Eserlerinin sayısı bakımından dünya rekorunun sahibi olan ve bir asra ulaşmasına üç yıl kala ömrünü tamamlayarak 2006 yılında sonsuzluğa uğurlanan üstad tarihçi Cemal Kutay daha önce de belirttiğimiz gibi “Kurtuluş Savaşımızda Sarıklı Mücahidler -  Kurtuluşun ve Cumhuriyet'in Mânevî Mimarları” adlı eserinde “Ankara Çevresinde Üç Müftü Efendi” başlığı ile Millî Mücadeleye hizmet etmiş Kırşehirli din adamlarını anlatmıştı.
“Kurtuluşun ve Cumhuriyet'in Mânevî Mimarları”nın “Ankara Çevresinde Üç Müftü Efendi” bölümünde Halil (Gürbüz) Efendi ve Müfit Hoca'dan sonra sözünü ettiği üçüncü müftü olan Çiçekdağı Müftüsü Hayrullah (Alp) Efendi Yozgat isyanının Kırşehir'e sıçramaması için büyük gayret göstermiştir. Belediye Reisi Necip Bey'in oğlu Hasan İnce İl Genel Meclisi Çiçekdağı üyesi iken Kırşehir'e bir gelişinde Müftü Hayrullah Efendi ile Belediye Reisi Necip Bey'e 16/17 Haziran 1920'de “Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal” ve “Erkân-ı Harbiye-i Umumîye Reisi İsmet” imzaları ile gönderilen tarihî telgrafın yeni harflerle basılmış bir metnini İsmet İnönü'nün “Ulus” gazetesinde yayınlanan hâtıralarından kısa bir bölümü de eklemiş olarak bana vermişti. İsmet İnönü telgrafında şöyle diyordu:
“Yozgat düştükten sonra âsiler Çiçekdağı istikametinde ilerleyerek Çiçekdağı'na bir saatlik mesafeye kadar yaklaşmışlardır. Çiçekdağı ahalisi başta kaymakam olduğu halde âsilere karşı koymaya hazırlanmışlardır.”
Necip Bey'in oğlu Hasan İnce arşivimde kıymetli bir tarihî belge olarak muhafaza ettiğim notunda İstiklâl Madalyası ile taltif edilmiş Çiçekdağlılar'ın isimlerine de yer vermişti. Bu kişiler şunlardı: Necip Bey, Dağıstan Bey, sandık emini Mehmet Bey, Alişiroğlu Ali Efendi, meb'us Ali Cevdet Bey, harbe katılanlardan Galip Gençoğlu, Reşat Akyön.
TÜRK MİLLETİ YENİ BİR MİLLÎ
MÜCADELEYE HER AN HAZIRDIR

Yeri gelmişken bir kere daha vurgulayalım ki Türk milleti Kırşehir yöresindeki bir safhasını da ortaya koyduğumuz Millî Mücadeleyi kolay kazanmamıştır. Buna rağmen içimizdeki ihanet çeteleri büyük kurtarıcı Atatürk'ün deyişiyle “haricî bedhahlarla iş birliği yapan dahilî bedhahlar” her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış ülkemizi bölüp parçalamak üzere var güçleriyle çalışmaktadırlar. Ne olursa olsun Türkiye bölünmez bir bütündür ve asla parçalanamaz. Satılmış hainler er veya geç hakettikleri cezayı alacaklardır ve almaktadırlar. Mehmet Âkif “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın” demişti. Evet, milletimiz bir daha yeni bir İstiklâl Marşı yazmayacaktır, ama yeni bir Millî Mücadeleden kaçınmayacak kadar “damarlarında asîl kanın mevcut olduğunu” kanıtlamaya da her an hazırdır.
Geçen yazımızda da değindiğimiz gibi Kırşehir Müftüsü iken Millî Mücadele süresince Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başında kalarak bir yandan ulusal Kurtuluş Savaşı'na destek verirken bir yandan da Kırşehir'i ayaklanmalardan uzak tutan Müftü Halil (Gürbüz) Efendi bugün Kuzey Makedonya sınırları içinde bulunan Kumanova şehrinde 1879 yılında dünyaya gelmişti. İlk öğrenimini memleketinde yapmış, daha sonra İstanbul'da Mekteb-i Kuddat'ı bitirmiş, Kırşehir'e müftü olmuştur. Medresede tedrisle beraber rüştiye ve idadî mekteplerinde ders vermiştir. Millî Mücadelenin sonuna kadar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başında kalarak çevreyi kasıp kavuran iç ayaklanmaların Kırşehir'e yayılmasını önlemiştir. Büyük Zafer'den sonra Müftülük makamında görevine devam etmiştir. 1943'te Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Kabri Kırşehir'dedir. Bir daha belirtelim ki Kırşehirliler'in hâfızalarından hâlâ silinmemiş olan değerli öğretmenlerimizden Melek Akanay'ın da babasıdır.
“MECLİS'İN ANKARA'DA TOPLANMASINI
SAĞLAYAN NETİCELERDEN BİRİ...”

