İnsanoğlu doğar ve ölür. İman ehli insanlara Yaradan “Ben sizlere kendimi hatırlatmak için çeşitli musibetleri üzerinize gönderirim” der.

İnsanoğlu doğar ve ölür. İman ehli insanlara Yaradan “Ben sizlere kendimi hatırlatmak için çeşitli musibetleri üzerinize gönderirim” der. “Dünyanın ölümlü olduğunu ister anlarsınız, isterseniz anlamasınız” diyerek bizleri uyarır.
Bizler ne yaparız?
Kırşehir’de örnek olarak yakınımız tanıdığımız birisinin cenaze törenine katılırız. Onun defin işlemini yaparız. Cenazede bile dünyalık konuşmaktan geri durmazken bir taraftan da hayatın, malın evladın, yakınların hepsinin yalan olduğunu konuşuruz.
Ama bu söylediklerimizi, konuştuklarımızı cenazeden çıktıktan sonra unutur, bildiğimiz yoldan yaşamaya devam ederiz.
Gel gör ki hayatın en acımasız, en gaddar insanı olmaktan da geri duramayız. Hayatın getirmiş olduğu ağır şartlar bizleri kıran döken acımasız insan olmamıza neden olurken hayatın en son döneminde veya ağır bir hastalığa veya çok tehlikeli bir kazadan hafif sıyrıklarla atlatmışsak o zaman konuşma şeklimizin değiştiğini fak ederiz. Çünkü Azrail kapımızı çalmaya gelirken dönmüştür. Bütün bu anlattıklarımı çoğaltabilirim. Bu anlattıklarımdan sonra gerçek hayatta yaşadıklarımızı da dillendirmek isterim.
Allah için bir sağınıza solunuza bakın. Kırşehir’de dünün muhtaçları, yani ekmek bulamayan insanlar bugün ağzını koyacak yer bulamıyor.
Nasıl oldular, ne yaptılar da birdenbire köşe döndüler?
Bunlar da ne zeka varmış bee!!!
Derler ya aynı o hale gelmiş durumdayız. Tabi bu duruma gelmeleri Allahın bir lütfu. Kimse karşı çıkamaz ama gel gör ki işte insansın bazı işler zoruna gider. Yaşayan, gören insan olarak adamlara sihirli değnek değmiş gibi her şey deyişmiş. O bir dilim ekmek için çabalayan insan gitmiş yerine yediği nimeti beğenmeyen, giydiği asbabı beğenmeyen, yaşadığı şehri beğenmeyen insan oluvermiş!
Ne oldu da bu hale geldi derseniz bana göre “dayısı kuvvetli olduğu için bu hale gelmiş!” derim.
Helal, haram demeden, bir şekilde yolunu bulan, köşe dönen, zengin olup çıkıp son model otomobile binen, lüks içinde yaşayanları görenler, onları örnek almalarını da ibretle izliyoruz.
Evet, “menfaat olursa, yalakalık sınır tanımaz” derler.
Dünya menfaat dünyası olmuş.
İnsanların gözünü menfaat ve hırs bürümüş.
Görmüyorlar, duymuyorlar. Her şeyi menfaatlerine göre yorumluyorlar. Menfaatleri bitince, dün söylediklerini bir çırpıda yalayıp yutuyorlar.
“Menfaatin gözü kör olsun!” diyenleri duyar gibi oluyorum. Ama gün menfaat günü olduğu için doğruları göremiyorlar, eğriye eğri diyemiyorlar. Menfaatleri için her şeyi doğru görüyorlar.
Ne diyelim bu menfaatçilere?
Birileri okumuş, ihtisas yapmış mesleğinde, branşında bir numara olmuş sonunda kocaman bir hiç olmuşken sürünerek hayatını idame ettirirken, diğer yandan bilgisi olmayan, beceresi olmayan, sadece siyasetçileri kullanarak makam ve mevkii kapanlar şişkinliği ile dünün düşkünü, bugün yanına gidilemeyen insanlar oluverip çıktılar karşımıza!
Ya sen kimsin, neydin, ne oldun?
Senin karakterin belli, tahsilin, terbiyen belli. Senin gibiler o makamlara bileğinin hakkıyla değil, uçarak gelir ancak!
İşte burada bir yanlış var. Var da alan memnun, satan memnun olduğu için memnuniyet diz boyu olduğundan yırtılan, yok olan garibana, sesi çıkmayan vatandaşa oluyor ne yazık ki…
Asgari ücretin son zamla bin üç yüz lira olması ile bu parayla geçinmek için yırtınanlar… Diğer yandan bir asgari ücretlinin aldığı parayı bahşiş olarak verenler! İşte adaletsizlik burada…
Her gün Güneydoğu’dan şehit haberleri alıyoruz. Ölen o vatan evlatlarının baba evlerini, çoluğunu çocuğunu görüp içlerimiz parçalanıyor. “Hep mi gariban çocukları?” diye düşünmeden edemiyoruz.
Adamı olanlar rahat rahat askerlik yaparken, dayısı olmayan garibanlar, eline silah almamışlar kahpe kurşunlarla şehit oluyorlar.
Vatanın bölünmesini engelleyecek işte görüntüde olduğu gibi, garibanlar, yoksullar asgari ücretle geçim sağlayanların sayesinde bölünmeyecek olması kaçınılmaz bir gerçek olarak gözükmekte. Yoksa kendi menfaati için haksızlığa, hırsızlığa, adaletsizliğe karşı hiçbir tepkisi olmayanlarla menfaati için her şeyi mubah sayanlarla vatan savunması yapılmayacağı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Devletimi idare eden bugün ki iktidara ve Başbakanıma seslenmek istiyorum. Seçimlerde söylediğiniz sözün arkasında durun. Dün kendini geçindirmekte zorlanan insanların bugün hiç bir şeyi beğenmeyecek kadar servet sahibi olmuşsa bunun hesabını sorarım. Sözünüzü unutmayın…