Kırşehir’in anılarımızdan çıkmayan çarşı ve sokaklarının yıllar önceki haliyle bugünü arasında karşılaştırma yapmak eski durumlarını bilmeyenler için öğretici ve zevkli olacaktır. Zira Kırşehir her geçen gün değişiyor. Bugün dededen toruna geçmesi gereken işi bırakın torunları, oğulları bile sürdürmüyor, sürdüremiyor.
Kırşehir’in çarşı ve sokaklarını geçmişten bu güne anlatırken yeri geldiğince o günleri yaşayan hemşehrilerimizden de söz ederek sizleri zaman tünelinde bir yolculuğa çıkaracağım. Bütün bunları yazmaktan amacım Kırşehir'in eski insanlarını bugünkü nesillere hatırlatmak, onları eski günlere götürmektir. Bugün birer birer yok olup giden eski değerlerin yerleri dolmadı ne yazık ki...
İKİNCİ ÇARŞI
Kırşehir’in çarşı ve sokaklarında ilk yolculuğumuz 1930'lu yılların ikinci yarısında Vali Mithat Saylam’ın Bedesten'i yıktırıp yerine inşa ettirdiği Yeni Çarşı’nın ikinci sokağına, hepimizin yakından bildiği, şimdi neredeyse iki katlı hale getirilen Yeni İkinci Çarşı’ya olacak.
Çarşıya Belediye tarafından girdiğimizde her gün sabahın erken saatinde Yenice Mahalle'deki evinden elinde sepet yürüye yürüye gelen, orta boylu, güler yüzlü, cebinden hiç eksik etmediği kaşıklarıyla çok güzel oynayan, Kırşehir'in ilk Millî Piyango bayilerinden bakkal Cakcağın Mehmet Bıyıklı’nın dükkânı, bitişiğinde şehrimizin saygın ve köklü ailelerinden Ekinciler’in damadı Rahmi Erdem tarafından yıllarca kullanılan Ekinciler Un Fabrikası’nın bürosu, hemen yanında ise Mehmet Çanta'nın bakkal dükkânı vardı. Bu dükkânların önünde esnaflarla koyu sohbetler yapılırdı. Bu tadına doyum olmaz sohbetlerin müdavimleri arasında Recep Baycan, Bıyıklı Galip gibi hemşehrilerimiz başta gelirdi. Sohbetlere başka kişiler de katılırdı.
Yeni İkinci Çarşı'nın sol taraftan girişinde ilk dükkân Tosunburunlu Süleyman Genç hocanın manifaturacı dükkânıydı. Burada daha önce Kırşehir'in ilk gazete bayii Duran Patır'ın dükkânının olduğunu eskiler iyi bilir. Onun yanında ise en az elli yıl kitapçı ve yayıncı olarak da Kırşehir kültürüne hizmet eden Ali Baytok’un tuhafiyeci ve kırtasiyeci dükkânı bulunuyordu. Ali Baytok daha sonra Duran Patır’dan gazete bayiliğini de devraldı. İki dükkân altında ayakkabıcı Hasan Tıraş’ın, onun karşısında da kunduracı ve camcı Bekir Yastıman’ın dükkânları vardı. Onun yanında Uzun Çarşı'daki terzi dükkânını buraya taşıyan, şimdi aynı dükkânlarda Kırşehir'in en eski tüccarlarından, Yılmaz Berk ve oğlu Asaf Berk’in babaları Asaf Berk'in iş yerini hatırlıyorum. Hemen bitişiğindeki tek dükkânda Dursun Yastıman’ın ilk gazetesini yayınlamaya başladığı matbaa vardı. Daha sonra bu matbaayı Çarşı Camii’nin yanındaki Veteriner Müdürlüğü’nden boşalan iki katlı binanın üst katına taşımıştık.
Bugün alt köşedeki sarraf dükkânında Millî Piyango'dan çıktığı ikramiye ile bu dükkânları satın alan ve her gün Jawa marka motosikletine binip gezen, Orhan ve Burhan Işıklı'nın kardeşleri İbrahim Işıklı’nın bakkal dükkânı vardı. Karşı sokağa geçtiğimiz zaman sol tarafta bugün sarrafların oturduğu yerde Ziya Keleş'in büyük bir bakkal dükkânı bulunuyordu. Sol bitişiğindeki köşede de Ali Cihan'ın terzi ve konfeksiyon dükkânı vardı. Ali Cihan yakın zamanda dükkânı sattı ve şimdi burada sarraflar oturuyor. Dükkânın üst katında ise Emin Yenice terzilik yapıyordu.