Halil Efendi'den sonra Müftülük makamında gördüğümüz Ahmet Müfit (Kurutluoğlu) Efendi ile daha geniş bilgi vermek istiyorum. Kırşehir'de âlim şahsiyetler yetiştirmiş bir ailenin çocuğu olarak 1879 yılında dünyaya gelen Ahmet Müfit Efendi'nin babası da, dedesi de müftü idiler. İstanbul'da medrese ve hukuk tahsili yaptı. Çeşitli adliye hizmetlerinde bulundu. 1910'da babasının vefatı üzerine Kırşehir'e döndü ve halkın ısrarı ile müftü oldu. Birinci Dünya Savaşı sonundaki mütarekede şahsiyet ve düşünceleri tehlikeli sayılanlar arasında tevkif edilerek İstanbul'a gönderildi. Sadrazam Damat Ferid Paşa tarafından divan-ı harbe sevk edildi. Erzurum Kongresi'nin toplanmasından önce kaçıp Kırşehir'e geldi ve Hey'et-i Temsilîye ile temasa geçerek Kırşehir'de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurdu. İstanbul yanlısı Ankara Valisi Muhiddin Paşa'yı o zaman Ankara'ya bağlı olan Kırşehir'e sokmadı. Daha önce de belirttiğimiz üzere Ali Fuat (Cebesoy) Paşa hâtıralarında Ahmet Müfit Efendi'nin yakın arkadaşı ve kendisi gibi Kırşehir meb'usu olan Yahya Galip (Eyüp Şeyhi Yahya Galip Kargı) ile beraber başardığı bu himmetinden “Meclis'in Ankara'da toplanmasını sağlayan neticelerden biri” olarak bahseder.
Birinci Büyük Millet Meclisi'nde ikinci reis vekilliği de yapan Müfit Kurutluoğlu 15 Haziran 1958 tarihinde rahmete kavuştu ve Âşık Paşa'nın kabrinin hemen yanında toprağa verildi. Meclis'in islâm dünyasına hitap ettiği beyannameyi hazırlayan Müfit Efendi'dir. Müfit Hoca 1923'te meb'usluğunun sona ermesiyle siyasî hayattan çekilmiş ve hayatının sonuna kadar avukatlık yapmıştır. Kırşehir Barosu'nun ilk başkanıdır. Millî Mücadele hâtıraları ve dinî bir eser hazırladığı bilinse de bu eserler henüz ortaya çıkarılmamıştır.
MUSTAFA KEMAL MÜFTÜ HAYRULLAH 
EFENDİ'DEN ASKER TOPLAMASINI İSTEDİ

