Merhaba Kırşehir…
Merhaba Dostlar…
Kırşehir, geçen haftayı “Ahilik kutlamalarını Kırşehir’den Konya’ya alıyorlar” şeklinde yapılan tartışmaların gölgesinde geçirdi.
Konu yalan, yanlış ve eksik bilgilerle ulusal boyutta da gündeme oturdu.
Yetkili yetkisiz kim varsa konu üzerine laf söyledi, yorum yaptı.
Hele konuyu bağlamından çıkarıp geçmişte kalması gereken tarihsel izleri, hiç gereği yokken, gündeme getirerek Kırşehir-Konya çekişmesi yaratanları doğrusu ibretle izledim.
Ahilik Fuarı ve zirvesinin ilk durağının Kırşehir olmasının gerektiğine ilişkin nihai sonucun bu şekilde nasıl da siyaset malzemesi yapıldığını doğrusu anlayamadım.
Yazık!
Haklıyken haksız konuma düşme misali…
Aslı astarı olmayan bu tür dedikodularla Kırşehir yoruldu.
Ne gerek var konuyu çarpıtmanın!
Üstelik Konya’nın bu tartışmalardan haberi bile yok. İşte bu yıl da hafta sonu Şeb-i Aruz etkinliklerini başlattılar bile. Yine Konya’ya binlerce yerli ve yabancı misafir gelecek. Hem bu etkinliği yine layıkıyla yapacaklar, hem de Konya esnafı ve tüccarı bu vesileyle reklamlarını yapıp kazanç elde edecekler.
Biz Kırşehir olarak havanda su döverken, Konya misali başka şehirler gelişmişliklerini artırmanın yolunu bulmaya devam edecekler.
Bir önceki yazımda da bahsetmiştim. Ahilik gibi evrensel bir felsefenin Kırşehir’e sıkıştırılarak yerelleştirilmesine karşıyız. Elbette ki bu tür ortak değerler tüm Türkiye’ye ve hatta dünyaya mal olmuştur ve olması da gerekir.
Eleştirimiz, ilk kez düzenlenen bu Ahilik Fuarı’nın neden Kırşehir’de yapılması için teklifte bulunulmaması ya da bunun için lobi yapılmaması, Konya’da yapılan fuara Kırşehir’den neden katılımın olmaması idi.
Hal böyle iken, Kırşehir ve Konya’nın karşı karşıya getirilmesi yanlış olmuştur ve bir o kadar tehlikelidir.
Bu yaşananlar ders olmalı ve bundan sonra yapılacak Ahilikle ilgili her türlü etkinliğin baş aktörlerinden biri olmanın yolunu bulmalıyız, mutlaka bu ve benzeri etkinlerin öncüsü veya içerisinde olmalıyız.
Olmazsak, görevimizi yerine getirmezsek işte böyle Ahilik etkinlilerinden uzak kalırız, Ahi Evran-ı Veli’nin de kemiklerini sızlatmış oluruz.
Tabi bu iş, il yöneticilerine ve Ahiliği Kırşehir’de temsil eden kişi ve kuruluşlara düşüyor.
Kırşehir’in çok olgun, kültürlü, sempatik, her kesimle barışık, halkla el ele bir Valisi var.
Aynı şekilde Kırşehir’in güler yüzlü, çalışkan, görevinin bilincinde, herkesin sorunlarının çözümü noktasında duyarlı, kimseyi ötekileştirmeyen, Kırşehir’e nasıl hizmet getiririz bilincinde olan bir Belediye Başkanı var.
Yine, Kırşehir esnaf teşkilatlarının “Ben değil, biz” diyen, her işe koşturan bir Başkanı var.
Adı Ahi Evran olan bir üniversitemiz var.
Öyle ise, başta Kırşehir il yöneticileri ve esnaf temsilcileri olmak üzere tüm Kırşehirlilere düşen görev, Ahilik gibi önemli bir değerin çıkışına kaynak olmuş bir şehir olarak Ahiliğimize sahip çıkmak, Ahi Evran-ı Veli hazretlerinin tanıtımı için fırsat yaratmaktır. Konya Mevlana hazretleri ve onun düşünce ve ilkelerini Konya’nın gelişimi için nasıl altın bir fırsata çevirmeyi başardıysa bundan biz de ders çıkarıp Kırşehirliler olarak aynı konumda olan Ahiliğin kıymetini ve önemini bilmeliyiz.
