FETÖ Terör örgütünün 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından Kırşehir gibi tüm Türkiye meydanlarda demokrasi nöbeti tutuyor. Sanırım bu nöbet önümüzdeki Pazar günü Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da katılacağı bir törenle sona erecek.

FETÖ Terör örgütünün 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından Kırşehir gibi tüm Türkiye meydanlarda demokrasi nöbeti tutuyor. Sanırım bu nöbet önümüzdeki Pazar günü Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da katılacağı bir törenle sona erecek.
Kırşehir ve Türkiye demokrasi nöbetini meydanlarda sürdürürken, ülkemizde ilan edilen Olağanüstü Hal kararı çerçevesinde operasyonlar sürdürülüyor, kamu kurum ve kuruluşlarında FETÖ örgütü mensupları çerçevesinde tutuklamalar, açığa alınmalar, gözaltına alınmalar devam ediyor. Bu örgütün okulları, yurtları, üniversiteleri kapatılıyor. Yani bu örgüte darbe üstüne darbe vuruluyor. Gözaltılar, tutuklamalar artarak devam ediyor.
Asker, polis ve yargı mensupları içinde ayıklamalar ve temizlikler yapılıyor. Daha tüm resmi kurumlarda, en önemli siyasette bu temizliğin yapılacağı bildiriliyor.
Bu FETÖ örgütü yıllardır hangi parti iktidarda ise o parti içinde kendine bir yer bulmuş. 1980’den sonra Anavatan Partisi’nde dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın yanı başında, eski başbakanlardan Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Bülent Ecevit’in yanında oldular. 2000 yılından sonra Ak Parti’nin saflarında yer aldılar. Bu da yetmedi milletvekili ve bakan seçtirdiler.
14 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde de devletin tüm kademelerine yerleşmişler. Askerin içinde, yargının, emniyetin içinde, hem de en üst kademelerde yer bulan FETÖ’cüler 17-25 Aralık 2013’te beceremediklerini 15 Temmuz 2016’da devleti ele geçirmek için darbe yapmaya kalktılar.
Yıllardır devletin her kademesine sinsi sinsi giren bu örgüte mensup kişileri Kırşehir gibi küçük bir ilde bizler biliyor ve tanıyorduk, ama devleti idare edenler bilmiyor muydu?
Ben bu kişilerle ilgili geçmiş yıllarda zaman zaman çok yazılar kaleme aldım. Bu nedenle bu kişiler bana ve gazetemize hep şaşı baktılar.
Kırşehir’e gelen her bakanın arabasında inenleri herkes yadırgıyordu, ama devletin valisi yadırgamıyordu bunda bir gariplik olduğu ortadaydı. Şimdi anlıyoruz ki bir dönem Kırşehir Valisi olan Mehmet Ufuk Erden’in de bu örgütün mensubu olduğu gerekçesiyle merkez valiliği görevinden uzaklaştırıldığını görünce diyecek bir şey bulamıyoruz tabii…
Düşünün devletin en üst kademesine kadar gelmiş bu örgüt yapılanmasının yapamayacağı hiçbir şey yoktur.
Kırşehir Valisi Necati Şentürk ve Belediye başkanı Yaşar Bahçeci Cacabey Meydanı’nda toplanan kalabalığı her gün hitap ediyor ve Türk Milletinin duruşunu ortaya koyuyorlar.
"Türk Milleti sadece Allah'ın önünde eğilir. Ya devlet başa, ya kuzgun meşe. Biz ekmeğimizi, suyumuzu paylaşırız ama vatanımızı asla paylaşmayız. Ekmeksiz, susuz yaşarız ama vatansız, devletsiz, hürriyetsiz asla yaşayamayız. Eğer söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Can ne ki bu vatan için? Biz bu canı vatan için, bayrak için, ezan için, namus için taşıyan asil bir milletin evlatlarıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine, yiğitler meydanları doldurarak hainlere karşı dimdik durdular. Şeyh Edebali'nin de dediği gibi 'İnsanlar vardır, şafakla doğar, akşam ezanıyla ölürler.' Bu hainler de akşamdan doğmaya çalıştılar ama o karanlık gecenin şafağında boğuldular. Onlar yok olurken bu millet bayrağıyla, yüreğindeki imanla meydanları dolduruyor. En karanlık gecelerin şafağı en aydınlık şafaklar olur. En aydınlık güneşler ise en karanlık gecelerden doğar. Böylesine karanlık bir geceyi Allah bir daha bize yaşatmasın” diyor Vali Necati Şentürk…
Evet, öyle ya da böyle bu FETÖ örgütünün ülkemize ve tüm kurum ve kuruluşlarına büyük zarar vererek 15 Temmuz darbe girişimi ile yüzü ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta sonunda bir televizyon kanalında yaptığı değerlendirme de ilginçti.
Fethullah Gülen için “20 sene, 10 sene önce söylenseydi böyle düşünmezdim. 3-4 yıl öncesine kadar bile... İnanın böyle düşünüyordum. Ne yazık ki ciddi manada yanılgıya düşmüşüz, Allah bizi affetsin.”
Evet insanlar demek ki böyle yanılabiliyormuş.
