15 Temmuz gecesi kahpe, şerefsiz, hain Fethullahçı terör örgütü, Türkiye’de darbe girişiminde bulundu. .

15 Temmuz gecesi kahpe, şerefsiz, hain Fethullahçı terör örgütü, Türkiye’de darbe girişiminde bulundu...
Ondan sonra yaşanan olaylara bir aya yakındır bütün illerde olduğu Kırşehir’in Cacabey Meydanı’nda da “Demokrasi Nöbetleri”yle tepki gösterildi. Kırşehirliler demokrasi ve milli iradeye karşı tek yumruk oldu.
Bu nöbetler 27 gün sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ara vermesi ile son buldu.
Cacabey Meydanı’nda yapılan son konuşmalarda önce o konuştu. Milletvekili Salih Çetinkaya’nın konuşmaları çok duygu yüklüydü, ağlamaklı oldu. Eşini yanına davet etti. O geceyi nasıl yaşadıklarını anlattı.
Ya diğer milletvekilimiz Mikâil Arslan’ın konuşması dikkat çekici ve çok anlamlıydı. İnanan bir insanın, bir Müslümanın böyle yapması gerektiğini anlatırken Mikâil Beyi hiç bu kadar duygulu ve elemler içinde görmemiştim. Kendisini dinleyen binlerce Kırşehirli ayakta alkışladı…
Ne demişti Mikâil Arslan “Türk Milleti, darbe gecesi yaptıkları ile tüm dünyayı şaşırttı. Büyük bir birlik ve beraberlik örneği sergilediler ve Türk milletinin yenilmez olduğunu dünyaya gösterdiler. Gece karanlığında okunan salalar hayatını kaybeden şehitlerimizin salasıydı. O gecenin karanlığı aydınlanarak nurlandı. O mücadeleyi verenler, tarihte genlerinden gelen mirası taşıdıklarını gösterdiler. Türkiye demokrasi ile birlikte özgüven kazandı. 15 Temmuz’da FETÖ örgütünde asker kılığında milletimize yaşattıklarını hiçbir zaman unutmayacağız. Büyük Türk Milleti, bu hainleri hiçbir zaman affetmeyecektir. İnsanlar, tankın içerisindeki insanlar şaşkına dönerken en büyük şaşkınlığı dünya yaşadı. İnsanlar hesap kitap yapmadan yollara çıktı. O Tarihten bu yana direk işgal yapmadan yollara çıktı. O Gecenin karanlığı aydınlanarak nurlandı. O mücadeleyi verenler, tarihte genlerinden gelen mirası taşıdıklarını gösterdiler. Türkiye demokrasi ile birlikte özgüven kazandı. Allah bu milletin birlik ve beraberliğini bozmasın, daim etsin” dedi
Evet, Atatürk’ün büyük Türkiye’sinde yaşananlar yürekler acısı…
Darbeci FETÖ’cüler adalet önüne çıkarılsın, hesap sorulsun!
Ama suçu, günahı olmayan, iftiraya uğrayan nice ana kuzuları da onlardan arındırılsın. Kurunun yanında yaş da yanmasın. Sapla saman birbirine karıştırılmasın.
Ülkemizde yaşanan bütün bu olup bitenleri Allah görüyor ve biliyor.
İşte bu nedenle bir aydır televizyonlarda, gazetelerde, meydanlarda halkın iyice kafası yıkandı. Artık kabak tadı veren 15 Temmuz yazılarımıza ara verip, biraz espri, biraz nükte katarak yaşanmış bir siyasi olayı nakledelim.
50 yıldır gazetecilik mesleğimi yaparken ne siyasetçiler tanıdım. Ne uyanık, ne akıllı, ne sahtekâr adamlar tanıdım. İsimlerini yazsam sizin de, benim de yüzüm kızarır. Ama onlara bir şey olmaz. Çünkü siyaset kimilerine göre böyle yapılıyor işte…
Belki bunları uzun uzun yazmam gerekirse bir gün yazacağım. Ama bu isimlerin bazılarını daha önce defalarca zaman zaman yazmıştım.
Yine bir zaman…
Milletvekili adaylarından birisi ilimiz Mucur ilçesinin okuma-yazma oranının yüksek olduğu Gümüşkümbet, Dalakçı gibi bir köye oy istemeye gider.
Milletvekili adayı, köylülere hitaben “Sevgili hemşehrilerim, ben de sizin gibi köylüyüm. Köyün, köylünün derdini, sorunlarını ben bilirim. Size en çok ben yakınım. Üstelik sizlerle akraba sayılırım. Burada ben dururken başkalarına oy vermeniz hem sizlere yakışmaz, hem de aranızdan çıkmış bana olmaz.”
