MUTLU BİR GÜN

Bakıyorum da herkes mutlu. Başımı nereye çevirsem gülen insanlarla karşılaşıyorum. Kahkaha üstüne kahkaha patlatıyorlar. Birikmiş dertlerini, acılarını bu şekilde dışarı attıklarını düşünmeyin. Hayır hayır, mutluluktan gülüyorlar... Mutluluktan.

Ne oluyor? Üzerimize birileri kahkaha tozu mu serpti? Biz alışkın değiliz; gülmeye, güldürmeye, neşe içinde yaşamaya! Ne oldu bize?

Çocuklar ev ile okul arasında mekik dokumuyor. Birkaç metre karelik odalarda hapis hayatı yaşamıyor. Özgürce geziyor, dolaşıyor, keşfediyorlar dünyayı. Kısa bir eğitimin ardından yemyeşil doğaya koşuyorlar. Hopluyor, zıplıyor, yüzüyor, uçuyorlar... Gülüyorlar... Çocukluk böyledir işte. Korkusuzca hayatı yaşıyorlar. Koyunu, keçiyi, kediyi, köpeği, tavuğu... sadece hayvanat bahçesinde, kafeslerde, akvaryumlarda görmüyorlar. Hayatın içinde görüyorlar... Hayvanlarla iç içe yaşıyorlar. Hayvan sevgisini çocukken alıyorlar. Hayvanları okşuyor, seviyorlar. Yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı öğreniyorlar küçücük dediğimiz yaşlarda.

Gençlerimiz mutlu, gençlerimiz neşeli, gençlerimiz heyecanlı... Hayaller kuruyorlar geleceğe dair. Planlar yapıyorlar. Sevdikleri işi, hoşlandığı mesleği yapacaklar. Eğitimini aldıkları alanda ilerleyecekler. Çalışmak korkutmuyor onları, çalışacaklar... Hak ettikleri yerlere gelecekler. Öyle güzel bir sistem var ki... Çarklar o kadar düzgün işliyor ki... Hiçbir endişeleri yok. Adam kayırma yok, referans yok, onun bunun adamıyım yok. Hangi alanda beceriklisin, ne üzerine eğitim aldın... Adama göre iş değil, işe göre adam... Gençlerin içi rahat... Gençlerimiz mutlu... Gençlerimiz umutlu...

Aile büyüklerimiz mutlu. Hak eden hak ettiği parayı alıyor. Ekonomik sıkıntı çekmeden yaşıyor. Evde bir kişinin çalışması yetiyor. Erkek çalışıp kazanıyor, kadın çocuğunu büyütüyor. Ne arada derede perişan olan çocuklar var, ne de bakıcı, kreş derdi. Sistem zenginden alıp fakire veriyor. Zengin ile fakir arasındaki makas çok açık değil. Zengin parasına para katmıyor. Fakir aç sefil gezmiyor. Yaşam değerleri öyle güzel ayarlanmış ki... Saraylar, şatolar yok. Adaletli bir gelir dağılımı var. Anneler, babalar ay sonunu nasıl getireceğim acaba diye düşünmüyor. Çocuğunun istediğini alabiliyor. Moraller yerinde. Keyifler tıkırında.

Yaşlılar, emekliler mutlu. Yıllar yılı çalışmış, hizmet etmiş bu devlete. İnsan hayatı kıymetli, kıymet veriyor vatandaşına, kıymetli olduğunu gösteriyor. Doktoru evine geliyor, ilacı, bakıcısı, temizlikçisi evine... Emekli maaşı yetiyor da artıyor bile. Torunlarına okul harçlığı bile dağıtıyor keyifle. Pazara, markete, kahveye gitmekten korkmuyorlar. Yıllardır kazandığı itibarını borçlar yüzünden kaybederim diye endişe etmiyorlar. Hayatının son deminde mutlu mesut yaşıyorlar.

Kadınlar katledilmiyor, hayvanlara işkence edilmiyor, çocuklar ölmüyor bu dünyada... Savaş yok, herkes kendi ülkesinde mutlu mesut yaşıyor.

İçimi bir huzur kaplıyor, gülümsüyorum. Mutluyum. Unuttuğum bu duyguyu hatırlamanın mutluluğunu yaşıyorum.

"Süreniz doldu hanımefendi." sesi geliyor kulaklarıma. Aldırmıyorum. Gözümdeki 7D gözlüğü çekiştirerek çıkarıyor karşımdaki asık suratlı delikanlı.

"Ne oluyor?" diye çıkışacak oluyorum.

"Süreniz doldu. Sırada bekleyenler var. Bu filmi onlara da izleteceğim. Onları da mutlu edeceğim."

İstemeye istemeye kalkıyorum koltuktan. Sanal gerçeklik gözlüğünü de görevliye veriyorum. Oflaya puflaya çıkıyorum sinema salonundan. Filmin tadı damağımda kalıyor.

Ya toprak ol

Ya da su

Sakın ateş olma