15 Temmuz darbe girişimiyle, Fethullah Gülen'in Türkiye'deki demokrasiyi ve hukuk devletini yok etmek isteyen bir terör eylemi ve darbeye imza attığını artık herkes biliyor. Dünya bilmese de Türk Milleti artık gerçekleri görmüş ve idrak etmiştir.
Fethullah Gülen'in Türkiye'deki demokrasiyi ve hukuk devletini yok etmek isteyen bir terör örgütü olduğunu söyleyen Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik te "Sapık bir dini anlayışı hakim kılmak için Türkiye'nin laik rejimini ortadan kaldırmaya çalışmıştır, bunu askeri diktatörlük yoluyla gerçekleştirmek çabasıyla da Türkiye'nin demokratik rejimini hedef almıştır. Türkiye'deki anayasal rejim yerine kendi sapık görüşlerini ikame etmeye çalışmak suretiyle de hukuk devletini hedef almıştır. Böyle bir şahsın yarattığı bu tehdidin bizim açımızdan demokrasimizi, laik rejimimizi ve hukuk devletimizi ortadan kaldırmaya dönük açık bir tehdit olduğu ortadır" dedi.
Yani laik, demokratik, hukuk devletinin önemine dikkat çekiyor Bakan Çelik.
Peki daha düne kadar Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’e dil uzatanlar, laikliğin kaldırılması gerektiğini savunanlar, buna destek verenler şimdi Atatürk’ün, Cumhuriyetin ve demokrasinin önemine dem vuruyorlar.
Düne kadar Atatürk’ü sevmeyenler eleştirenler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Atatürk’ün kıymetini ve değerini idrak etmeye başladılar.
Yeni gelmişken burada Hürriyet Gazetesi’nden Ahmet Hakan’ın “Sen ne büyükmüşsün hey Atatürk” yazısını okumayanlar için bu sütunuma almak istiyorum.
İşte Ahmet Hakan’ın 29 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanan o yazısı…
“Sen ne büyükmüşsün hey Atatürk”
Senin yüzünü Batı'ya dönüşüne epey karşı çıkmışlığım vardır.
Bugün geldiğimiz şu noktada...
“İyi ki yüzünü ve yüzümüzü Batı’ya döndürmüşsün” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
*
Senin tevhid-i tedrisat diye tutturmana epey itiraz etmişliğim vardır.
Bugün geldiğimiz şu noktada...
“İyi ki tevhid-i tedrisat diye tutturmuşsun” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
*
Senin ülkeye getirdiğin laiklik ilkesine epey laf saydırmışlığım vardır.
Bugün geldiğimiz şu noktada...
“İyi ki laiklik ilkesini hayata geçirmişsin” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
*
Senin bir millet oluşturma çabanı anlayıp dinlemeden çokça eleştirmiştim.
Bugün geldiğimiz şu noktada...
“Bu ne değerli bir çabaymış” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
*
Senin şeyhlik, efendilik, müritlik gibi kavramlarla başının hiç de hoş olmamasını hep anlayışsızlıkla karşılamıştım.
Bugün geldiğimiz şu noktada...
“Seni çok iyi anlıyorum” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
*
Senin dini cemaatlere, dini gruplara, dini oluşumlara mesafeli oluşundan pek
hazzetmezdim.
Bugün geldiğimiz şu noktada...
“Ne de iyi etmişsin” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
*
Sen ne büyükmüşsün hey Atatürk!
*
Artık ben de senin kadrini, kıymetini bilenlerdenim.
Ben de Anıtkabir’ini ziyaret edeceğim.
Ben de posterini duvarıma asacağım.
*
Ve bir şey daha:
Geçen senelerden birinde sırf artistlik olsun diye 10 Kasım’da saat 9’u 5 geç ayağa kalkmamış ve bunu bir marifetmiş gibi bu köşeden cümle âleme ilan etmiştim.
Bu 10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe ayağa ilk kalkan olmak için fırlayacağım.”
Evet geçte olsa artık Türk Milleti ülkesinin ve kurucusunun ve Cumhuriyet’in kıymetini anladı.
Umarız ülkemizi idare edenler alacakları ve uygulayacakları kararlarla ülkemize bir daha böyle kanlı darbe girişimin yaşanmasına fırsat vermezler.
Gerçek vatan haini, namussuz, şerefsiz FETÖ’cüler temizlensin, ancak kurunun yanında yaş ta yanmasın. Bütün kamu kuruluşlarında FETÖ’cü olmayan insanlar da iftiraya uğrayıp işinden ve istikbalinden olmamalı. Bunlara çok iyi dikkat edilmeli, yeni mağdurlar yaratılmamalıdır.
Şurası da hiçbir zaman unutulmamalı. Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana çok badireler atlatan Türkiye Cumhuriyeti bu badireleri de atlatacaktır.
İşte görüyoruz 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bütün partiler ve liderleri bir araya geldi. Meydanlarda sağcı­solcu, dinci-dinsiz, şu partili, bu partili demeden bir araya geldi. Bu birlikteliğimizle bizi kimse bölemez, parçalayamaz. Önümüze çıkartılan bütün engelleri aşarız. Yeter ki bir olalım, iri olalım, diri olalım, uyanık olalım.
Bu arada ülkemizde yaşanan bu darbe girişimini unutmayacağız. Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’nin Cacabey Meydanı'na yapılacağını açıkladığı “Şehitler Anıtı” kararını da destekliyor ve alkışlıyorum.