Çağımızda uygulaması en kolay en rahat strateji , kendi menfaatine mükemmel işler yapmada, insanları kandırmada ,toplumda insanlar arasında rahat etmede, makamların korunmasında say, say bitmez. Maske takmanın faydaları, buna alışan toplum her ortamda maske takmayı kendilerine normal sayar ve toplumda iki yüzlü, riyakâr yapılı insanlar… Bir anda masum olduğu gibi görünen insanların üzerinde oluverirler, onlara hükmeder, onların kaderini belirler.

Çağımızda uygulaması en kolay en rahat strateji , kendi menfaatine mükemmel işler yapmada, insanları kandırmada ,toplumda insanlar arasında rahat etmede, makamların korunmasında say, say bitmez.
Maske takmanın faydaları, buna alışan toplum her ortamda maske takmayı kendilerine normal sayar ve toplumda iki yüzlü, riyakâr yapılı insanlar…
Bir anda masum olduğu gibi görünen insanların üzerinde oluverirler, onlara hükmeder, onların kaderini belirler. Hayat, geçim çoluk, çocuk, garibin sırtına vurulan hançer misali yürüyemez, konuşamaz. İnsanların bir çoğu devrin adamı gibi olmayı, o da maske takmayı kendine uygun bulunca işte kocaman harflerle yazılan ve tehlikeli sularda yüzen insanlar oluverirler?
Ne garip değil mi maske ile dolaşmak, gerçek yüzünü insanlardan saklamak?
Onlara gerçekleri söylemede, onlara gerçekleri göstermede, yalana iki yüzlülüğe sarılmak.
“Kral çıplak” diyenlere karşı savaşmak, onlara iftira atmak, yalan sözlerle küçük düşürmek, gerçeklerin dile getirilmesini istememek, satın alınabilir nitelikte, maske takmada imtina etmeyen insanları satın almak, ardından gülmek, karnını kaşımak, hak etmediği makamda, hak etmediği kazancını cebe atarak mutluluk gülücükleri ile sırtlan dişlerini gösterme hastalığına yakalanmak…
“Bizler ne dersek, doğru odur” demek için yapamayacağı hiç bir takla türünün olmadığını göstermek…
İnsanların düşünmemesi, konuşmaması için onları bankaların kucağına oturtarak hak etmediği yaşantıya alıştırmak, üreterek kazanmak, harcamak yerine kolaycılığa alıştırmak, onlar için en güzel olan kendilerine dokunulmaması için borçlanan, ekonomik olarak çöken, çocuklarının geleceği için susan insan tiplerinin çoğalması, bir lokma için eğilip, bükülen insanların karşılarında hiç bir makamı, mevkii hak etmeyenlere iltifatlar yağdırması…
Onun hak etmediği iltifatlarla göklere çıkarılması, maskeli insanlara biat ettirilmesi ve geleceğinin garantide olduğunu zannettirilmesi, Yaradan’ını unutturulması…
Kırşehir’de hak etmedikleri halde bir çok makam ve mevkiide oturarak, günlerini gün edenler, hiçbir şey üretmeden, hiçbir şey yapmadan, etliye-sütlüye karışmadan kendini bir şey sananların günden güne çoğaldığını görüyoruz.
Biz görüyoruz da, onu o makamlara getirenler hiçbir şey görmüyor, acı ve üzüntü veren bu…
Sizlere bir hikaye ile sözlerime devam etmek istiyorum. Temel kendi halinde geçimini temin etmek için çaba sarf ederken kimsenin tatlısına, tuzuna karışmadan o kadar mutluymuş ki hayatı tarla, ev, üretim, hasat sonu sattığı ile geçinen, ibadetini yapmak için çaba sarf ederek mutlu olan Karadeniz’in o ulaşılmaz yamaçlarında ömrünü geçirirken, Karadeniz’i bilenler çok iyi bilirler ki oralarda bizim burada olduğu gibi düz arazi bulmak çok zordur. Her taraf orman, yeşillik, dereler ve ucu bucağı belli olmayan uçurumlar.
Gene bir gün temel tarlada çalışmış yorgun argın patika yoldan dağın yamaçlarından evine giderken, merakla baktığı o derin uçurumların kenarından bastığı o yemyeşil taze otlardan kayan ayağı ile taklalar atarak keskin sivri kayalıkların olduğu dereye doğru yuvarlanır ve son anda eliyle bir ağacın dalını tutar. Artık bundan sonrası ölüm kaçınılmazdır. Bağırarak yardım ister ve sesinin duyulması için kendini yırtar, fakat duyan yok. Temel ölümle yaşam arasında kalmış hayatı film şeridi gibi gözünün önünde akıyor. Tam o sırada gayipten bir ses, “hadi seni kim kurtaracak? Bundan sonrası ölüm” diye sesleniyor.
“Teslim ol imanını tazele, sana ölümün acısını hissettirmeyeyim” der. Temel gene sağına soluna bakar ve başlar bağırmaya, “Beni başka kurtaracak kimse yok mu?” diye.
Can tatlı, hayat güzel ama her canlı bir şekilde ölümü tadacak bundan kaçış yok.
Bu anlattıklarımdan sonra Temel’e ne oldu bilmiyorum ama bizim maskeli dolaşanların hali nasıl olur onu da ALLAH bilir.
İşte yaşadığımız Kırşehir'imizde onlarca olumsuzluklar, yapılan, bozulan yollar kaldırımlar bir türlü şehir içerisinde yapılan inşaatlardan kurtulamadık. Beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz Avrupa’da adamlar yaptıkları işleri yüz yıllar geçse de kullanabiliyor olmasına rağmen, biz de her şey bir muamma. Yırtılan dereden düşen bizim insanımız bütün bu olumsuzluklar geçer de, bunun acısını bizler ve gelecek nesillerimiz çeker.
Maskeliler bizlerden aldıkları ile zengin babanın müsrif evladı rolünü oynarken, bizler geçinmek için kendimizi yırtalım, ama sakın ha maske takıp onlardan olmadan gerçekleri haykıralım ki KIRŞEHİR'İMİZ ve bizler kurtulalım. Sonunda her canlı gibi bizimde gideceğimiz yer belli.