Toplumun ayakta kalmasını sağlayan geleneksel ve kültürel değerler vardır. Bu kadar olumsuzluğa rağmen ayakta kalmamızın ve yüksek değerleri temsil eden kimselerin olması nasıl toplum olduğumuzun olumlu ispatları ve pek çok örnekleriyle doludur.
Kırşehir Ahi şehri bir kent. Herkesin Ahilik felsefesine uygun hareket etmesi, çalışması, doğru ve dürüst olması gerekmez mi?
Kırşehir’de yaşadığım bir sorundan dolayı aramadığım kurum kalmadı desem yalan söylememiş olurum. Üstelik çok basit bir konuda sorunu çözecek makam ve mevkii yoksa ben ve benim gibiler ne yapabilir ki?
Sorunun muhatabı yok! Dolayısıyla çözecek kimse de yok!
Vay halimize vay!
Kırşehir’de vatandaş perişan olsun, sorunlarıyla boğulsun gitsin mi diyeceğiz?
İnsanlar biraz sorumluluklarını bilmeli, çözüm üretmeli, bulundukları makam ve mevkilerin hakkını vermesi gerekir diye düşünüyorum.
Sorumluluk, vicdan dedim de son yıllarda bunu da kaybettiğimizi görüyoruz.
Kırşehir’de eskiden açıkta kalan, aç kalan, susuz kalan çevrenizde birisi varsa herkes ona sahip çıkar, gözetir kollardı.
Maalesef son yıllarda herkes kendi derdine düştüğü için çevresindekileri düşyünecek hali kalmadı sanırım.
Samsun’da bir talebenin ayağındaki ayakkabıyı, ayakkabısı olmayan bir çocuğun ayağına giydirmesi ve bağcıklarını da kendi eliyle bağlayıp mahcup bir şekilde yerine oturarak çoraplarıyla yoluna devam etmesi, gerçekten çok duygulu örnek bir davranış değil de nedir?
Bazı meslekler vardır fedakârlık ister, özveri ister, mesuliyet duygularıyla mesleki görevlerini yerine getirmenin huzuru ile sofrasının başına otururlar.
Bunlar arasında pek çok meslekler vardır, çiftçiler çobanlar ve toplumun beslenmesini bütün olumsuzluklara ve zorluklara karşı pes etmeyen bazı sanat dalları sayabiliriz.
Bir rektör düşünün, toplumun üst düzey gelir seviyesine sahip olan ve kariyerinde hiç bir başarısı olmayan (zaten bu tip insanların toplumuna asalaklıktan başka bir halta yaramadığını biliriz) engelli raporu alarak kendisine vergiden muaf araba alması nasıl değerlendirilir?
Bu tip insanların ar damarı çatlamış ve utanma duygusunu yitirmiş, kendi çıkarından başka düşüncesi olmayan kimselerdir.
Bu insanlardan ne beklenir ve topluma nasıl bir örnek olabilir?
Eceli ile boğuşan ve kaybedilecek her saniyenin hayati bir konu olan hastanın yakınlarıyla neşter pazarlığı yapan hekimin hangi duygularla mesleğini icra ettiğinin yorumu sizlerin değerlenmesine kalsın.
Yalnız meslek ahlakının kabullenemeyeceği davranışların yasalarla sınırlandırılması mümkün olmuyor veya olamıyor. Yasalarla önlemenin, bulunduğu meslek guruna ne kadar yakışır?
Halkın verdiği vergilerle tahsilini tamamlarken, sanata kavuşunca ilk işi, yoksulluklarla kendisini bulunduğu mercileri eriştiren, halkını soyan herhangi sanat meslek veya sanat olursa olsun insaflı davranmak, erdemli insanlara mahsustur.
Serbest pazar ekonomisine her meslek girer mi bilmiyorum. Çiftçinin gecesini gündüzüne katarak yetiştirdiği mahsulü ellerinden kaptırdığı hal eşkıyası, hiçbir ücret ödemeden ve hiçbir zahmet çekmeden ve hatta vergisini dahi vermediği paraları bar ve pavyonlardan yerken, esas yetiştirici alın terini boynundaki peştamala silerek yarı aç yarı tok tarlasına döner.
“Hiç kimse bedava çalışsın!” demiyorum, elbette harcadığı emeğin karşılığını alacak, alması da lazım fakat ameliyat masasında belki eceliyle belki de meslek hatasıyla hayatını kaybettirdiği merhumun kefen parasını belediye öderken, sayın tedavici dört çekerli arabasıyla konken partisine gitmesi, bütün birikimlerini alarak kefensiz bıraktığı merhumun gittiği yere bir gün kendisinin de gideceğini düşünememesi insanlığın nasıl bir düşüncesidir.

Not: Mesleğini doğru yapanlar takdir etmeye gerek, mesleğini doğru yapanların karşısında her zaman düğmelerimiz kapalı saygıyla eğiliriz. Onlara zaten söyleyecek sözümüz olamaz.