BİR ŞAİRİN KIRŞEHİR ANILARI (2)

2018 7.ULUSLARARASI AŞIKPAŞA ŞİİR ŞÖLENİ (16.11.2018)

Güzel insan başkan Veysel Turgut Vali Beyi ziyaret edeceğimizi söyleyince hepimiz toparlanıp, Ahi Evren Üniversitesinin etkinlik için tahsis ettiği araca binerek Kırşehir Valisi Sayın İbrahim Akın Bey’in ziyaretine gittik. Vali Bey’in çok mütevazi, alçakgönüllü olduğu bizleri sıcak samimiyetiyle karşılamasından anlaşılıyordu. Zira Vali Beyin duygu yüklü konuşması da Kırşehir’in serin havasını oldukça ısıtıyordu. Tanışma faslında ilk konuşma sırasının bana verilmesi beni gerçekten heyecanlandırmıştı, ilk olmanın verdiği heyecanla birlikte yüreğim titriyordu. Bu çerçevede söze Azerbaycanlı büyük şair Nebi Hezri’nin 1984 yılında nacizane şahsıma yazdığı mektubun baştarafına nakşettiği bir dörtlükle başladım.
 "Seslenip kürekte coşup arazda,
Neçe yol ömrümde tufan görmüşem,
Siz meni bir kere görmeseniz de,
     Men sizi gönlümde her an görmüşem".
Kendimi Vali Bey ve katılımcılara bu şekilde taktim ettikten sonra sözü bir başka şair arkadaş aldı. Onlarda benim gibi kendilerini birer dörtlük şiir okuyarak taktim ettiler. Bütün katılımcı şairler kendilerini tanıttıktan sonra Vali Bey hepimize ziyaretimizden dolayı teşekkür ederek son cümleyi "Ben böyle söz ustalarının yanında ne diyebilirim ki" diyerek sohbete noktayı koymuş oldu. Hep beraber kalkıp giderken Vali beyle hatıra fotoğrafı çektirip bizi dışarıda bekleyen aracımıza bindik bir başka kurumu ziyaret etmek için yola devam ettik. 
Vali Beyin ziyaretinden sonra Kırşehir Belediye Başkanını ziyaret etmemiz gerekiyordu. Biz de zaten öyle yaptık. Aracımız tam hızıyla yola devam ediyor, bu arada herkes çok mutlu ve birbirleriyle koyu bir sohbetin derinliklerine dalmışlardı. Ama gideceğimiz mesafe uzak olmadığından yolculuk kısa sürmüş o sıcak sohbetlerde yarıda kesilmek durumunda kalmıştı. Aracımız belediye binasının önünde durdu hepimiz indik belediyenin basın mensubu hepimizin fotoğrafını çekmek için müthiş çabalar harcayarak devamlı deklanşöre basarak fotoğraflar çekiyordu. Fotoğrafçı hiçbir kareyi kaçırmak istemiyordu. Bana göre buda Kırşehir’e gelen şairlere verilen önemin bir nişanesiydi diye düşünüyorum. Belediye başkanını ziyaret için içeriye girdiğimizde belediye başkanının Ankara’da olmasından dolayı bizleri belediye başkan yardımcısı sayın Emre Şahinci makamında kabul etti. Öğretmen kökenli olan başkan vekili Emre Bey kısa bir hoş geldiniz konuşmasından sonra, sözü şairlere verme nezâketini gösterdi. Yine hepimiz birer kıta şiirle kendimizi tanıttık, her şair kendisine has üslubuyla şiirlerini okurken, başkan vekili Emre Beyin yüzündeki memnuniyet bizlere de yansıyordu, buda Emre beyin şairlere verdiği önemin işareti olsa gerek. Ben kendimi tanıtırken, isim soy isim ve memleketimin Iğdır olduğunu söyledikten sonra şöyle dedim:
“Bugün gönlüm ayazdır,
İnşallah sonu yazdır,
Böyle dostlar uğruna,
Canımı versem azdır.”  
dedim ve bitirdim. Başkanla sohbetimiz yaklaşık bir saat sürdü. bu bir saat içerisinde çok güzel ve duygusal anlar yaşandı. Aslında Emre Beyinde kültür bakımından çok dolu, bilgi dağarcığı zengin bir kültür adamı olduğu her hâlinden belliydi. Ziyaretin sonunda başkan vekili Emre beyin misafirleri uğurlarken kapıya kadar gelmesi onun ne kadar misafirperver oluşunun bariz bir örneğiydi. Bunun içinde kendisine en kalb-i teşekkürlerimle birlikte saygılarımı sunuyorum. Çünkü bizleri son derece memnun etmişti.