Bakın hafta sonu Ankara’da yine bir etkinlik vardı. Türkiye Kooperatifler Fuarı adlı bu etkinlikte Kırşehir’in de temsil edildiğini gördük. Başta Kırşehir Esnaf Teşkilatları Başkanı Bahamettin Öztürk olmak üzere tüm oda başkanları bu fuara katılmış. Açtıkları stantlarla kooperatifçiliğin ilk uygulayıcısı olan Ahiliğin tanıtımı yapılmış. Yeri gelmişken de Kırşehir’e özgü ürünler sergilenmiş, davul zurna ekibinin gösterileriyle bir Kırşehir havası estirilmiş.
Yerinde bir katılım olmuş.
İşte söylediğimiz de bu, hiçbir etkinlik kaçırılmayıp, Kırşehir’in gelişimine katkı sağlayan bu tür fırsatlar değerlendirilmelidir.
Konya’ya da katılım olmalıydı bu sebeple!
Ama öğrendik ki, davet almalarına rağmen Konya’daki Ahilik Fuarı’na katılım gösterilmemiş.
Bizim gelişmekte olan bir şehir olarak öyle etkinlik filan seçecek lüksümüz yok. Bütün fuar, sergi, sempozyum, kongre ve benzeri etkinlikte her daim yerimizi almalıyız, almak zorundayız.
Yeri gelmişken ifade etmek isterim.
Hani Konya’daki fuar nedeniyle Kırşehir-Konya karşı karşıya getirilmek isteniyor, adeta yangına körükle gidilerek iki kardeş şehrin arasına nifak sokulmak isteniyordu ya…
Ankara’daki Kooperatifler Fuarından basına yansıyan bir fotoğraftan da gördüm ki sağduyu inadına sürdürülüyor. Konya Esnaf Teşkilatları Başkanı Kırşehir standında Kırşehir Esnaf Teşkilatları Başkanı ve üyeleriyle kol kola idi.
Gerek var mı nifak tohumları ile gündemi değiştirmeye, siyasi polemiklere zemin hazırlamaya!
Bu olay da ders olmalı ki, Kırşehir’in gelişimi ve kalkınması için öncelik hepimize düşüyor.
Konya’daki fuara da davetli olduğunu öğrendiğimiz Kırşehirli yöneticiler kalabalık bir grup halinde katılıp yerlerini alsalardı böyle kışkırtıcı söylemlere de maruz kalınmayacaktı. Üstelik Konya’da ayakta alkışlanacaklardı…
Atalarımızın dediği gibi, “Gitmediğin yer senin değildir”. Gitmediğiniz bir yeri, toplantıyı da gelir bir başkaları doldurur ne yazık ki.
Günümüzde her şehirde yöresel ürünler fuar ve sergileri düzenleniyor söz gelimi… Bakıyorum da pek çok şehir kendisini tanıtıyor ürünleriyle. Yanı başımızdaki Nevşehirlileri görüyorum mesela, eski kilimlerini, halılarını, kabak çekirdeğini, kuru üzümünü, çanağını, çömleğini getirip sergiliyorlar. Kayserilileri görüyorum sucuk, pastırma, mantısı ile ön plana çıkıyorlar. Üstelik Kayseri’yi tanıtan turizm broşürlerini de dağıtıp reklam yapıyorlar. Çankırılılar bile getirip kaya tuzlarının reklamını yapmaktan geri kalmıyorlar.
Ama Kırşehir’i ben hiçbir fuar, sergide görmedim, göremedim maalesef. Kırşehir’in gereği gibi tanıtılmamasının sorumluları kimlerse onları düşünmeye davet ediyorum.
Bu tür fuarlara Kırşehirli ve Kamanlı davul zurna ekibimizle katılsak bir hava yaratmaz mı? Hele de Neşet Ertaş türküleri ve Ahilik ilkeleri görselli oniks hediyelik ürünler tanıtılıp satılamaz mı?
Petlas, Şeker Fabrikası, Organize Sanayideki üretici konumundaki diğer fabrikalar ürettiklerini sergileyemezler mi?
Yapmıyorlar, yapamıyorlar ne yazık ki…
Büyük Usta Neşet Ertaş’ın “garip, garip” dediği gibi, maalesef bu işlerimiz de bir garip oluyor.
Olmuyor, karar veren pozisyonlarındakiler kararlı ve tutarlı olamıyorlar, olan da böyle Kırşehir’e oluyor.
Ondan sonra da dizimizi dövüyoruz.
Bütün bu yaşananlardan hepimiz ders çıkarmasını biliriz inşallah…