KIRŞEHİRLİLER’İN ANILARINDA YAŞAYAN ÇARŞI ve SOKAKLARI (2)

ÜÇÜNCÜ ÇARŞI
Çarşı Camii’nin karşısından Yeni Üçüncü Çarşı'ya giriyoruz. Sol tarafta benim gazete dağıttım 1960'lı yıllarda yakından tanıdığım, eli yüzü nurlu, ak sakallı, beyaz pardesülü Hacı Cemal Ülgen'in oğulları, “İki Kardeşler” adıyla tanınmış İbrahim ve Ahmet Ülgen'in işlettikleri tuhafiye ve billûriye dükkânları vardı. Ağabeyi İbrahim Ülgen'in İstanbul'a göçmesinden sonra Ahmet Ülgen burada uzun yıllar oğullarıyla birlikte tüpgaz bayiliği ve beyaz eşya ticareti yaptı, yaklaşık 30 yıl önce dükkânları satıp Antalya'ya yerleştiler ve orada vefat ettiler.
İki Kardeşler'in dükkânlarının üst katında bulunan çay ocağında ise şehrin hamalları, seyyar satıcıları durur, satılmak üzere çarşıya getirilen deri, çekirdek, yumurta, eski halı, kilimleri alırlar, başkalarına satarlardı. Burayı anlatırken gördüğüm ve hâlâ unutamadığım bir anımı da kısaca nakledeyim. Diğer bazı kahvehanelerde de yapılırdı, ama burada belirttiğim bazı esnaflarla seyyarlar ve hamallar bu çay ocağında domino oynarlardı. Domino oyununun baş kahramanı hareketleriyle, mimikleriyle, konuşmalarıyla herkesi gülmekten kırıp geçiren al yanaklı, burma bıyıklı hamal İbrahim Sarı'ydı. Dominoyu en güzel oynar, oynarken kahvehanedeki bütün insanları etrafına toplar, heyecan, kahkaha doruğa çıkardı. Hamal İbrahim Ağa oyun oynarken birden hoplar, masanın üstüne çıkardı. Alkış tufanı işte o zaman kopardı. Oyunun bitiminde Kale'nin eteğindeki Recep Yüzügüldü'nün fırınına çarşı esnafı tava verirlerdi. Yenen de, yenilen de, seyirciler de hep birlikte bu tavayı âfiyetle yerlerdi.
İki Kardeşler'in iki dükkân üstünde bugün Ahmet Artuk'un oğlunun marketi bulunan yerde Aklıyuka'nın Mehmet Ali’nin oğlu Mümtaz Gürses'in tüpgaz dağıtım yeri vardı. Yeri gelmişken belirteyim, ben çarşı esnaflarına gazete dağıtırken tâ o zaman görüşüp tanıştığım, dostum Cahit Gürses ağabeyi Mümtaz Gürses'in tüpçü dükkânında sepetli motorla tüp dağıtırdı. Birkaç dükkân ileriye geçince Sadettin Doğangün'ün çivi, boya gibi hırdavat ve inşaat malzemeleri satılan iş yeri bulunuyordu.
İleride eski Atatürk büstüne doğru çıktığımız meydanın sol karşı tarafında çarşının eski esnaflarından Mehmet Cingi ile berber Rasim Ekiz'in dükkânları vardı. İki dükkân arkasındaki dükkânların üstünde de Kırşehir'in meşhur Çardak Kahvehanesi bulunuyordu. Seyfettin'in Kahvesi olarak bilinen bu mekân genellikle sakin olurdu. Çarşı esnafı çaylarını buradan içerdi.
Hiç unutmuyorum, o günkü esnafların büyük çoğunluğu öğleyin tavada et hazırlayıp fırına verirler, gelen tavayı hep birlikte dükkânlarının önünde gruplar halinde yerler, içerler, birbirlerinin senetlerini öderler, birbirlerine kefil olurlardı. Hepsi de çarşının içinde hatırlı, mağazaları mal dolu esnaflardı.
Çarşı Camii namaz vakti esnaflarla dolardı. Sabah namazını kılan esnaflar besmeleyle dükkânlarını yerlerini açarlar, akşam ezanıyla kapatırlardı.
Yeni Çarşı'nın üçüncü sokağını hatırladığım, bildiğim kadarıyla anlatarak sizleri o günlere götürmek istiyorum.
