Türkiye Cumhuriyet döneminden bugüne kadar hiç maruz kalmadığı, öteleme ve yalnızlaştırmayla karşı karşıya.
Gerek dış politikada, gerek iç politikada bütün enerjisini didişme ve kavgaya harcadı.
Atatürk’ün adını ve imajını silmek gayesiyle değiştirilen idare sisteminin Anadolu insanına pek samimi gelmediği, yavaş yavaş anlaşılmaya başlamasına rağmen, geri dönüşmede inatlaşmaya gidilmesi her gün daha fazla kayba sebep olduğunu gören yok, varsa da korku ve çıkar inanışıyla susmayı yeğlemekteler.
İdeolojik bir yaklaşımla ve dini siyasi amaç olarak kullanmaya kalkışılması Türkiye gibi mozaik bir yapıya sahip ülkeyi kendi anlayışı ile dizayn etmek, ülkeye yapılan en büyük yanlışlığı onaylamak demektir.
Son zamanlarda ülke dışına asker göndermek hele bilhassa Libya gibi ne olduğu belli olmayan ve birbiriyle çarpışan tarafların savaşçı olarak kullanıldığı bir yere asker gönderirken bir kaç sefer düşünülmesi gerekir. Burada savaşan militanların % 80’ininin Müslüman ülkelerin çocuklarının olduğu düşünülürse, bu neyin savaşı diye düşünmemek mümkün mü?
Dünyanın iki büyük dinine sahip insanların beklentisi veya beklediği mesih veya mehdi faktörü kimin yararına yorumlanır?
Bugün dünyada 50’den fazla Müslüman ülkede, yine aynı sayıdan fazla inanış ve uygulama var. Şuanda bu ülkelerin hepsi de savaş halinde birbirilerini boğazlamakla meşgul ve kullanılan silahlar, Hristiyan ülkelerce verilen silahlar.
Savaşan insanların rengi aynı dili aynı, belki aynı yöreden belki de aynı aileden de olan vardır. Bu şunu göstermiyor mu, dinle toplum idare edilemez.
Son zamanlarda Atatürk’ü emsal göstererek Libya’ya “tekrar gidilsin” diyenler tarihi iyi okusunlar. Üç kıtada savaşan, deneyim ve tecrübelerin birikimleriyle Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup bizlere emanet eden yüce adamı kullanarak halkı kandırmaya kimsenin gücü yetmez.
AKP idaresinden öncede ve Osmanlı devrinde de din ağırlıklı yani şeriat özlemiyle denemeler ve hatta isyanlar olmuş. Ama hiçbir zaman başarılı olamamıştır.
Türkiye’nin sıkıntılardan kurtulamayışının sebepleri, Cumhuriyet idaresinde ve eğitim sisteminde yapılmak istenen devrimlerin başarısızlığının, bazılarını rahatsız ettiği doğrudur. Doğu Akdeniz’de bizi dışlayan ortamı biz kendimiz hazırladık ve Müslüman olarak kabul ettiğimiz kardeşlerimiz Hristiyan ülkelerle iş birliği yapıyorsa bunun sebebini kendimizde aramalıyız.
Suriye ile herhangi bir şekilde diyaloga geçilmeli, vakit geç olmadan sorun çözülmeli. Var olan değerlerimizi yabancıların elinden tekrar alıp milli bir kalkınma uygulamanın, zaman kaybetmeden kazanılması lazım. İhmal edilen tarım politikası değiştirilmeli.
Eğitim sistemi eski düzene tekrar döndürülmeli. İmam hatip okulları başka isim altında tekrar gözden geçirilmeli. Belki ortaokul ve liseden sonra ilahiyat okulları açılmalı. Boşalan köylere dönüş özendirilmeli ve aynı zamanda ilkokullar köylere yayılmalı.
Kalabalık beldelere ortaokullar açılmalı ki, şehirlere olan akımın nispeten önü kesilsin. Her şehre üniversite yerine daha kaliteli eğitim veren kurumlar açılırken, özel okul macerasında alınan ders örnek alınarak, eğitim devlet idaresi altında toplanmalı. Özel dershane macerasından alınan dersler yeteri kadar bizlere bir şeyler öğretmiş olmalı.