Komşularımızın önüne araç park etmeleriyle baş edemediğim için, yıllardır ardiye gibi kullanmakta olduğum kapalı garajı su bastığını Erkan birkaç kez söylemişti. Bu yaz Kırşehir’den dönerken, Ankara’ya uğrayıp garaja bir çekidüzen vermem gerekti. Ortalığı düzene soktuktan sonra birkaç koli kitap ve notları da arabamın bagajına doldurdum. Bunların arasında bulduğum bir mektup “yaratıcı düşünce” konusuna bir başka örneğe işaret ediyordu. Güzide bir üniversitemizin güzide bir öğrencisinden gelen 2 Mayıs 2008 tarihli mektubu okurken bir başka güzide üniversitemizde yaşananlar haberlerde yer alıyordu. Bu üniversitemizde yaşananlar “yaratıcılık merkezi” olması gereken üniversitelerimizin bugünü ve geleceği konusunda düşündürücüydü. Buna karşın elimdeki mektup ülkemizin aydınlık geleceğine işaret eden bir “güneş” içermekteydi.
Mektup, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde gittiğim bir sergide, kızımız Gizem’in tanıştırdığı bir arkadaşından geliyordu. “2004 yılı Mayıs ayından beri, kendim gibi makine ve mühendislik eğitimi almakta olan takım arkadaşlarımla güneş enerjili tekneler üzerinde çalışmaktayım” diye başlıyordu mektup. “Geçtiğimiz yıl tamamlanan proje kapsamında 6 metre boyunda 1 metre genişliğinde bir teknenin tasarım ve imalatını yaptık. Azami hızı 23 knot, ekonomik hızı 5,6 knot olan bu araçla 2007 yılı Haziran ayında Amerikan Makine Mühendisleri Topluluğu (ASME) ve Uluslararası Elektrik Elektronik Mühendisleri (IEEE) tarafından 14’ncüsü düzenlenen “Solar Splash” (Üniversiteler Arası Güneş/Elektrik Bot Yapımı Dünya Şampiyonası)’a katıldık. Genel toplamda Dünya Üçüncülüğü, en iyi elektrik sistem tasarımı, en iyi güneş enerjisi sistem tasarımı, en iyi görsel tanıtım, tüm zamanların en iyi genç takımı, manevra etabı üçüncülüğü ödüllerini kazanarak ülkemize döndük.” diyerek “İTÜ Güneş Teknesi” çalışmalarını anlatıyordu. 
“Çanakkale Savaşı’ndaki kahraman gemimiz Nusrat Mayın Gemisi’nin adına ithafen Nusrat adını verdiğimiz bu teknemiz, Türkiye’de tasarlanmış olan ilk güneş enerjisiyle çalışan teknedir. Güneş panellerinden en fazla verimin alınmasına yarayan özgün MPPT (Maksimum Güç Noktası İzleyici) devresine sahiptir. Yarış teknelerinde kullanılan ve günümüzün en yüksek verimli ve en iyi manevra özelliklerine sahip sürüş sistemi olarak tanımlanan yine tamamen özgün olarak takımımızca tasarlanmış bir yüzeyi yaran pervane ve dümen sistemine haizdir. Bunlara ek olarak, şu an patent çalışmalarına başlayacağımız bir ‘manevra flapları sistemi’ni icat etmiş, denemelerde ve yarışmada başarıyla kullanmış bulunuyoruz. Teknemizin ve sistemlerimizin yüksek ağırlığı ve deneyimsizliğimiz yüzünden 2007 yılında yarışmasında kaçırmış şampiyonluğu bu yılki yarışmada elde ederek ülkemize dönmek istiyoruz. Yeni teknemizi ise 1993 yılında Amerikan uçak gemisi Saratoga’dan atılan füzelerle vurulan Muavenet Muhribimizin adına ve şehit düşen mürettebatına ithafen Muavenet olarak isimlendirdik… Eğer sizin aracılığınızla… projemiz desteklenmeye değer bulunursa…” diye yardımcı olmamı istiyordu sevgili Münir Cansın Özden.