Belediyeden çıktıktan sonra sırada Ahi Evren üniversitesi vardı. Şairlere tahsis edilen araç bizleri bu kez de üniversiteye götürüyordu. Bizi rektör yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kurt karşıladı. İşin doğrusu Mustafa Beyin profesör olduğunu duyunca gerçekten çok şaşırmıştım. Çünkü Mustafa Bey o kadar gençti ki hepimiz genç profesörü taktir etmekle beraber şaşırmıştık. Mustafa Bey o nazik üslubuyla söze başladı kısa ama etkili bir konuşmayla bizlere hoş geldiniz demiş oluyordu. Onun kısa konuşması, karşısında olan şairlere saygısından olduğu da her hareketinden belli oluyordu. Yaklaşık birbuçuk saat tanışma faslından sonra üniversitenin misafirlere yemek ikramı olduğunu söyledi. Yemek için üniversitenin kendi bünyesindeki restoranta gittik, restorantta bizim için hazırlanan yemekleri yerken çok haz aldım.
Yemekten sonra hemen şiir etkinliğinin yapılacağı salona geçtik, salon gerçekten bir üniversiteye yakışır güzellikteydi, oturulacak koltuk düzeni, ses düzeni, duvarlara asılan muhteşem tablolar, kürsü vs. her şey mükemmeldi. salona gelen insanlar ve protokol yerlerini aldılar. Sunuculuğu şair Erol Kılıç yapacaktı. Artık beklemenin anlamı yoktu, etkinlik hemen başladı. Şair Erol kılıç güzel üslubuyla sunuma başladı, ilkin ev sahipliğini yapan KIYŞAD Başkanı sayın Veysel Turgut kürsüye çıkarak kısa ve etkili bir konuşma yaptı. Ama sanıyorum haziruna saygısından dolayı zamanı ekonomik harcamak adına şiir okumadı. İkinci olarak kent konseyi şiir grubu başkanı sayın Zübeyde Gökbulut hanımefendi kürsüye davet edilince, oda sadece konuşma yaptı. Şiir okumadı ama oğluna yazdığı şiiri bir kız bir öğrenciye okutunca gerçekten duygusal anlar yaşandı. Çünkü şiir kaynağını gerçek bir yaşam öyküsünden almıştı. Ahi Evren Üniversitesinde zaman tam hızıyla ilerliyordu, protokol konuşmalarından sonra sıra şairlerin şiir okumalarına gelmişti. Sahneye ilkin şair Abdulkadir Güler davet edildi şiirini okudu. Böylece bütün şairler birbirini izleyerek sunucu Erol Beyin muhteşem sunumuyla sahneye davet edildi. Şiirlerini okudular, şiirler okunurken salonda büyük bir sessizlik hakimiyet sağlıyordu. Buda Kırşehir’deki şiir severlerin şiire verdikleri önemin örneğiydi. Salonun bu sessizliğini kendisine Kırşehirliler tarafından küçük Neşet Ertaş lakabı takılan asıl ismi Ümit Yaşar Apaydın olan genç delikanlı o güzel sesiyle bozuyordu. Bu güzel sesi içine sindirerek dinleyen insanlar bir alkış tufanı koparıyordu. Konuşmalar, şiirler, şarkılar, türküler derken gerçekten gecenin nasıl geçtiğini anlayamadık. Gecenin finali sahnede şairlerin ve konuşmacıların hatıra fotoğraf çektirmesiyle son buldu. Herkesin yüzü gülüyordu, herkes hâlinden çok memnun görünüyordu. Kırşehir 7. Aşık Paşa Şiir Şöleni birinci günü hoş hatıralarla final yapmış oldu.  
Ahi Evran Üniversitesi Salonundaki şiir finalinden sonra sanki o güzel salon katılımcılarla vedalaşmak istemiyordu. Salon bir mıknatıs gibi katılımcıları ve şairleri bırakmıyor, katılımcılar ve şairlerde salonla o kadar bütünleşmişti ki birbirlerini bırakıp gitmek istemiyorlardı. Salonda bulunan herkes birbiriyle fotoğraf çekmek için adeta yarışıyorlardı. Hele o atmosferde ilk defa tanışan insanlar, birbirleriyle daha çok vakit geçirmek istiyorlardı ve öylede oldu. Zira bir bakımada öyle olması gerekiyordu. Çünkü salonda bulunan insanlar şiir yürekli gönül insanlarıydı. Birbirlerini bulmuşken o güzel zamanı haklı olarak değerlendirmek istiyorlardı. Dışarıda bizi otelimize götürecek olan aracınızın şoförü sabırsızlıkla insanların bir an önce araca bilmelerini bekliyordu. İnsanlar salondan bir kaç ikazdan sonra yavaş yavaş ayrılıp araca biniyorlardı. Bir süre sonra herkes araçtaki yerini aldı, yöneticiler tarafından insanların gelip gelmediği kontrol edildikten sonra Urfalı araç şoförü hareket etti. Böylece Ahi Evran Üniversitesinin o güzel salonu zorda olsa terkedilmiş oldu. Şoför gaza basarak on dakika sonra Cingöz Otelin önünde durdu. Araçtan inen katılımcılar odalarına çıkmadan otelin 5.kattaki yemek salonuna daldılar. (Yazı devam edecek)