Geçen hafta Cumhuriyetimizin 95. kuruluş yıldönümünü kutladık. Meydanlarda, alanlarda Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önder Atatürk’e olan sevgi ve saygı vardı.
Hele yaşı 90’ı geçen, yani Cumhuriyetin ilk yıllarında doğan ve yaşayarak bugünlere gelen yaşlı karı-koca çiftin el ele Anıtkabir’e çıkarak Atatürk’e olan sevgisini, saygısını, şükranlarını iletmesi böyle bir günde ne kadar anlamlıydı değil mi?
İşte Atatürk sevgisi bu… Gönülden ve karşılıksız sevmek…
Babam Mustafa Onbaşı da adı olan Mustafa Kemal Atatürk’ü çok severdi.
Cumartesi günü Mustafa Kemal Atatürk’ü kaybettiğimiz gün…
Bir 10 Kasım günü kaybetmiştik Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ü…
Atatürk, aramızdan ayrılalı 80 yıl olmuş.
10 Kasım’da, o unutulmaz acılı günde, bir buket Kasımpatı ile O’nu saygı ve artan bir özlemle yine anacağız.
Boğazımızda kocaman bir düğüm olur her On Kasım’larda. Geçen her yıl O’na olan özlemimiz ve sevgimiz daha da artar. Çünkü O büyük insan bize bu cennet vatanı bıraktı, Allah da onu cennet te ve ışıklar içinde yatırsın.
Türk Milleti'nin başındaki büyük ve dahi Atatürk, politika ve savaş alanlarında yılmayan büyük ve yurtsever bir insandı.
Büyük Önder Atatürk, bir milletin, bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi, kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini ispat eden bir dâhidir.
Adını Türk tarihine altın harflerle yazdıran büyük şahsiyet Atatürk, Türk Milletinin kalbinde ebedi olarak yaşayacak.
10 Kasım'ı sadece yas günü, üzüntü günü değil, Atatürk'ün fikir ve düşüncelerinin daha iyi anlaşıldığı gün olarak ta bilmemiz gerekir.
Ey Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, her zaman kalbimizde yaşayacaksın.
10 Kasım sabahı 09.05 bütün sirenler çalar, bütün gözyaşları akar, bütün herkes hazırolda, sen hiç unutulmazsın, çünkü sen Mustafa Kemal Atatürk'sün...
Bu yüce millet bir 10 Kasım'da daha Anıtkabir'e akın akın gidiyor. 80 yıldır unutulmadın, unutulmayacaksın rahat uyu paşam emanetlerin bizimle güvendedir.
Yüce Türk Ulusu olarak bu gerçekleri bilerek; onun ilkelerine, devrimlerine ve kurduğu cumhuriyete sahip çıkarak Atatürk'ümüzü yaşatabiliriz, yaşatacağız ve buna mecburuz.
Yaşatmak, anlamak ve anlatmaktır...
"Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü yaşatmak demek, eserlerini ve mirasını yaşatmak demektir" sözü bugün o kadar anlamlı ki...
"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir" diyor Atatürk...
...."Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." diyor Atatürk...
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk ulusundan tek isteği; kurtuluş ve kuruluşu yaşayarak yazdığı Türkiye Cumhuriyeti Devrim Tarihi'ni özümsemesi ve cumhuriyete sahip çıkmasıdır...
Atatürk, “Aydınlanma Devrimi”nin, çağdaşlığın, uygar olmanın simgesidir.
Atatürk, geçmişin anısı değil, geleceğe bakışın önderidir.
Korkaklar hiçbir devirde başarı ve zaferin mimarı olmamıştır.
Zorluklara boyun eğmeyen kahramanlar ise, tarih sayfalarını yazmıştır.
Şartlar ne kadar ağır olsa da kahramanlar zamanla üstün kalmayı başarmıştır.
Tarih sayfalarını inceleyiniz lütfen.
Onuru, bağımsızlık duygusunu ve başını dik tutabilmeyi halkına aşılayan Atatürk, çağdaşlığa giden yolda hiç sönmeyen bir ışıktır ve öyle yanacaktır.
Mustafa Kemal, çağın dar kalıplarından taşan, milli ülkülere sırtını yaslayan büyük bir komutan, eşsiz bir devlet adamıydı ve tarihe de böyle geçti.
Atatürkçülük ateşini diri tutmak zorundayız.
