Kırşehir bu aylarda gurbetçilerle bir yoğunluk içinde geçer. Yıllardır gurbet ellerde yaşayan Kırşehirli hemşehrilerimiz, yaz tatillerini memleketlerinde sevdikleriyle geçirmek için Kırşehir’e akın ederler.

Kırşehir bu aylarda gurbetçilerle bir yoğunluk içinde geçer.
Yıllardır gurbet ellerde yaşayan Kırşehirli hemşehrilerimiz, yaz tatillerini memleketlerinde sevdikleriyle geçirmek için Kırşehir’e akın ederler.
Hayatta en çok merak edilen ancak yaşamayınca hiçbir şeyi anlatamadığın şeyin adıdır gurbet…
Gurbete gidenin yok ise bunu anlayamazsın.
Belki etrafımızda, yanı başımızda yüzlerce insan da olsa, eğer ki ben kendi istediğim yerde ve kendi istediğim kişiler ile değil isem gurbet bir anlamda budur.
Yaz ayları yaklaşınca ve gurbette sevdiklerimiz varsa tatlı bir telaş alır içimizi, sevdiklerimize, annemize, babımıza, kız kardeşlerimize, yeğenlerimize kavuşmak hayalidir bu telaşın adı.
Yurt dışındakiler için izin zamanı gelir heyecan doruğa ulaşır. Tatlılar börekler en güzel yemekler yapılır sevdiklerimize ikram etmek için. Ama bütün bunların aslında hiçbir önemin yoktur, sevdiklerinizi karşınızda görüp ona sarılıp onu koklayıp, özlemle gözyaşlarını doya doya akıtmanız kadar.
Ağlamak bile sevdiklerinizle güzeldir. Bazen ağlayamazsınız yüreğinize akıtırsınız gözyaşlarınızı bu daha da ayrı bir acı verir insana tıpkı bende olduğu gibi…
Bir yıl belki üç yıl uzakta olan sevdiklerinizin gelmesi o kadar uzun sürer ki dayanamaz ağlarsınız...
Oysa izne gelen sevdiklerinizin izninin nasıl bittiğini hiç anlayamazsınız yine ağlarsınız. Bir sonraki yılın yaz aylarının gelmesini şimdiden bekler olursunuz.
Her yıl sevdiklerinizin yüzleri değişmiştir ama siz bunu hissetseniz bile onlara söyleyemezsiniz tıpkı onların da size söyleyemediği gibi...
Onlar bizim canlarımız kanlarımın karındaşlarımızdır yani yüreğimizin diğer parçasıdırlar…
İzin azdır 4, 5, bilemedin 6 haftadır. Yılda sadece 6 hafta, bir haftası yolda geçer, bir haftası yıl içerisinde ölenlere taziyeye gitmekle, bir haftası alışveriş bir haftası eş dost ziyareti derken arabaya yükler konulmaya başlamıştır bile.
Doğup büyüdüğünüz çocukluğunuzun geçtiği mahalleniz, eviniz mis gibi kokar burnunuza. Hele vatanın ayrı bir özlemi kokusu vardır tarifi imkansız.
Sevdiklerinle baş başa verip üç beş saat bile geçirememenin verdiği üzüntüyü ancak ayrılınca anlarsın.
Kendi kendinize söylenir durursunuz hiç söylemek istemeyip de “ne çabukta geçip gitti zaman” diye.
Veda zamanı gelir en zor olanı da budur aslında…
Gözler dolar, dolar ama ağlamak istemezsiniz ama ağlayamazsınız. Çünkü sevdikleriniz yola çıkacaktır mutsuz olmasın yolculukları zehir olmasın diye.
Tek tek başlarsın vedalaşmaya en zor olanı en yakın olana vedadır, sımsıkı sarılır bırakmak istemezsin. Bakamazsın yüzüne oda senin yüzüne bakamaz zaten.
Ama ne kadar bunu becerebilseniz de yol başlayınca onlar arabanın içinde siz ise burada karşılıklı ağlarsınız hem de hıçkıra hıçkıra…
Buraya gelirken çabucak biten yollar dönüşte bitmek bilmez sanki ölünüz gidiyordur yabancı memlekete…
Elin gavur memleketinde yabancı, burada ise gurbetçisinizdir. Ama bizim gurbetimiz hep yüreğimizdedir.
Ne kadar da güzel söylemiş güzel Aysel bacım benim "Özlemekten daha acı ve zor bir şey varsa o da özlediğin kişilere özlemini söyleyememektir."
Ne özlemini söyleyebilir, ne de özlediğini…
Gurbeti sadece sizler orada yaşamıyorsunuz bizlerde burada yaşıyoruz aslında.
Başta dediğim gibi sevdikleriniz sizi sevenlerin yanında değilseniz asıl gurbet ve yalnızlık odur.
Herkesin bir kaderi var sizin kaderiniz de buymuş.
Allah tüm gurbetçilerimizin yollarını açık canlarını sağ etsin. Sizler bizlerin yüreğisiniz. Emin olun siz orda gurbeti yaşarken bizde burada hasreti yaşıyoruz...
Sevgi ve güzellikler ile kalın…