TSK’da aldığım görevler nedeniyle “akademik araştırma, geliştirmeler, teknoloji üretimi, üretilen teknolojilerin sanayileşmesinin sağlanması” konularında çok kapsamlı çalışmaların içinde bulunmuştum. Bu amaçla yaptığımız çalışmaların her aşamasında gençlerimizin, eğitim sistemimizin, ülkemizin potansiyelinin varlığına ve yüksekliğine güvenmiştim. En önemli eksikliğimiz ihtiyaç makamlarının, üniversite ve araştırma kurumlarıyla sanayii işletmelerinin bir arada çalışmasını sağlayacak yapıları oluşturamayışımızdı.
Üniversite Teknoparkları gibi bu yönde atılmış önemli adımlar var olmakla birlikte üniversitelerimizin odağında bulunduğu “yaratıcılık merkezleri”(“innovation centers”)nin oluşturulması, önemli kaynakların araştırma, geliştirmeye ayrılması, üretilen teknolojilerin sanayileşmeye aktarılması için ciddi idari katkıların sağlanması konularında önemli eksiklikler devam etmektedir.
Cansın ve arkadaşlarına yardımcı olmayı görev bildim, araştırdım. Proje bütçesindeki eksiklerini tamamlamalarına o yıl yardımcı olma şansım oldu. Bu destek sonraki yıllarda da devam etti. İTÜ Güneş Teknesi Takımı 2008’de katıldığı “Solar Splash” yarışmasında Muavenet ile Dünya İkincisi oldu. Ardından İTÜ Güneş Teknesi Takımı 2009 yılında Odabaşı teknesiyle Dünya Birincisi oldu. Güneş Teknesi takımı aynı zamanda, "Sıralama Etabı" ve "Manevra Etabı"nda 1.lik, "Teknik Rapor ve Sunum dalında 2.'lik "Hız Etabı"nda 3.lük ve tasarımda mükemmellik ödüllerini de aldı. 
İTÜ gibi Türkiye’nin yüz akı üniversitelerimizde, ülkenin geleceğine ümitle bakmamızı sağlayan binlerce Cansın’ın başarma azmiyle çırpındığının farkında olmalıyız. İstanbul Teknik Üniversitesi ile Alman enerji devi “Sybac Solar”ın, güneş enerjisi sistemlerinin yaygınlaştırılması konusunda iş birliğine gittiğine ilişkin 2019’da basına yansıyan bir haber güneş enerjisi konusunda üniversitelerimizde gelinen noktaya işaret ediyor. Ama bu haber ülkemizde üniversite sanayi işbirliği konusunda yetersiz kaldığımızı da gösteriyor. Üniversitelerimizin bu potansiyelinin farkında olması, üniversite sanayi işbirliğini desteklemesi gerekenlerin başında bu ülkenin yöneticileri gelmektedir. Tüketim ile değil üretim ile büyümenin, kalkınmanın yollarını aramak gerekmektedir. Moda deyimiyle ülkemiz için asıl beka sorunu; “ihtiyaç sahibi, üniversite, teknoloji, sanayi arasında üretken bir çalışma iklimi yaratılamamasıdır”…
Medeniyet, hasılası uzun zamanda alınacak işlerle uğraşmaktır. Gündelik siyasi çekişmelere feda ettiğimiz gençlerimizin yaratıcılığıdır, ülkemizin geleceğidir. “Çılgın projeler” yerine “akıllı çabalar”a ihtiyaç her zamankinden daha acil bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. İşsizlere iş, aşsızlara aş, ancak ve ancak, ülkemizin üretim yeteneğini artıracak, emsalleriyle yarışacak hale getirecek alanlara kaynakları yönlendirmekten, geleceğimize “yatırım” yapmaktan geçmektedir. Almanya’da bulduğu olanaklarla 2020 yılına damgasını vuran salgına karşı aşı geliştiren bilim insanlarının araştırma ve geliştirme yapabilmesi için ülkemizde gerekli ve yeterli olanakların sağlanması en sağlıklı çözümdür.
Tanıma ve destek verme olanağı bulduğum İmam Ebrem ve Münir Cansın Özden; akıl gücüyle ülkesine hizmeti amaç edinmiş binlerce örnekten sadece ikisidir. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme şartlarını geliştirdiğimiz sürece bu sayılarla sınırlı kalmayacaklardır.