
Müslümanların en önem verdiği aylardan biri olan Muharrem ayı başladı.
Tarih boyunca insanlık için dönüm noktaları sayılabilecek önemli olayların da yer aldığı ve 1 Ekim'de idrak edilmeye başlanan Muharrem ayının onuncu günü, 'aşure günü' olarak biliniyor.
Tarihte bugün, insanlık ve İslam tarihi açısından önem taşıyan bazı olaylar meydana gelmişti. Rivayetlere göre Hz. İbrahim aşure günü dünyaya gelmiş, Hz. Musa ve kavmi Firavun’un zulmünden bugünde kurtulmuş, Hz. Nuh’un gemisi Cûdi dağına aşure günü oturmuştu.
Muharrem ayının başlangıcı 2 Ekim Pazar günü olacak ve 31 Ekim Pazartesi günü son bulacak. Muharrem ayının 10. günü ihya edilen aşure günü ise 11 Ekim Salı gününe denk geliyor.
Muharrem ayı ve aşure gününün önemine ilişkin açıklamalarda bulunan Kırşehir İl Müftü Vekili Bekir Ercan, Peygamber Efendimizin aşure gününde oruçlu olunmasına ilişkin bir tavsiyesi olduğunu belirterek, “Abdullah İbn Abbas sahabeden bir büyük zat. Hz Abbas’ın oğlu Hz. Abdullah diyor ki, ‘Peygamber Efendimiz Mekke’den Medine’ye geldiğinde, aşure günüydü. Tabi Medine’de Yahudiler var. Yahudilerle muhatap olunca onların oruç tuttuklarını gördü ve bu nedir diye sordu Peygamber Efendimiz. Bu hayırlı bir gündür dediler Yahudiler. Bu Allah’ın İsrailoğullarını düşmanlarından kurtardığı bir gündür ve onun için de Yahudiler bugünü oruçlu geçirirler dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ben Hz. Musa’dan sizlere daha layığım, yani sizden daha yakınım. Çünkü ben de bir peygamberim’ buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de sahabelerin oruç tutmalarını emretti.” Bu da Peygamberimizin aşure gününe ve o gün oruçlu olunmasına dair Müslümanlara tavsiyesidir, emir niteliğindedir. Bu nedenle Müslümanlar Peygamberimizin sünneti olarak kabul ederler. Hz. Musa’nın ve diğer peygamberlerin de ve onların ümmetlerinin de birer sünneti olarak günümüze kadar gelmiştir” dedi.
Aşurenin Muharrem ayına özel bir anlam kattığını belirten Kırşehir İl Müftü Vekili Bekir Ercan, şöyle konuştu:
“Her dinin ve her milletin kutsal kabul ettiği zamanlar var. Bizde de kutsal geceler var. Cumamız kutsal günümüz. Kutsal beldeler var. Kutsal mekanlar ve kutsal zamanlar olarak ifade edersek her dinin böyle bir değerleri var. Şüphesiz insanlar için en değerli kavramlardan birisi de zamandır. Zaman içerisinde biz her şeyi hallediyoruz. Kur’an-ı Kerim zaman menfuruna işaret ediyor. Cenap-ı Allah kendi kendisine yeminle ifade ediyor ve buyuruyor ki, ‘And olsun ki asra insan gerçekten ziyan içerisindedir.’ Buradaki asırdan maksat müfessirlerin, yani Kur’an yorumcularının çoğunluğu tarafından zaman olarak ifade ediliyor. Zaman kavramı Kur’an’da geçiyor ve önemi de böylece bildirilmiş oluyor. Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde zamana, zamanın önemine işaret buyuruyor, ‘İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların öneminden, değerinden habersizdir. Bunlar sağlık ve boş zaman.’ Sağlık ve zaman çok önemli bir nimettir. Zaman olmazsa hiçbir faaliyet değerlenemez. Bu zamanlar içerisinde Kur’an-ı Kerim 12 aya ayırıyor bir yılı. Miladi takvim ve hicri takvimi kullanıyoruz.
“Muharrem ayının ihtiva ettiği zaman ve aşure dönemi hicri takvim esasına göre ele alınıyor. Hicri takvimde, Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicreti esas alınıyor. Hz. Ömer döneminde hicreti esas alalım şeklinde karar alınıyor ve hicri takvim kullanılıyor. Hicri takvimin ilk ayı Muharrem’dir ve iki manası vardır. Birincisi hürmet edilen ay, ikincisi de haram aylardan birisi olduğu için kan dökmek, savaşmak, vuruşmak vs. hicri takviminin 4 ayında yasaklanmıştı. İslam’dan önce ki cahiliye devrinde de vardı, İslam’dan sonra da buna hürmet edildi. İslam’da savunma ve sulh esası var. İslam’ın tebliğine karşı çıkılırsa ve Müslümanlar hedef alınır, Müslüman’ca yaşamaya karşı çıkılır ve Müslümanların üzerine gelinirse ancak bu takdirde savaş söz konusu olur. Haram aylar olarak nitelendirilen Muharrem, Recep, Zilhicce ve Zilkade ayları, 4 ay var. Bunlar içerisinde hem bu aylara hürmeti ifade eden, hem de savaşın haram kılınması esası dikkate alınarak Muharrem denilmiştir.
“Muharrem ayının 10. gününde aşure geleneğimiz var. Aşure Hz. Nuh zamanında başlayan bir şey ve Hz. Nuh’un gemisinde bulunan erzaktan Nuh tufanından sonra bir yemek hazırlanıyor. Ondan sonra bu asırlar içerisinde devam ede gelen bir gelenek halini alıyor. Bir dini hüviyet de, bir manevi anlam da kazanmış oluyor. Bizler Müslüman Türk milleti olarak aşureye önem veriyoruz. Hem geleneği yaşatmış oluyoruz, saygımızdan ve inancımızdan dolayı, hem de çevremiz ve komşularımızla yakınlaşma ve birbirimizi hatırlama, birbirimize değer verdiğimizin vesilesi olmuş olur. Aşurenin de Muharrem ayına özel bir anlam katkısı var.”
Muhabir: TE Bilişim