Geçtiğimiz hafta Ahilik Haftası Kutlamaları münasebetiyle Kırşehir’e gelen Sayın Cumhurbaşkanımıza köşemde “Sayın Cumhurbaşkanımıza açık mektup“ başlığıyla seslenerek Kırşehir’in çözüme kavuşturulması gereken problemlerini dile getirmiştim. 
Meğer bu yazım birilerini o kadar rahatsız etmiş ki, gerek sosyal medyadan, gerek mailden, gerek telefondan çok eleştiriler aldım  “Bu konular benim üzerime vazife değilmiş, haddimi bilmiyormuşum ve ben kimmişim?“ 
Ben de onlara “Ben Kırşehir sevdalısı bir köşe yazarıyım Kırşehir’in problemlerini çözüme kavuşturmak istiyorum. Ya sizler kimsiniz, ne işe yarar, hangi yaralı parmağa işersiniz? Kırşehir’in hangi problemlerini çözdünüz?” diyor ve ilave ediyorum. 
Beyler ben sizler gibi protokol adamı değilim, sizler gibi takım elbiseleri giyerek protokollerde boy gösterip, yemek yiyerek sosyal medyada paylaşan biri değilim, ben sizler gibi “gelene ağam, gidene paşam!” diyen biri hiç değilim. 
Sizler oturduğunuz koltuklarda Kırşehir için neler yaptınız, hangi meselesini çözdünüz veya geçtiğimiz hafta Kırşehir’e gelen Sayın Cumhurbaşkanına Kırşehir’in çözüme kavuşturulması gereken problemleri için bir dosya mı takdim ettiniz veya sözlü olarak mı söylediniz? Ben eminin ki sizler bunların hiç birini yapmadınız. Çünkü sizlerde ne bu cesaret, ne de bu kapasite var! Sizler gününü gün etmekten başka bir şey yapamazsınız.  
Eğer ben “Kırşehir Çiğdem“ Gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorsam Kırşehir’in çözüme kavuşturulması gereken problemlerini gündeme getirmekten korkmam. Bu Cumhurbaşkanı da olsa, Meclis Başkanı da olsa, Vali de olsa, Belediye Başkanı da olsa. Çünkü ben ne görevden alınacak makam sahibiyim, ne de bir sonra ki seçimlerde aday olacak birisiyim. Benim korkacak bir saltanatım yok. Aksine bunu görev sayar şeref bilirim, yeter ki Kırşehir’de taş üstüne taş konulsun. 
Maalesef Kırşehir'de birileri için “küçük olsun, benim olsun“ yaklaşımı geçerli. Kırşehir'i avucunun içerisine almak isteyen bazı beyinler Kırşehir'in büyümesini, gelişmesini istemeyerek küçük, dar bir alanda kalmasını ve her şeye kendilerinin hükmetmesini istemektedirler. 
Özet ve tek kelime ile sadece "Ben!" 
Nedense Kırşehir'e sanayi yatırımlarının gelmesi, işsizliğin azalması, esnafın canlanması, nüfusunun artması, gelişmesi, büyümesi birilerinin işine gelmiyor. Bir yerde koltuk sahibi olanlar koltuktan kalkmamak için bütün gayretleriyle uğraşırken, Kırşehir'in hayrına ellerini taşın altına koymuyorlar.   
Herkesi ve her sivil toplum örgütlerini kastetmiyorum gerek şimdi, gerek geçmişte bulundukları makamların hakkını vererek Kırşehir için proje üreten çalışan çok değerli oda ve dernek başkanlarımız mevcuttur. Maalesef bu gün Kırşehir'de öyle insanlar var ki kaderin cilvesiyle geldikleri koltuklarda protokolde yemek yemekten, devletin parasıyla il dışına çıkmaktan, etkinliklere, faaliyetlere katılmaktan başka hedefleri yok. 
Bir de karpuz gibi içleri ayrı, dışları ayrı havaya, rüzgâra, güneşe, siyasete, adama göre davranan, duruma göre Atatürkçü, dindar, milliyetçi ve çağdaş geçinen muhteremlerin içlerindeki kötü emellerini saklamak için sahte gülücükler dağıtmaları, insancıl, vicdanlı ve merhametli görünmeye çalışmaları yok mu?  