Bugün Belediye'nin tam karşısında şehrimizin dürüst ve güvenilir esnaflarından Alaattin Karabulut’un oğlu Ramazan Karabulut'un sahibi olduğu Alaattin Kitap ve Kırtasiye Mağazası'nın bulunduğu dükkânın üst katında şehrimizin en eski esnaflarından Hacı Kadir Altın ile ortağı Hacı İsmail Altın'a ait Kuşdilli Mahallesi, Caferağaoğlu Çiftliği mevkiindeki Hidroelektrik Değirmencilik Şirketi'nin işlettiği un fabrikasının yazıhanesi vardı. Bu fabrika daha sonra İhsan Yeşilli'ye geçti. İhsan Yeşilli de bu fabrikayı modernleştirip yeni ünitelerle geliştirerek uzun yıllar işlettikten sonra ekonomik sebepler yüzünden işi bıraktı.
Altınlı hemşehrilerimizin yazıhanesinin altında ise Ankara Radyosu'nda uzun yıllar Türk Halk Müziği saz sanatçısı olarak çalışıp emekli olan Saim Çağlayan'ın babası saatçi Halil Çağlayan'ın eşi Fatma Hanım'la ile birlikte saat tamirciliği yaptığını hatırlıyorum.
Alaattin Kitap ve Kırtasiye dükkânının çarşıya bakan cephesinde ise Alaattin Karabulut'un kayınpederi Mehmet Gülten'in terzi dükkânı vardı. Hemen yanında ise eski Ahievran Mahallesi Muhtarı Ali Rıza Okatan'ın babası Softuoğlu Ömer'in ayakkabı tamir dükkânı olduğunu hatırlıyorum. Köşede ise şimdi H. Mehmet Gedik'in sarraf dükkânının olduğu yerde Boztepeli Hacı Salih Efendi'nin manifaturacı dükkânı bulunuyordu. Bu dükkânların karşısından Üçüncü Çarşı'ya girildiğinde şehrimizin en eski esnaflarından Möhsüroğulları'ndan Hacı Osman Gökbulut'un oğulları Vahit, Muhittin ve Ahmet Gökbulut'un manifatura dükkânı vardı. Üçüncü Çarşı girişin köşesinde Vahit Gökbulut'un oğlu Ekrem Gökbulut manifaturacılığı bırakıp radyo tamirciliği dükkânını açmıştı. Daha sonra Konya’ya yerleşen Ekrem Gökbulut burada vefat etti.
Alaattin Karabulut'un dükkânının yanındaki blokta fırın yer alıyordu. Fırını Kırşehir'in yerli ailelerinden Cakcaklar'dan İzzet ve İsmet Aközbek kardeşler işletiyordu. Bu fırını şimdi Artvinli Hâfız Gönen aynı düzgünlükle, aynı titizlikle çalıştırıyor, "Cakcağın Fırını" adıyla odun ateşinde kara fırın ekmeği üretiyor.
Cakcağın Fırını'nın yanında eski Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Çopuroğlu'nun babası Orhan Çopuroğlu'nun benim de kırk yıl önce çok gazete bıraktığım "Üstün Mobilya" mağazası vardı. Hemen bitişiğinde Hacı Topak'ın oğlu Turan Topak ile birlikte çalıştırdığı tuhafiye dükkânı bulunuyordu. Bu dükkânda ne ararsanız vardı. Duran Topak da Kırşehir'in en güvenilir tüccarı olarak Kırşehir'e ve Kırşehirliler'e uzun yıllar hizmet etti. Bu değerli hemşehrimiz 1977 yerel seçimlerinde MHP'den Belediye Meclisi üyeliği de yapmıştı. Şimdi aynı işi Duran Topak'ın oğulları çarşının diğer dükkânlarında ayrı ayrı yapıyorlar. Duran Topak'ın eski dükkânında ise bugün oğlu Mustafa Topak aynı işi sürdürüyor.