Bu ateşi diri tutmanın tek yolu devrim ve ilkelerinin içerisinde, onların ruhuna uygun, yeni ateşler yakmaktır.
Ancak laik demokratik Cumhuriyeti ve Ulu Önder’e yönelik haksız ve mesnetsiz saldırıların arttığı dönemlerden geçiyoruz ne yazık ki…
Beyni yıkanmış zavallılar, Atatürk’e hakaret ve aşağılayıcı söylemlerde bulunabiliyor, dil uzatabiliyor.
Daha geçen hafta Şırnak Üniversitesinden birisi, Anıtkabir’de bir bayan büyük Atatürk’e hakaretten birisi görevden uzaklaştırıldı, ötekisi hapse atıldı.
Yazık bunlara yazık!
İnsanın en önemli meziyetlerinden birisi de had bilmesidir.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’te, onun açtığı okullarda okumuş, profesörlüğe kadar yükselmiş, ama ülkenin kurucusuna dil uzatıyor, olacak iş mi bu? İnsanlık mı bu? Adamlık mı bu? Mayası bozuk değil mi?
Haddini bilen bilir, kendini bilen ise, aslını inkâr etmez!
Maalesef günümüzde kendini bilmez, aslını inkâr eden, şahsiyetsiz insanlar ağzına geleni konuşuyor, adeta ne kadar karaktersiz olduklarını tescil ettiriyorlar.
Bizi biz yapan değerlerimizi ağızlarından akıttıkları pisliklerle kirletmeye, basitleştirmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. İnsan anasını babasını inkâr eder mi? Bu devleti bir kuran var. Bize özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı bahşeden birisi var. Onu nasıl inkâr edebiliriz?
Bu tipler kimi zaman dinimize, kimi zaman bayrağımıza, kimi zaman vatanımıza, kimi zaman da Ata’mıza dil uzatan hazımsızlar olarak kendilerini ifşa ediyorlar.
Ne hazindir ki, bu zihniyeti tarif etmek için ise, dilimizdeki bütün argo sözcükler kifayetsiz kalıyor.
Ne desek boş!
Son dönemin beyinsiz, hasta sözüm ona tarihçileri ve kimi cemaatlerin sözde akıl daneleri de Atatürk’ü eleştirmek veya tartışma konusu yapmaktan öteye geçip ailesine dil uzatacak kadar soysuzlaşıyorlar!
Yedi düvele meydan okuyan ve zaferle çıkan bir büyük liderin, kurtarıcının neyini tartışacaksınız?
Behey gafiller, sana cennet bir vatan bırakan Ata’nın neyini eleştireceksiniz?
Atatürk’ten daha üstün vasıflarınız mı var da “Şöyle yapsaydı, böyle yapsaydı” diye akıl verme hadsizliğine kalkışacaksınız!
Bire gafiller, bire hainler! Dünya’nın önünde gıpta ile eğildiği, denize döktüklerinin dahi O’nun liderliğini tartışma konusu yapamadığı Mustafa Kemal Atatürk’ü tartışma konusu yapacaksınız!
Atatürk’e dil uzatan, hakaret eden sözde meczup yapılıların birkaç ay hapis yatıp sonra tekrar zehir zemberek saçmalıklarından bıktı, usandı bu millet.
Bu yüzden olacak ki Aziz Atatürk’e sürekli saldırılar olmuştur, ihtimal odur ki arkası da kesilmeyecektir.
Aziz Atatürk’e dil uzatanların geçmişini bir inceleyiniz, ailesi kim, nereli, nerden gelme?
Hazır idam konusu gündeme geldiğine göre Ata’ya hakaret edenler de bu yasaya dâhil edilsin.
Hem de öyle boynundan falan değil, dilinden asılsın!
Bu 10 Kasım öncesi düşünüyorum da bu Büyük Kurtarıcının izinde yürümek temel ülkümüz olmalıdır.
Büyük Atatürk’ü kaybettiğimizde bütün Türkiye ağlamıştı. Şimdi düşünüyorum da bu millet ağlamakta ne kadar da çok haklıymış. Atatürk’ü kaybettiğimizde aslında her şeyimizi kaybetmişiz. Keşke neden ağladığımızı bilseydik, anlasaydık o gün…
Aslında Cumhuriyetimize sahip çıkmak uğruna ağlamışız.
