2019 yılında, Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıktıktan üç ay gibi kısa bir sürede tüm dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını; üzerinden bir yıla yakın zamanın da geçmiş olmasına rağmen, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak dünya insanlığını tehdit etmeye devam etmektedir. Tüm dünya devletlerinde alınan tedbirlere rağmen her geçen gün vaka sayıları ve ölüm oranları halen artış göstermektedir. Aynı artış dünya devletlerinde olduğu gibi maalesef ülkemiz de de yaşanmaktadır.
Ülkemizde; Koronavirüsü ile mücadele de, halen başlangıçta uygulanan tedbirler gibi yeni tedbirler alınarak mücadele aralıksız devam ediyor. Zira bu salgının şakası yok, insanlarla fiziki mesafe korunmadığı, maske takılmadığı ve temizliğe gerekli önem verilmediği zaman sinsice insanlarla tanışıyor ve vücudunda kendine hemen yer ediniyor. Sonra, sonra ağrılar, sızlanmalar, ambulans, hastane, hemşire, hekim, yoğun bakım ve hatta ölümle bile tanışabiliyor insan.
Henüz dünya devletleri bir çözüm bulmuş değiller. Aşı ha geldi ha gelecek deniliyor ama onunda kesin çözüm olduğunu veya olacağını bilimsel olarak açıklayan yok. İşte bu nedenle; Uygulanmaya konulan tedbirlere devam, yetmez daha sıkı tedbirler alınmalı.
Bu hafta içinde alınan saat 20.00 ile 05.00 arası sokağa çıkma kısıtlaması tedbirleri uygulanmakta, bugün itibariyle de hafta sonları olmak üzere saat 21.00 ile pazartesi günü saat 05.00’e kadar sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacaktır. İyi güzel de uygulanan hafta içi gece, hafta sonu da iki günlük kısıtlama ile hastalığın bulaşma riskinin tamamen ortadan kalkması mümkün olmaz. Bu hastalığa yakalanan vatandaşlarımıza verilen 10 gün ve temaslı insanımıza verilen 14 günlük karantina süresinin tüm ülke genelinde uygulanması daha doğru olur. Hem bulaşma riskini ortadan kaldırır ve hem de her bir vatandaşımız karantinaya alınmış olur ki hasta olanlar dahi sağlığına kavuşur.
Haa böyle bir durumda ülke ekonomisinin zarar göreceğinden ve ayrıca ailelerin ekonomilerinin zarar göreceğinden bahsedilmektedir, iyi de korona ya yakalanıp zor günler geçirmekten, yoğun bakımlarda yatmaktan veya toprak altında yatmaktansa, hayat eve sığar düşüncesiyle birazcık para kaybetsen de eve kapanmak, hastalıktan kurtulmak, yakınlarına zarar vermemek daha iyidir.
Siyasilerimiz zamanla televizyon kanallarına çıkıp korana virüsü salgını nedeniyle kapanan iş yerlerinin olduğunu, işinden olan insanlarımızın bulunduğunu ve esnafın zor durumda kaldığını devletimizin yardım etmesi gerektiğini konuşur tartışırlar. Aslında söylenen söz, tartışmalar ve konuşmalar doğru da, devletin böyle bir yardımı yapacak gücünün olmadığı artık görülmektedir.
Kırşehir’de özellikle Ekim, Kasım aylarında ve Aralık ayının ilk günlerinde koronavirüsüne yakalanan insan sayısı bir hayli yüksek, bunda havaların soğuması önemli etkenlerden biri olduğu da kaçınılmaz. 
Kırşehir Devlet Hastanesi’nde koronavirüs nedeniyle büyük doluluk yaşandığı, diğer hastaların da bu hastalıktan çekinip, korktuğu için gidemediği ve dolayısıyla bir çoğunun da ciddi sağlık problemi yaşadıkları dillendiriliyor. Ayrıca alınan tedbirlere de uyulması gerekir. Öyle maske takmadın diye zaten parası olmayan vatandaşa ceza yazmakla da bu iş önlenmez. Tamamen eğitime dayalı olmalı, korona virüsü ile tanışmamak için fiziki mesafenin, maske kullanmanın ve temizliğin önemli olduğu çok daha iyi anlatılmalıdır.
 Halen can ve canlar alan korona virüsüne karşı hem bireysel, hem de toplumsal mücadeleden ödün verilmemelidir.