Bu dükkânın yanında şimdi başka bir tuhafiyeci oturuyor. Bitişiğinde ise değerli dostum, arkadaşım Gökbulut Eczanesi sahibi eczacı Osman Gökbulut’un eczanesi ile yanında bir gözlükçü var. Yıllar önce bu dükkânlarda Kırşehirliler'in "Tavşanın Kahvesi" olarak bildiği büyük bir kahvehane vardı. Şimdi pastane olan burada daha önce de gaz, benzin, mazot, yağ satan ve Salih Ağa'nın yeri olarak olarak bilinen küçük bir benzinlik vardı. Bu blokun meydana bakan, köşe başında bugün beyaz eşya mağazası bulunan köşe başında Berrin Türkmen'in “Kırşehir Eczanesi” vardı. Bugün Belediye binası olarak hizmet veren Müstean İş Hanı yapılmadan önce burada Aşçı Asım Ağa'nın büyük bir lokantası olduğunu söylerler. Asım Ağa'nın burada Kırşehirliler'e yıllarca hizmet verdiğini anlatırlar. Hattâ eskiler çok iyi hatırlarlar, Ankara-Kayseri arasında çalışan yolcu otobüsleri burada mola verir, yemeklerini burada yerlermiş. Şehrimizin eski ailelerinden Feyzullah Efendi'nin oğlu, hali vakti yerinde olan, çocuğu olmayan Müstean Günver burayı aldıktan sonra bugünkü Belediye ek binasını yaptırmıştı. Benim de çok yakından bildiğim bu iş hanında öğretmenlerin derneği TÖB-DER, Tüccarlar Lokali, Kırşehir Birinci Noteri, CHP, AP, diş hekimi Metin Yiğit, bu iş hanını yapan Kayserili mühendis Akgün Ayata'nın bürosu vardı. Binanın girişinin solunda ise Pirelli lâstiklerinin bayiliğini yapan Hacı Mehmet Gülten ve kayınbiraderi Cevat Coşkuntuna'nın iş yerleri vardı. Sağ tarafında ise Kürt Osman ile kardeşi Hüseyin Ünlü'nün inşaat malzemeleri sattıkları yazıhane bulunuyordu. Uzun süre Etibank'ın olan, daha sonra ING Bank’ın da faaliyet gösterdiği köşede Kadir Saydam'ın Tekel bayii, yanında da Atillâ ve Ülkü Öngen kardeşlere ait saatçi dükkânı vardı. Hemen bitişiğinde ise sporu çok seven, uzun yıllar Kırşehirspor'un amigoluğunu yapan, yeşil-beyazlı kıyafetle hafta boyunca araç sokak sokak dolaşıp sporseverleri maça davet eden, iş adamı Vehbi Koç’u burada traş eden berber Cevat Uzuner ile ortağı Necip Usta'nın berber dükkânları vardı.
Şimdi söz berber Amigo Cevat'a gelince onun 1970'li yıllarda yaşadığı bir anıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kiracıların büyük çoğunluğu yıllarca gereği gibi kira ödemedikleri, elektrik ve su borçlarını yatırmadıkları için Müstean Günver’in ölümünden sonra yakınları Müstean İş Hanı'nı Türk Eğitim Vakfı'na bağışladılar. Türk Eğitim Vakfı'nın başkanı iş adamı Vehbi Koç da buradan gelir getirecek kirayı alamayınca bir gün Kırşehir'e uğrar. Burayı Ford bayii Hacı Mehmet Gülten'e satmayı teklif eder. O da başka bir Kırşehirli ile birlikte bu binayı satın alır. Bu hemşehrilerimiz binayı bugünkü hale getirdikten sonra Kırşehir'e çok büyük hizmetler etmiş, kalıcı eserler bırakmış, dürüstlüğü ve güvenirliliği ile herkesin sevgi ve saygısını kazanmış olan Belediye Başkanı Hakkı Göçen iş hanını satın alınarak Kırşehir Belediyesi'ne kazandırmıştı.
Vehbi Koç Kırşehir'e geldiğinde Amigo Cevat'ın berber dükkânının önünden geçerken içeriye giriyor ve “Kırşehir'e gelmişken bir traş olayım” diyor. Berber Cevat Vehbi Koç'u koltuğa oturttuktan sonra onu güzel traş etmek için uzun süre uğraşıyor. Dükkânın önünden gelip geçenler bile “Vehbi Koç traş oluyor” diye camekândan bakıyorlarmış. Berber Cevat ise Vehbi Koç'u traş ederken kendi kendine düşünüyor, o zaman traş bir lira ise “Nasıl olsa Vehbi Amca Türkiye'nin en zengini, bana çıkarıp beş-on bin lira verir her halde. Ben de altı aylık kazancımı Vehbi Koç'tan böylece çıkartırım” diye düşünüyormuş.