İkinci Çarşı'nın bu sokağından aşağıya doğru ilerliyoruz. Kale’ye giden yolu geçtikten sonra sağ tarafta Kırşehir’in en eski esnaflarından Yahyalar’ın Saim Selçuk'un inşaat malzemeleri, boya, korniş gibi malzemeler sattığı dükkânı, yanında da Özbağlı Muzaffer Özdemir’in dükkânı vardı. Bitişiğinde Kırşehir'in ilk sarraflarından Ali Rıza Mutlu’nun oğulları ile birlikte sarraflık, Philips mamûlleri ve Jawa motosikletleri bayiliği yaptığı güzel bir iş yeri bulunuyordu. Tam karşısında ise Vehbi Çobanoğlu'nun oğlu Sait Çobanoğlu ile yanında Arif Alkan ve Hasan Hangül'ün manifaturacı mağazaları, hemen bitişiğinde Özbağlı halıcı Asım Durdu'nun iş yerleri vardı. Yine hemen yanında hâlen İzmir’de yaşayan Âşıkpaşa Mahallesi Muhtarı terzi Arif Ekiz'in dükkânı, karşısında bugün bölünmüş, küçük dükkânlar haline getirilmiş, Yenice Mahallesi'nin eski muhtarlarından Kağnıcılar’ın Rıza ve oğlu Yılmaz Kocaman’ın züccaciye dükkânı, bitişiğinde Kırşehir'in dürüst esnaflarından, çok güzel vitrini ve mağazası olan, Kervansaray Oteli'nin sahibi Galip Coşkuntuna'nın kayınbabası, tam bir Ahi esnafı olan ve geçtiğimiz yıllarda İstanbul'a taşınan Turgut Iğdır'ın tuhafiye dükkânı vardı. Bu dükkânın karşısında ise Kırşehir'in eski terzilerinden Şükrü Seçilmiş'in terzihanesi, yanında sabah namazında bütün çarşıyı gezdikten sonra en erken dükkânını açan ve geçtiğimiz yıllarda vefat eden kırtasiyeci ve kolonyacı Ahmet Artuk'un iş yeri vardı. Bitişiği ise Kırşehir'in ve çarşının dürüst esnaflarından halıcı Şükrü Tanca ve kardeşinin halıcı dükkânıydı. Alt köşedeki dükkânda uzun yıllar İstanbul Sirkeci'deki Doğubank İş Hanı’nda döviz bürosu işleten Muteber Tabar ile kardeşi Muammer Tabar’a ait, toptan şekerin yanında çeyrek, yarımlık ve gremse altın alınıp satılan dükkân vardı.
Yeni İkinci Çarşı'nın altından sağa döndüğümüzde Akçaağıllı Koca'ların ziraat âletleri sattıkları iş yeri ile yanında yine Kırşehir'in en eski tüccarlarından, mesleklerini babadan oğula intikal ettiren, Kırşehir'in örnek tüccarlarından, hile yapmadan ve kimseyi kandırmayan, asla fahiş fiyatla mal satmayan, geçtiğimiz yıllarda bir Avrupa gezisinde vefat etmiş olan İbrahim Işıklı'nın hırdavatçı dükkânı bulunuyordu.
Uzun Çarşı'ya giden yolu geçerek İkinci Çarşının devamına doğru yürüyoruz. Solda bugün adı Öztürk İş Hanı olan, sarraf, terzi, manifaturacıların bulunduğu, Akçaağıllılar’a ait iki katlı iş hanının üst katında Veteriner Müdürlüğü faaliyet gösteriyordu. Murat İş Hanı ve Grup İş Hanı'nın olduğu yerlerde ise kavaklıklar arasında kerpiçten yapılmış virane evler vardı. Veteriner Müdürlüğü buradan kalktıktan sonra Yılmaz Berk'in dükkânının bitişiğindeki Dursun Yastıman'ın matbaasını biz buraya taşımıştık. Burada uzun yıllar Dursun Yastıman'ın “Yeni Kırşehir” gazetesini çıkartmış, daha sonra “Kılıçözü” gazetesini yayınlamaya başlamıştık. Bu iş hanının altında ise İhsan Yeğen’in baharat yanında beşik, ekmek tahtası gibi ağaç ürünleri sattığı dükkânı vardı. Çarşı Camii'nden yana bitişiğindeki dükkânda ise Mehmet Ali Ökse büro ve mobilya eşyaları satıyordu. İki dükkân altında da çarşıya ait “Asrî Helâ” denilen, günümüzün diliyle tuvalet, ya da WC bulunuyordu.