Kitleleri Aldatma Politikası

Şehrimiz Kırşehir'de yürütülen siyasal ve kurumsal çalışmalara karşı hayli eleştirimiz var aslında. Bulundukları makamın, gücün ve gölgenin etekleri altına sığınanlara karşı, insanı ne kadar anlatsak az. Keza onların psikolojik dayatma politikalarına karşı sessiz kalmamakta erdemli durma gereğidir.

Toplum dinamiklerini oluşturan kitlelerin, tehlikeli ve başarılı eylem sonuçlarına nasıl vardıklarını; sosyal politikalar, ekonomik politikalar, eğitim politikaları, yönetsel politikalar ve siyasal politikalar gibi eksenlerle, nasıl bir aldanışa sürüklendiğini tartışmak, bu aldanışı açığa çıkarmak ve sürecin tahlilini yapmak, sanırım daha etkin bir yaşam için şart.

Tarih; bireyleri, yarattığı kamuoyu kahramanlarıyla, bir bir kontrol altına alarak, doğurduğu eşgalsiz çoğulculukla, akıl ekseni etrafında bir kitleler kümesi oluşturmakta. Dünyanın kuvvetle şekillendiği bu sosyal örgütlenme biçimi, süreç ve içerikleri irdelendiğinde, hiçte alkışlanır sonuçlar vermemiştir.

İlkel çağlardan bugüne, üretim ve tüketim kapitalizminin getirdiği acımasız fırtına, toplumsallaşmayı güçlü kılan dinamiklere karşı adeta terör estirmiş, paranın kirli politikaları insanca yaşamı ve onun değerlerini kuvvetle tüketmiştir..

Sosyal politikaların genlerin enjekte edilen kültürel deformasyon,

Ekonomik politikaların zeminine oturtulan sömürü kuvveti,

Eğitim politikaları getirilen çelişkiler tarihi ve algı körlüğü,

Yönetsel politikalar ile idare edilen devlet odalarının, toplumda yarattığı endişe ve hukuk savaşı,

Siyasal politikalar ile getirilen doğu ve batı sentezi arasında toplumları çalıştıran, aldatan, sisteme ve iktidar kavramına harcayan sözde ideolojik galeyanlar.

Bu politikaların dünya üzerindeki uygulanırlığına bakıldığında, aldatma politikalarının zaman zaman, bir çok yasa ve kuralları biçimlendiren toplum önderi asilerin, dünya üzerindeki savaşlarla, petrol kavgalarıyla, din çığırtkanlığıyla, kültürel bozulmaya, sınır göçleri ve yolsuzluklarla hiçte samimi olmadıkları çok açıktır.

Kendi ülkemizden örnekler vermek gerekirse, ülke toplumumuzun her alanda yaşadığı politik sorunlar, çözümünün bulunmasının aksine, içinden çıkılmaz hale gelmekte, kitlelerin umut rüzgarıyla dipsiz uçurumlara sürükleyen samimiyetsiz bir politik sistemi doğurmaktadır.

Üretim alanlarının satılması,

Doğanın savunmasız bırakılması,

Yoksulluğun kader haline getirilmesi,

Dağlarda, sokaklarda, okullarda, yaşamın her alanında ölümün normalmiş gibi görülmesi,             

Kredi yolsuzlukları, ipotekleme, borç batağı,

Okulda, evde, siyasette şiddet,

Hayvanların katledilmesi, tecavüzler, hırsızlıklar,

Millet egemenliği ve bağımsızlığına düşürülen şaibe..

Bütün bunlar, sözde toplum dinamiklerini oluşturan, kitle ve kuyruk politikaları yürüten kurumlar, dernekler, vakıflar, siyasi partiler tarafından çözüme ulaştırılamamakta, sosyal sorunların çözüm merkezini temsil eden kitle temsilcilerinin muazzam bir sömürü düzeneği ile kitleleri aldanma politikası içerisine sürüklemektedir.

Esasında, toplum tüm eksenleriyle çürütülmek istenmekte, bireylerin duygu ve akıl gerçeği, boyanan heyecan, umut ve vaat dolu ateşli eylemlerle acımasızca sömürülmektedir.

Toplumu kukla haline getiren, kitle dalkavukçularına karşı harcanmayı ve aldanmayı bir kenara bırakmalı, kendi sınırlarımızda aydınlamanın, kendi bireysel sınırlarımızdan başlayarak çoğalmanın, başarmanın yolunu bulmalıyız.