Berber Cevat traş bittikten sonra Vehbi Koç'a kolonyalar dökmüş, kokular sürmüş ve üstünü başını iyice fırçalamış. Vehbi Koç koltuktan kalkınca traş parası bekleyen Cevat'a "Usta, tarifen kaç para?" demiş. O da ücret tarifesini Vehbi Koç'a göstererek "İşte Vehbi Amca!" demiş. Vehbi Koç traş tarifesine şöyle bir bakmış, "Öyle mi? İstanbul'da da bir lira. Buyur usta..." diyerek cebinden çıkardığı bir lirayı Cevat'a vermiş. Berber Cevat tabiî Vehbi Koç'tan bu kadar az para beklemiyor olacak ki “İşte Vehbi Amca, şimdi ... koydun” demiş. Vehbi Koç da, Berber Cevat da, ortağı Necip Usta da epey gülüşmüşler.
Böylece Vehbi Koç ne kadar eli sıkı, tutumlu, tasarruftan yana bir iş adamı olduğunu bir kez daha göstermişti. Şimdi dünya bunca malıyla, servetiyle ne Vehbi Koç'a kaldı, ne de berber Cevat ve ortağı Necip Usta'ya... Hepsi dünyadan göçüp gittiler. Üçüne de bu vesileyle rahmet diliyorum.
Üçüncü Çarşı'ya girmeden önce solda Rakıcı Celâl'in yeri olarak bilinen dükkânda bugün sarraflar oturuyor. Bitişiğindeki dükkânda ise şehrimizin en eski esnaflarından arkadaşımız eczacı Osman Gökbulut'un ağabeyi Nazmi Gökbulut'un büyük bir manifatura mağazası vardı. Şimdi bu dükkânı oğulları işletiyor. Bitişiğinde de Davut Dağtekin ile bakkal Mahir vardı. Altında ise Dulkadirlili Emin ve oğlu Osman Güven'in manifatura mağazası vardı daha düne kadar…
Tam karşıda ise Tosunburnu köyünden İhsan Beydoğan'ın manifatura ve konfeksiyon dükkânı vardı. İhsan Beydoğan’ın da Kırşehir'in ve çarşının dürüst, güvenilir esnaflarından biri olduğunu herkes gibi ben de çok iyi hatırlıyorum. Şimdi bu mağazada oğulları Servet ve Hüseyin Beydoğan kardeşler Çöl Pazarı olarak babalarının yolunda yürüyor, Türkiye'nin en seçkin markalarının ürünlerini Kırşehirliler'e sunuyorlar. Dürüst, efendi ve çalışkanlıkları ile örnek bir esnaflık yapıyorlar. Bugünkü Çöl Pazarı'nın yanında o yıllarda terzi Muhittin Çavuş ile bakkal Dağıstan Beydoğan’ın dükkânları vardı.
Üçüncü Çarşı'dan Atatürk Anıtı'na doğru döndüğümüzde köşe başında Özbağlı Ramazan Keskinkılıç’ın oğullarının uzun yıllar mobilya mağazası olarak faaliyet gösterdikten sonra Akbank'a sattıkları yerde terzi Necati'nin dükkânı vardı. Mini Çarşı'nın sağ tarafında bugün Akbank'ın bulunduğu yerin köşe başında ise kahveci İhsan Ertatar'ın kahvehanesi bulunuyordu. Burada genellikle ihtiyarlar otururlardı. Benim gazete dağıttığım 50 yıl önce bu kahvehanenin tam ortasında bir de kuyu olduğunu, kuyunun içine soğuması için kovalar içinde gazozlar salladıklarını anlatırlardı.
Hemen bitişikteki ikinci köşe başında ise şimdi Kuşadası'nda oturan emekli Emniyet Müdürü Musa Kâzım Kardeş hemşehrimizin kayınpederi İsmail Analı'nın urgan, boya, çivi, ip gibi şeyler satılan dükkânı vardı. Bu dükkânların yola bakan tarafı ise boştu, yani önünde Mini Çarşı yoktu. Bugün zaman zaman yapımından dolayı eleştirilen Mini Çarşı 1969 yılında bağımsız olarak Belediye Başkanı seçilip Adalet Partisi’ne geçen avukat hemşehrimiz Kemal Hotomaroğlu döneminde yaptırılmıştı.