyum atayarak elinizde olan kurumların yaptığı zamları neden görmezden gelirsiniz?
2002 yılında Sayın Cumhurbaşkanımın altı kişilik bir ailenin simit çay hesabına o tarihte asgari ücretlinin geçinemediğini, hayat standardının yükselmesi için, “onlar yapamaz, bizler yaparız” diyordu. Şimdi ben aynı hesabı yapıyorum, değişen hiç bir şey yok, her şey aynı koşullarda devam ediyor. Asgari ücretliyi bırakın işletmeler konkordato istiyor, küçük esnaf kirasını işçisinin maaşını SGK primlerini ödeyemiyor, ulusal şirketler her şehirde, kasabada mağaza açarak küçük esnafı yok ediyor, onların aldığı şartlarda küçük esnafın mal alma şansı hiç yok.
Anayasamız, “Devlet küçük esnafı korur” der. Fakat ağır ekonomik savaşta batan, yok olan, işsizler ordusuna katılan küçük esnaf olmaktan kurtulamıyor. Biz bu yanlışları hak etmiyoruz. Uygulamada, denetim yetersizliğinde, zorunlu tüketimlerde, üretimde sınıfta kaldık, bunu artık idarecilerimiz kabul etsin.
Yeniden bir yapılanma içerisine girilip, torpilin olmadığı liyakat sahiplerinin makamlarda hizmet ettiği ÜLKEM, KIRŞEHİRİMİN yüzünün güldüğü günler görmek bizlerin hakkıdır.
Şehrime yapılan haksızlıkları korkmadan, çekinmeden dile getirmek hepimizin görevi olmalıdır. Bizler lafımızı çekinmeden söyleyeceğiz, hissesine düşen bu konuşulandan hissesini alacak. Zorlanıp insanlara şaşı bakmayacak.
Hepimizin ortak amacı, ülkemizin ve Kırşehirimizin daha güzel olması değil mi? Zengin ve müreffeh bir ortamda yaşamak, dünyanın en kalkınmış ülkesi olmak değil mi? O zaman yapmamız gerekenleri yapmak ta hepimizin asli görevidir. Herkes üzerine düşeni yapacak ki bu ülke bugünkü yaşadığımız sorunları ve krizleri bir daha yaşamayacağız.
Bugün yaşadıklarımızdan çıkaracağımız dersler çoktur. Eğer bizler ve ülkemizi idare edenler hiçbir ders çıkarmaz ve inatla yanlışlıklarına devam ettiğimiz sürece daha çok sıkıntı ve krizlerle karşı karşıya kalacağımızı da unutmayalım lütfen…
Her şey güzel olsun… Güzel olsun ama, bu sadece lafla olmayacağını da unutmamak gerekiyor diye düşünüyorum.