Kendisini dikkatle dinleyenlerden köylünün biri şöyle der:
“Vallahi hemşehrim, biz sana oy veremeyiz. Bundan sonra bizler okuma-yazması olan adaylara oy vereceğiz.”
Türkiye’nin yaşlı ve yorgun meşhur partisinin adayı biraz bozulmuş, biraz mahcup nerede hata yaptığını düşünürken, “Ne diyorsunuz hemşehrilerim, ben iki üniversite bitirdim, doktora yaptım. Benim okumam-yazmam olmayacak da kimin olacak?”
Tekrar söz alan köylüler:
“Valla hemşehrim okuman-yazman olsaydı. Şimdiye kadar yazdığımız mektuplara cevap verirdin.”
Milletvekili adayı cevabı hemen yapıştırmış:
“A benim canım hemşehrim mektup devri bitti biliyorsunuz. Bizden önceki eski milletvekilleri de Yenice ve Bahar sigaralarının üstüne not alırlardı. Sigaralarını içerler, paketini de atarlardı. Not da giderdi. Ama ben böyle miyim? Sigara içerim ama not almaz birisiyim.”
Köylüler milletvekili adayı karşısında biraz mahcup tekrar sormuşlar:
“Allah Allah, peki ne yapalım sayın adayımız?”
“Cep telefonumu, Meclis telefonumu verdim sizlere. İstek ve sorunlarınız olursa bu numaradan arayın dedim.”
“O ne ki sayın adayımız? Ne cep telefonun, ne Meclis telefonun doğru dürüst çalışmıyor. Peki tamam sayın adayımız. Orayı da arıyoruz, adamların bizlere senin sürekli toplantıda, Bakanının yanına gitti, Meclis’te konuşuyor diyorlar.”
Milletvekili adayı:
“Peki bundan güzel ne olabilir sevgili köylü hemşehrilerim? Toplantılarda, sizlerin sorunlarınızı Meclis kürsüsünde dile getiriyorum. Sizi ihya edeceğim” diyor.
“Ama Sayın adayımız kaç kere söz vermiştin, hiç birisi gerçekleşmedi. Köyümüzün yolu bile yok. Kırşehir’e, Mucur’a, Boztepe’ye bile gidemiyoruz. Senin yüzün kızarmadan yalanın renkli, cilalı çeşitlerinden bizlere satmaya çalışıyorsun. Hadi başka köye, başka kapıya.”
İşte böyle sevgili okurlarım…
Kırşehir seçmeni kendisine hizmet etmeyen, yalan söyleyen, oylarını aldığı insanların sorunlarına çare bulmayan, memleketine faydası olmayan milletvekillerini bir daha seçmiyor görüyorsunuz.
O milletvekili adayının ne yaptığını mı merak ediyorsunuz?
Bugün Ankara’da Saman Pazarı’nda Keskin’in davulcularıyla birlikte oturup kalkıyor, Kırşehir’e gelemiyor, insan içine çıkamıyor. Hasbelkader bir dönem Milletvekilliği yaptı. O da Kırşehir siyasetine başka meziyetleriyle geçti. Şimdi onun partilileri “Ellerimiz, kollarımız kırılsaydı da oy vermeseydik” diyorlar.
Kırşehir siyasi tarihine Osman Bölükbaşı’dan sonra Mucurlu Memduh Erdemir üç dönem milletvekilliği yaptı. Şimdi de AK Parti iktidarının çalışkan, projeci, dürüst, kimseyi aldatmayan, sözünün eri, son yıllarda Kırşehir ve ilçelerine ne kadar yatırım, proje kazandırılmışsa hepsinin altında onun imzası bulunan Mikâil Arslan var. Ben onun için diyorum ki “O bir devlet adamıdır. O ülkesini seven ve oylarını aldığı Kırşehirlilerin hizmetkârıdır.”
Ben Kırşehir’im adına kendisini bir kez daha ayakta alkışlıyorum.
Mikâil Bey de üç dönemdir milletvekili olarak Kırşehir siyasi tarihine adını altın harflerle yazdırdı dersem bir gerçeği söylemiş olurum. Onun Kırşehir’e hizmet etmek için diğer milletvekili genç Salih Çetinkaya ile abi-kardeş gibi koşturduklarına tanık oluyorum.
Ne demişler milletvekili olmak ayrı şey, devlet adamı olmak, seçildiğin insanlara hizmet etmek başka şey.
Kırşehir siyasetinde kimler geldi, kimler geçti. Kimler milletvekilliği yaptı, kimler milletvekilliğinin hakkını vererek devlet adamı oldu. Onun takdiri de sizlere ait.
Ben buradan Kırşehir’in iki milletvekiline de Kırşehir’e hizmet yolunda kolaylıklar diliyorum.