Yeni bir çağ mı başlıyor bunu zaman gösterecek.
Yeni çağda gelecek olan yeni sistem nasıl olacak, neler kaybedilecek neler kazanılacak yeni sistem yeni yeni yöneticiler yeni kadrolarla mı tanışacağız?
Belki her şey güzel olacak, belki de olmayacak. Fakat paylaşmayı bilmeyen ve fakirin sırtında sefa süren, bir üst sınıf olmayacağı kesin.
Bugün dünyada sefa süren ve alt sınıfın sırtında inmeyen rejim temsilcileri belki de başka bir surat ve başka bir görev anlayışıyla asalaklığa devam etmek isteyecek, belki de başarılı olacak. Şimdilik gelecek zamanlar fulülüğünü sürdürüyor.
Normal vatandaşın bilemeyeceği bazı senaryolar dillendiriliyor. Yalnız bazı devletlerin bilhassa kapitalizmin önderliğini yapan coni tayfaların, kapitalizmin yaşlıları gözden çıkardığı ve buna alenen destek vermese de tavırları ve hastalığa ayak sürüyen devletlerin, huzur evlerinin ağırlığını üstlerinden atma davranışları gözden kaçmıyor.
Teknolojide pik yaptığını zanneden kapitalizmin ağaları, çaresizliklerini alenen itiraf etmişe benziyor, hani teknolojide çağ atlattıklarını söylüyorlardı. Bu krizin sadece sosyolojik ve ekonomik yönleri değerlendirilmemeli. Hastalık sonrası bazı global şirketlerin ayakta kalabilenler daha da büyüyüp piyasayı ele geçireceği öngörüsü unutulmamalı.
Bir kaç büyük üreticinin piyasayı ele geçirmesi korona salgınında daha tehlikeli olacağı da düşündürülürse, kasıtlı olarak yaratılan bir olgu düşünülemez mi?
Ekonomik olarak bu salgının ağır faturasını kaldıramayan bazı ülkelerin tamamen kuvvetlinin idaresi altına gireceği, ekonomik gücü kuvvetli olan firmaların hakimiyetinin artacağı da düşünceler arasında. Hastalığın genellikle yaşlıların ve bağışıklık sistemi zayıf olanı etkilediğini söyleyen uzmanlar, obezite toplumun daha büyük boyda kayıp vereceğini söylüyorlar.
Amerikan nüfusunun yüzde 46’dan fazlasının obezite olduğu ve oranın orta yaştaki nüfus olduğunu düşünürsek, başkanın yüz bin ve daha yukarı rakamlardaki kaybın başarıdan bahsetmesi, ister istemez yaşlı nüfusun diskalifiye edilmesi mi düşünülüyor. Amerika’da sosyal kurumun zenginlere hizmet verdiğini, alt kademenin hiç bir sağlık hizmeti almadığını biliyoruz. Acaba kendine göre yeni bir sistem uygulamak istediği ve bunu bütün dünyaya kabul ettirmek niyetini mi taşıyor? Bilemeyiz belki de öyledir.
İkinci Dünya harbinden sonra, büyük oranda iş gücü kaybına uğrayan Almanya’nın bu açığını kapatan İtalya ve İspanya’nın büyük kayıplar vermesi, geçmiş yıllarda emekli olan bu ülke vatandaşlarının kaybı, en çok Almanya’nın işine yarayacak.
Emeklilik kasalarını nispeten rahatlayacağını düşünmek, hayalcilik mi olur. Bütün hastalıkların pislikten geldiğini bilmeyen var mıdır?
Peki pislikten kurtulmak nasıl olur? Elbette temizlikle olur. Temizlik suyla, sabunla olur. Bugün dere suları ve atik suları kullanan topluluklar var. Türkiye’de suyu olmayan, kanalizasyon sistemi olmayan beldelerimiz var. Hacetini taş dibine duvarların arkasına yapanlar, bahsedilen temizliği nasıl yapacak.
Bugün hala Kırşehir gibi pek çok ilde, ilçede, köyde içme suyu kaynaklarının başına üç bin, beş bin hayvanlık mandıralara işletme izini verenlere, nasıl bir hizmet anlayışına sahip olduklarını kim anlatacak?
Kırşehir’de ben bu konuda çok yazılar kaleme aldım, yetkililer ne yazık ki, görmediler, duymadılar gereğini yapmadılar.
Devletin düşündüğü uçuk yatırımların yerine, kırsal kesimlerin alt yapısını ve su sorununu çözecek projeler üzerine çalışması daha yararlı olacaktır. Belki pislikten kaynaklanan hastalıkların önüne geçilmiş olunmaz mı?
Halkını düşünen devlet, belki daha önemli konular üzerine çalışıyordur.