Ankara çevresindeki üç müftüden biri olan Çiçekdağı (o zamanki adıyla Mecidiye) Müftüsü Hayrullah Efendi Yozgat isyanı sırasında beldenin huzurunu sağlamak yolundaki himmeti dolayısiyle Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa'dan bir telgraf almıştır. Mustafa Kemal Müftü Hayrullah Efendi'ye beldenin güvenliğinin kendisine emanet edildiğini bildirmiş ve bunun için de asker toplamasını istemiştir. 16/17 Haziran 1336 (1920) tarihini taşıyan telgrafta şöyle denilmiştir:
“Selâbet ve metânetinize ve memleketi muhafazada gösterdiğiniz sebat ve gayretlere teşekkürler ederiz. Orada güvendiğiniz kimselerden yeteri kadar jandarma kaydediniz, masraflarını ya malsandığından veya başka bir yerden temin ediniz. Devletin borcudur, hemen ödenecektir. Kaymakamlık vekilliğini hemen üzerinize alınız. Ayaklanmaların birkaç gün içinde bastırıldığı görülecektir. Bu suretle beldenizin büyükleri ve ileri gelenlerinin vatan için gösterdikleri himmet şükranla kaydedilmiş olacaktır. Telgraf teliyle irtibatı muhafaza ederek her altı saatte bir vilâyete ahvâl hakkında malûmat vermenizi rica ederim.”
Vatanın kurtarılmasında böylesine müstesna himmet sahibi Müftü Hayrullah Efendi 1880'de doğmuş, 28 Haziran 1962'de sekseniki yaşında Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
Görüyoruz ki bu mübârek adamlar vatanın meşrû hakları gerektirdiği zaman tek başlarına bütün bir hükûmet kadrosunun yapabileceği hizmetleri omuzlarına almakta tereddüt etmemişlerdir.

OĞUL KURUTLU'YU DA 1992 YILINDA KAYBETMİŞTİK

Ahmet Müfit Kurutluoğlu'nun tek evlâdı Kemal Sahir Kurutluoğlu babasının Kırşehir'de müftülüğe başladığı 1910 yılında dünyaya gelmişti. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş, hâkimlik, Temyiz Mahkemesi Başsavcı Yardımcılığı ve avukatlık yapmış, CHP Parti Meclisi üyeliğinde bulunmuştu. Çok partili dönemde ilk seçimin yapıldığı 1946'da CHP'den Kırşehir milletvekili seçildi. 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden sonra Kurucu Meclis'te CHP'yi temsil etti. 27 Mayıs ihtilâlcilerinin kurdurduğu kabinede ilk Basın-Yayın ve Turizm Bakanı olarak görev yaparken ihtilâl sonrasının ilk seçimi 15 Ekim 1961 seçiminde CHP'den Kırşehir milletvekilliği için aday  gösterilmişse de 20.773'lük barajı aşamadığı için seçilemedi. Bunun üzerine 27 Mayıs döneminin devlet başkanı Orgeneral Cemal Gürsel'in kontenjanından parlâmentoya girdi. Entelektüellerin ortaya attıkları “İkinci Cumhuriyet”in ilk Büyük Millet Meclisi'nde kontenjan senatörü olarak görev yaptı. İsmet İnönü'nün başkanlığında kurulan birinci koalisyon hükûmetinde Adalet Bakanlığı'na getirildi. 1962 ortalarında yine İnönü tarafından kurulan ikinci koalisyon hükûmetinde bu kez İçişleri Bakanı olarak yer aldı. Ancak talihsiz bir olaya adı karışınca Kırşehirliliğe yakışır onurla bakanlıktan istifa etti. Cumhuriyet döneminin şimdi yıkılmış olan modern hükûmet konağı ve adliye binasının yapılmasında büyük rol oynadı. Politikaya veda ettikten sonra yerleştiği İstanbul'da 30 Aralık 1992'de ünlü bir avukat olarak yaşamını tamamladı. Naaşı 1 Ocak 1993 Cuma günü İstanbul'da toprağa verildi. Onunla birlikte Müfit Hoca'nın yegâne mirası da böylece tarihe karıştı. Ahmet adında bir evlât sahibiydi.