Meğer hiçmişsiniz!

Hep kendinize sahip çıkılsın istiyorsunuz.

Büyük bir haklılıkla (!)

Siyaseti eline yüzüne bulaştıran kendinize.

Faydasız siyasetinize.

Şu canım kentte, kentin tek bir gazetesine, bir kuruş katkı koyup sahip olduğunuz abonelik var mı?

Bu kentin her gün tek bir gazetesini alıp sorumlulukla okumanız peki?

Gazetelerin manşetlerinde, köşe başlarında, editörlerin, yazarların; sizlerin siyaseti çalışmalarınıza katkı ve önermelerde bulunmalarına bir kez olsun kulak kabartmanız var mı?

Eleştirilere uygarca bakmanız.

Haklı bir basının hakkını verme uygarlığınız?

Size itibar getirenlere nezaketiniz?

Bildiklerinizi paylaşma, katma çabanız var mı?

Yok!

Çünkü, sorumluluk duyduğunuz, bildiğiniz tek bir şey yok!

Siyasetinize dair tek bir bilinç kırıntısı yok!

Sonra karşıdan süzünüp o gazete, bu yazar sizi övsün istiyorsunuz.

Göklere çıkarsın, kalemşörlüğünüzü yapsın istiyorsunuz.

Söyler misiniz, vicdani olmayan siyasetinizle, kendinizi yüceltmeyi neye dayanarak basından istiyorsunuz?

Üstelik ortada birçoğunuzun övülüp yazılası tek bir yanı, tek bir siyasal başarısı, geldiğiniz kariyerlerinizde başarıya dönük tek bir başarı kırıntısı dahi yok iken.

Kiminiz zaman zaman köşe yazılarında balonlaştırılırken, bir gün patlayacağınızı kibrinizden görmez iken neye dayanarak?

Övülmeyi ne çok seviyorsunuz.

Eksikliklerinizi görmezden gelmeyi.

Siyaseten bir şey olmanın o geçici gücüyle Kaf Dağı’nda gezmeyi ne çok.

Üstelik halkın oyu.

Milletin vergisi.

Devletin imkanlarıyla.

Sıkılmadan.

Size ait olmayanları bu halka bir lütufmuş gibi sunarak.

Sanki bir ulus, bir coğrafya kurtarmış.

Yeni bir siyasal ideoloji keşfetmiş şımarıklığıyla. Gücünüzü parti genel merkezlerinde konumlandırdığınız yalakalıkla bileyerek.

Bu toplumun, bu kentin, bu coğrafyanın yıllardır tüm siyasi koşullarında, siz yokken dahi kan-ter içinde çalışan basını görmezden gelerek.

Basına düşman kesilerek.

Basından desteklerinizi esirgeyerek.

Kimi basın ayaklarını da kendinize piyon bilerek.

Kendi gelin güveyliğiniz içinde, o sizi şekillendiren siyasetin güç ve sopasına saklanarak.

Cahilce.

Siyasal devranınız bittiğinde, basın emekçilerinin hala köşe başlarında sizin tarihe gömülüşünüzü yazacaklarını akıl dahi etmeden.

Siyasal kulvarınızda.

Sizi kayıtsızca, nezaketsizliğinize rağmen yazıyorlarken üstelik.

Basın, uşaklığınıza soyunsun istiyorsunuz.

Siyasal dil ile devşirip günahınızı, basını kimi kez trol, kimi kez rantçı, kimi kez de o akıl hesabınızda zavallı bir hale sokmaya çalışıyorsunuz.

Kendi yarattığınız siyasal trolleri.

Doğurduğunuz siyasal günahları.

Siyasal zevk haline getirdiğiniz hataları.

Rant düşkünlüğünüzü.

Böylece kendinizi kamuoyuna kimliğinizinden öte devasa bir kimlik gibi tanıtıp, kamuoyunu aldatmayı ne çok seviyorsunuz.

Ne çok hasretsiniz kamuoyunu aydınlatan basını beraberinizle hiçleştirmeye.

Ne çok gayretli.

Çoğunuzun siyasete gelişi gibi.

Bu hayatı.

Halkın ve basının sırtından yaşamaya ne çok heveslisiniz.

Hem de bedavaya.

Üstelik utanmadan.

Ağızınızda yalan bir siyasal kumanya.

"Basına özgürlük" ha!

Meğer ne çok hiçmişsiniz!