Son yıllarda Atatürk’ü gereği gibi anmamaya başlamışız da ona ağlamışız.
Oysa Atatürk bir “Aydınlanma Yıldızı” değil mi? İstiklale, her şeye rağmen, ufkumuzu gösteriyor, aydınlatıyor, bilmeyenler bilsin, öğrenmeyenler öğrensin…
Biz Cumhuriyet kuşaklarıyız. Vatanımızı, Bayrağımızı, her şeyin üzerinde tutarız.
Atamızı severiz eğer bugün biz bu emaneti gereği gibi koruyamıyor isek, görevimizi yapmıyoruz demektir.
Hadi gelin kabul edelim, doğrularda anlaşalım, birleşelim. Yıkılmış bir imparatorluğun enkazı üzerinde bir dahi, bir Mustafa Kemal Atatürk çok sevdiği Türk milletine “Yarın Cumhuriyeti ilân ediyoruz” demişti ve Cumhuriyeti ilân etmişti 29 Ekim 1923’te…
Cumartesi günü Mustafa Kemal Atatürk’ü anacağız.
Bugün nasıl bir törenler yapılacak merak ediyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili son derece basmakalıp, vasatın altında ruhsuz laflar havada uçuşacak kim bilir!
Bu lafları yüksek sesle söylemenin “Atatürk Sevgisi”ni gösterdiğini sananlar, söylediklerinin aslında son derece ruhsuz formüller olduğunu, bunları yıllar yılı tekrarlamanın Atatürk’e yapılmış ve yapılabilecek en büyük ayıplardan biri olduğunu görmemiş olacaklar. Bunu yapanlar hasta kafalılardır.
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetimizin tartışılmaz kurucusudur.
Dünyada o yıllarda döneminin en ileri görüşlü siyaset adamlarından, liderlerinden birisidir. Hiçbir devlet kurucusunu unutmaz. Ona hakaret etmez, ettirmez, unutmaz. Saygıyla anar.
Türk toplumunun gelişme sürecinin temellerini o atmıştır.
Dünyanın nereye gittiğini görebildiği için o günlerin şartlarında iki kez çok partili demokrasiye geçmeyi denediğini görüyoruz.
Bunun için seviyor, unutmuyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ü seviyoruz.
O vatanımızın kurucusudur, O özgürlüğümüzün simgesidir.
Ama herhangi bir nedenle O’nu sevmeyen de olabilir.
Temelini O’nun attığı bir toplumda yaşadığı halde sevmeyenlerin de olmasının hiçbir önemi yoktur; bunlar Atatürk’ün ne değerini, ne de önemini azaltır.
Ama Mustafa Kemal’in herhangi bir kararının analiz edilmesi, çıkış noktası ve sonuçlarıyla tartışılması son derece doğaldır ve böyle olması da gerekir.
Bu ülkede tabi ki Atatürk’ün heykelleri de olacaktır. Kırşehir’de bu şekliyle yapılmasında, Cacabey Meydanına taşınmasında benim de emek ve katkılarım olan Ankara Ulus’taki, İstanbul Taksim’deki, Kırşehir Cacabey Meydanı’ndaki Atatürk Heykelleri bu devletin kuran, Türk Milletini esaretten kurtaran, özgürlüğü ve bağımsızlığı getiren Mustafa Kemal Atatürk’ün. Tabi ki heykelleri olacaktır…
Tabi ki yüz milyonlarca seveni olacaktır.
Onlar olduğu sürece Atatürk sevgisi sürüp gidecektir.
Ben de bugün, Cumartesi günü törenlerle anacağımız Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimizi unutmayacağım, unutturmayacağım…
2018 yılı 10 Kasım'ında bir kez daha vatanımızın başı sağ olsun…
10 Kasım yüreğimizden bir parçanın kopuşudur, bizim yalnızlığımızdır. Hüzün olsa da umutsuz değiliz, Atamızın izindeyiz.
Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, minnet ve şükranla anıyorum.
Ey Atatürk, eşsiz insan ruhun şâd, mekânın cennet olsun…
Bize emanet ettiğin bu vatan ebediyen var olacaktır. Vatana ihanet etmek isteyenlerin yanına hiçbir şey kar kalmayacaktır. Sen rahat uyu paşam.
Ey Kırşehirliler, ey sevgili okurlarım ben böyle düşündüm, böyle yorumladım!
Siz ne dersiniz?