1948’de transistorun keşfiyle başlayan elektronik sanayi, zamanımıza kadar büyük aşamalar kaydetti. Türkiye geçirdiği çalkantılı devirlerde bu teknolojiyle biraz geç tanıştı.

1948’de transistorun keşfiyle başlayan elektronik sanayi, zamanımıza kadar büyük aşamalar kaydetti. Türkiye geçirdiği çalkantılı devirlerde bu teknolojiyle biraz geç tanıştı. Yabancı kuruluşların lisansıyla kolay para kazanmaya alışan bazı kimselerin yerli üretime geçmeyişleri, geri kalmışlığımızın tek sebebi.
Türkiye mikro elektronik teknolojisini takip etmesi, Türkiye’nin geleceği için çok önemli. Sağlık sektöründe tutunda, ağır sanayi kollarında bütün dünya yeni teknolojik gelişmeleri takip ederken tweet ve ana kolu olan artık otonomi ve imalatta pazarlamaya kadar kullanılmaya başlayan yazılım programları, alt yapısı matematiğe ağırlık verilen eğitim kurumlarında yetişiyor.
Bilhassa harp ve savunma sanayindeki gelişmeler baş döndürücü bir hızla ilerlerken, Türkiye sadece ASELSAN’la bu gelişmeleri takip ediyor ama ne kadar yeterli.
Devlette teşvik primi alarak bir anda toz olan firmaların dış bağlantılı olması, nazarıdikkat çeken bir olay. Şuanda bütün dünyadaki yazılımlar kendini ispatlamış İngilizceyle sunuluyordu. Uzakdoğu’nun atılım yapmasıyla bilhassa Çince ezberi bozmaya başladı ve pek çok alanda kendisini kabul ettirdi. Bu alanda hayli yol alan Güney Kore, bazı markalarla piyasaya hakim görünürken, Türkiye daha hala devlet dairelerinde kırtasiyecilikle uğraşıyor. İnsanların yaşamını kolaylaştırmak ve bürokratik yazışmaları bırakamamak, belki de Türkiye’nin çözüm bekleyen en büyük sorunlarından bir tanesi.
Dördüncü dil olarak yazılımlarda Türkçe neden olmasın. Yalnız var olan ve her bakanın iş başı yapmasıyla sistem değişikliği ile Milli’si kaldırılmış eğitim sistemi bu işi biraz zor başarır gibi geliyor. Bazı özel okullarda iyi eğitim almış meslek sahipleri yabancıların ağına düşerek ya yurt dışına kaçıyor yahut da hain planlarla yok ediliyor, aynı ASELSAN’ın elemanları gibi.
Kalifiye elaman yetiştirmenin zor olduğu kadar onları elde tutmak ve korumakta o kadar zor. Hindistan ve Pakistan yetiştirdiği elamanları yüksek ücretle Avrupa ülkelerine kiralıyorlar. Bunların arasından aylık beş bin Euro’dan başlayarak on beş bin Euro’ya kadar para alan elamanlar var. Sanayi ve Teknoloji Bakanı, TÜBİTAK’la ortaklaşa çalışarak en kısa zamanda mikro cips fabrikası kurulacağını söylüyor. Bu söylem lafta kalmamalı.
Türkiye bu işe soyunurken hedef göstermesi yani 2023 yılına kadar diyor, çok geç ve aldatmaca beyanat. Avrupa’da kurulmak istenen fabrika bir sene içerisinde biter ve üretime başlar.
Nedense bizim politikacılar mesafeyi uzatarak kendileri için gelecek garantisi hesaplıyorlar. Devlet destekli atılımların iyi takip edilmesi ve yatırımcılara öncelik tanınması, açılan mesafenin daha çabuk kapatılmasına yardımcı olur. Beklentimiz kendi lisansımızla yapılan ve Türk markası taşıyan cihazları görmek ve kullanmak. Bu hepimizin gururu olacak…