İşte o insanı tüm öldürüyor. Bu tür sahte davranışlar ve sahte insanlar oturdukları koltuklara hiç yakışmıyor. Daha doğrusu bu tip insanlar Kırşehir'i temsil etmeye yakışmıyorlar. Bu insanlardan ne Atatürkçü olur, ne milliyetçi, ne dindar, ne de çağdaş. Ancak kendilerinden hiç bir şey olamayacağını, bir işe yaramayacaklarını bilen bu kişiler hoşça vakit geçirdikleri koltuklarda oyalanırlar.
Ne yazık ki o koltuklara gelmişler. Gelsinler bakalım öyle bir gün gelir ki içi boş balonların en yükseğe çıkıp, sonrasında patlayarak aşağı düşmesi gibi bunlarda bir gün aşağıya düşeceklerdir. 
Düşünün bir kere yıllardır bir koltukta oturan, karşısına gelen tüm insanların yüzüne gülücükler dağıtan, yanından gidenin arkasından olmayacak her türlü sözleri söyleyen, ilkokul mezunu kardeşini üniversite mezunu bir çalışanın yerine getirmek için Kırşehir'in yetiştirdiği ve büyük çoğunluğunun saygınlığını kazandığı görevi başındaki değerler hakkında olumsuz,  karalayıcı, yalan ve iftira niteliğinde konuşmalar yapan, eylemlerde bulunan hangi insana yakışır o koltuklar.  
Tekrar ediyorum her oda, her örgüt, her dernek ve bu oda, örgüt ve derneklerde görev yapan başkanlar, yöneticiler yazımdan alınmasınlar, gerçekten uzun soluklu bir yolda emeğini esirgemeyip gündüz-gece demeden Kırşehir için çalışan oda, dernek ve örgütlerimiz var ama bir de buraları bırakmak istemeyen, yapışan, Kırşehir'e fayda getirecek küçük bir iş için uğraşmayan, emek harcamayan, yukarıda belirttiğim gibi protokolde boy göstermek, sahte gülücükler dağıtmak ve devletin parasıyla Ankaralara, İstanbullara, İzmirlere ve diğer illere giderek tatil yapanlar ve eğlenenler var. 
Bunlar için Kırşehir nüfusu artmış, sanayisi gelişmiş, işsizlik azalmış, esnafın işi iyi, vatandaşın refahı yerinde bir şehir olmuş önemli değil, önemli olan bunların hava atmaları,  şov yapmaları, Sayın Valimizle, Belediye Başkanımızla, Milletvekilleriyle fotoğraf çektirmeleri, bunu sosyal medyada paylaşmalarıdır.  
Oysa Kırşehir birilerinin elini taşın altına sokmasını bekliyor. Kırşehir gelişmek, ilerlemek, nüfusun yoğunlaştığı, işsizliğin azaldığı, esnafın halinden memnun olduğu ve bu uğurda emek harcayan idareciler, başkanlar, yöneticiler istiyor. 
“Yatırım” diye yıllardır kamu binalarının ve okulların yıkılarak yenilerinin yapılmasını hizmet olarak gösterilmesini istemiyor.
Ne yazık ki Kırşehir'in sorunları birilerinin umurunda değil, birileri için Kırşehir avucumun içerisinde olsun, benim olsun küçük olsun anlayışı hâkimdir. 
Küçük olsun ama benim olsun,
Azıcık aşım kaygısız başım, 
Bu bana yeter gardaşım, 
“Kendi işimin patronuyum kimseye hesap veremem!” anlayışı hâkimdir bu zihniyetlerde. 
Bu dar beyinler nedeniyle Ahi Evran Üniversitesi’ni, Organize Sanayi Bölgesi’ni olmayacak alanlara kuruldu. Yeni yapılacak Vilayet Konağı inşaatı durdurularak Kredi Yurtlar Kurumu Müdürlüğü’ne devredildi.
Tüm bunların nedenleri de kurumlar ve şehir değil kişiler ön plana çıkıyor, tercihimiz imar mı, rant mı? Bizler rantı tercih ediyoruz. 
Zayıflayanlar, kendilerini kurtarmak veya güçlü olmasına rağmen, gücünü arttırmak isteyenler ittifaklar kuruyor, uzlaşı formülleri bulabiliyorlar, sonrasında şehirleri avuçlarının içlerine alarak istedikleri her şeyi yaptırıyorlar. 
Maalesef Kırşehir küçük olsun benim olsun, avucumun içerisinde olsun anlayışından gelişemiyor. 
Bir an önce bu anlayıştan vazgeçmemiz Kırşehir'in hayrına olacaktır.