Sabahları kalktığımda günaydın demek içimden gelmiyor her gün şehitler, canlı bomba eylemleri, onlarca, yüzlerce ölenler, yaralananlar, sönen ocaklar, devrilen direkler, evlat acısıyla yanıp kül olanlar, eşini kaybedenler, babasız kalanlar, öksüzler, yetimler için mi, veya güneş sadece dünyayı aydınlattığı, için mi günaydın diyeceğim? Söyler misiniz neresi aydın böyle günlerin? Sabah uyandım gün güzel, hava güzel ama haberler kötü. Biz yatağımızda uyurken askerlerimiz, polislerimiz şehit oluyor yaralanıyor, içine bomba koyup tanker patlatılıyor, ortalık savaş alanına dönüyor.

Sabahları kalktığımda günaydın demek içimden gelmiyor her gün şehitler, canlı bomba eylemleri, onlarca, yüzlerce ölenler, yaralananlar, sönen ocaklar, devrilen direkler, evlat acısıyla yanıp kül olanlar, eşini kaybedenler, babasız kalanlar, öksüzler, yetimler için mi, veya güneş sadece dünyayı aydınlattığı, için mi günaydın diyeceğim?
Söyler misiniz neresi aydın böyle günlerin?
Sabah uyandım gün güzel, hava güzel ama haberler kötü. Biz yatağımızda uyurken askerlerimiz, polislerimiz şehit oluyor yaralanıyor, içine bomba koyup tanker patlatılıyor, ortalık savaş alanına dönüyor.
Böyle günler aydın olur mu, nasıl günaydın diyebilirim ki?
Ramazan ayında oruç tuttuk, maneviyatı yaşadık, insanlıktan, haktan, hukuktan, dinden, imandan dem vurduk, lakin tuttuğu orucun, Ramazan Ayının maneviyatının hakkını veren var mı, hoş görü, iyi niyet, mütevazilik var mı?
Anadolu kültürünün, örf, adet ve geleneklerinin yaşandığı il olarak gösterilen Kırşehir’de dahi herkes bunalımda, herkes öfkeli, herkes kaprisli, herkes kendini beğenmiş, insanlar aslını, geçmişini unutmuş, komşusuna selam vermeyen tuhaf insanlarla dolu etrafımız, sabır ve saygı bitmiş.
Bu günler aydın olur mu, nasıl gün aydın diyebilirim ki?
Türkiye genelinde olduğu gibi Kırşehir’de de Ramazan ayının geleneklerinden olan bir ay boyunca sahurlarda davul çalan, Ramazan ayındaki rızkını bu şekilde kazanan davulculara üç, beş kuruş vermemek için kapılarını açmayanların, açarsa da ben saat ayarlıyorum senin davulunla kalkmıyorum, sana ben mi davul çal dedim, git davul çal diyenlerden al paranı diyerek azarlayanların olduğu günler aydın olur mu?
Önceden ev alacağına komşu al, komşu komşunun külüne muhtaç, komşusu açken tok yatan bizden değildir, komşu zor gün dostudur denilirdi. Şimdi bu değerler yaşatılıyor mu?
Anadolu’nun Türkleşmesinde, İslamiyet’in yayılmasında, Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasında öncülük etmiş Kırşehir’de hangi komşu bu dediklerimizi yerine getiriyor, hangi komşu diğerinin kapısın açıyor, hangi komşu hastalıklarda, ölümlerde, zor günlerde komşusunun yanında oluyor, hangi komşu diğerini merdivende, asansörde, kapının önünde gördüğü zaman selam verip, hal hatır soruyor, Ramazan ayından sonra idrak ettiğimiz Ramazan Bayramında kaç komşumuzu, kaç hastayı ziyaret ettik, aracı olmayan kaç komşumuzu gideceği yere götürdük? Bu yazdıklarımı yapmadığımız gibi elli metre ileri giderek fazla benzin harcadığını, yolunun uzadığını, maddi kayıp yaşadığını söyleyerek cenaze çadırlarını şikayet edenler var. Sanki insan görünümlü bu kemik yığınlarının acı günleri, cenazeleri olmayacak, başlarına iş gelmeyecek, böyle yaşamaya devam edecekler öyle mi?
İşte bu günler aydın olur mu, nasıl günaydın diyebilirim ki?
Kırşehir caddelerinde araç kullanırken her tarafta baba mirasıyla veya banka kredisiyle alınan son model lüks arabaları ve şık giyimli bay ve bayan sürücüleri görürsünüz. Gelin görün hepsi havalı, hepsi bir garip hal içerisinde, sabır yok, saygı yok, anlayış yok, sizin önünüzde onlarca araç varken arkadan yol ver diye kornaya basanlar, kırmızı ışığın bitmesine on saniye varken kornaya basanlar, ne oldum delisi gibi davrananlar, birde size ehliyeti kasaptan mı aldın diyen kabadayılara denk gelirdeniz o da işin bonusu.
Bu günlerin neresi aydın, nasıl günaydın diyebilirim ki?
Bakın resmi ve özel kuruluşlara, işini dürüstçe yapanların her zaman geri planda olduğunu, iş yapıyormuş gibi davranıp, boş durmayıp boşa çalışıp, gösteriş budalası, riyakar, münafık, iki yüzlü yalakaların ön planda ve el üstünde tutulduğunu, onların reklamını yapan idarecilerin olduğunu, saç ayaklarını kurarak çalıştığı kuruma en küçük bir faydası olmayan üç, beş riyakar, yalancıların işini doğru dürüst yapanlar hakkında yalan, yanlış beyanlarda bulunarak çalışmıyorlar, iş yapmıyorlar diye empoze ederek yöneticileri yönlendirdiklerini, üst düzey yöneticileri görünce bilmem neresini kıvırta, kıvırta bir sağa, bir sola koşup çalışıyormuş görüntüsü verdikten sonra eline kalem almayanların, ama yaptıkları yalakalığın, riyakarlığın neticesinde köşelerde yer tutanların olduğunu ama işini severek Allah rızasıyla yapan dürüst, çalışkan insanların esamesinin okunmadığını, kriterlere uymadığını görür ve şahit olursunuz.
Bu günlerin neresi aydın, nasıl günaydın diyebilirim ki?
Maalesef her şey bitmiş, tükenmiş, menfaate, bencilliğe, maddiyata, lüks yaşama dönmüş, lüks arabalar, lüks evler, markalı kıyafetler aklımızı başımızdan almış. Kısaca insanın insanlığı, bayramlarım bayramlığı, günün aydınlığı kalmamış, insan oğlu başta olmak üzere her şey kararmış.
İşte bu günlerin neresi aydın, sadece adet yerini bulsun diye nasıl günaydın diyebilirim ki?