25 Şubat 2022 Cuma günü sabah erken kalktım.

Şöyle camdan etrafı seyreyledim. Gelip geçenler vardı, tek tük…

Kış aylarının son günleriydi. Cemre suya düştü ama Kırşehir’de hava soğuk ve kapalı…

Kasvetli bir hava Kırşehir’de, insanın keyfini kaçırıyor.

Hava kapalı ve sisli, bu mevsimler hep böyle oluyor nedense.

Gazeteye doğru gidiyorum, karmaşık duygular içindeyim.

Üzerimde yoğun bir baskı ve yorgunluk var.

Ayaklarım gitmek istemiyor.

Gazetede öğreniyorum ki Dr. Cahit Gürses vefat etmiş!..

Eyvah diyorum, gözlerimin önünde Cahit’le ilgili anılar geçiyor.

Kasvetli hava biraz daha sıkıcı ve yorucu olmaya başladı.

Cahit Gürses’le ölmeden bir ay önce görüşmüştük.

Hiç rahat değildi!

Yazımı bilimsel yazacak değilim. Öyleyse dostum, arkadaşım, kardeşim Dr. Cahit Gürses’le içimden geçenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ölenin arkasında yazı yazmak!..

Gazetecilik mesleğim de olunca mecbursun yazıyorsun!...

Kimler için yazmadım ki?

Hemşehrilerimizin bilmesi için hatırlatmak isterim.

Kırşehir’in değerini bilemediğimiz Burhan Ulutan, Prof. Dr. İlhan Kılıçözlü, Şair- Hukukçu-Yazar Celâl Tekiner, siyasetçilerden Memduh Erdemir, Mustafa Aksoy ve Kâzım çağlayan, eski Belediye Başkanlarımız M. Kemal Hotomaroğlu, Orhan Baycan, Hakkı Göçen…

Ve benim çocukluk ve gençlik arkadaşım…

Aklıyukaların Mehmet Ali Gürses’in sonkeseni…

Kırşehir’in “efsanesi” mi desem, “delisi” mi desem Belediye Başkanı Dr. Cahit Gürses…

Ey Cahit Gürses, sonunda yapacağını yaptın yine Kırşehirimizin sosyal demokratların “Efsane” Belediye Başkanı…

Şimdi ben seni nasıl yazayım, nasıl anlatayım?

İstiyordun, soruyordun “Benim için ne yazacaksın” diyordun.

Çok meraklıydın, yazacağım yazıya da karışırdın hep!

“Ben olmasaydım kitaplarını nasıl yazacaktın. Senin kitaplara ben konu oldum. Sen de yazdın” derdi Cahit…

Eski Belediye Başkanı’ndan birisine gazetede yazı yazıp, istekte bulunmuştum. M. Kemal Hotomaroğlu, Orhan Baycan, Hakkı Göçen’in isimlerini oturdukları evlerinin bulunduğu cadde veya sokağa verilmesini istemiştim. Sağ olsunlar onlarda bu isimlere ilave olarak Metin Çobanoğlu’nun, Cahit Gürses’in ve Arif Ekici’nin de isimlerini ekleyerek verdiler.

Bu şehrin gazetecisi olarak bunlar benim görevimdi. “Bu şehre hizmet etmiş insanlar unutulmamalıdır” diyerek böylesi işleri de yaptım.

Eski Belediye Başkanı olarak vefat eden M. Kemal Hotomaroğlu, Orhan Baycan, Hakkı Göçen’in Türk Bayrağı’na sarılı tabutlarla Belediye önünde tören düzenlemesine de ben öncülük ettim.

Şimdi sıra Dr. Cahit Gürses’e geldi. Ona da Cumartesi günü Belediye önünde aynı şekilde Türk Bayrağı’na sarılı olarak tören yaptık. Bu şehrin 60 yıllık gazetecisi olarak bunlar benim görevimdi. Yaptım ve mutluydum. Kırşehirlilerin övgü dolu söylemleri bana yeter.

Cahit Gürses Belediye Başkanı’yken Mezarlıklar Müdürlüğü kurarak Kırşehir’in ilk Gasilhanesi’ni yaptırdı. Gürses, kendi elleriyle yaptırdığı Gasilhaneye getirildi. Burada cenazesi hazırlanıp Belediye’nin tabutuna konuldu. Üzerine Türk Bayrağı serilerek Belediye önüne getirildi. Burada kalabalık bir Kırşehirlinin katılımıyla tören düzenlendi.

Cahit Gürses’i babası Aklıyukanın Mehmet Ali Ağa olarak Çarşı Camii’nin karşısında sağ taraftan yukarı doğru çıkışta 3. Çarşı’nın 4. dükkanında manifaturacı dükkanları vardı.

Kendisinin bugünkü Kapalı Pazar Yeri’nin girişinde de evi vardı. Üçgöz’de Simidin Mehmet Efendi’nin evinin karşısında bağı-bahçesi olan yazılık bir de evleri vardı. Çarşıya faytonla gelir giderdi.

Pazarın oradaki komşuları Ekincilerden Rahmi Erdem, Kasap Tahsin Abalı, Danyal Gürses ve diğer bazı isimlerini unuttuğum komşuları vardı. Kendisi ne zaman mal almak için İstanbul’a gitse bizim Bağbaşı Mahallesi’ndeki Abdallar’ın davul, saz, keman, zurna gibi ihtiyaçlarını da alır getirirdi ve hiçbirinden de para almazdı. Zaten ustaların da parası yoktu ki!.. O öyle bir adamdı ki abdalların babasıydı.

Oğlu Cahit Gürses bundan dolayı mahallenin yetiştirdiği doktor Belediye Başkanı olarak tüm ozanları temsilen Muharrem Ertaş Ozan Anıtı da yaptırdı.

Bu ailenin Aklıyukanın Mehmet Ali Gürses, çocuklarının hepsi zeki insanlardı. Hepsi okumuş, yazmış, hepsi profesör olmuştu. Bir tek Mümtaz Gürses ticarete atılıp, kuyumculuktan emekli olmuştu. Onun da çocukları doktor, mühendis olmuştu. Hepsi çok zeki ve alanlarında başarılı olan hemşehrilerimizdir.

Gürses ailesinin en büyüğü Canpolat Gürses’ti. Okyay Gürses, Naci Gürses hepsi profesördü. Bir tek Cahit Gürses doktordu o da benim çocukluk arkadaşım Deli Cahit olmuştu.

Bakmayın siz Cahit Gürses’e “deli” dediklerine.

Hani derler ye “Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.”

İşte Cahit Gürses de bu sıfata uyan birisiydi.

Deliydi, doluydu, ama yiğit insandı. Kimse Kırşehir’i onun kadar çok sevmedi dersem doğru söylemiş olurum.

Cahit Gürses ailesinin son keseneydi. Anneleri Rabia Teyze’yi daha dün gibi hatırlıyorum.

Cahit Gürses Belediye Başkanlığına seçildiğinde akşam yanında ben de vardım. “Sayın basın yaz bunu” diyerek zorla kendinden söz ettirir, siyasi kulisleri karıştırırdı. Seveni çoktu ama, sevmeyeni de vardı, “Sayın basın bunları da yaz, yarın manşetten gir!” derdi.

Cahit Gürses lider yapılı, lider düşünceli, Kırşehir’i ölümüne seven, Kırşehir aşığı bir insan olarak, bir doktor, bir Belediye Başkanı olarak tarihe geçti.

Kendisinin sivri çıkışları, konuşmaları nedeniyle “Deli Doktor, Deli Başkan” dedirtti. Bu unvandan da çok hoşlanırdı.

Kırşehir’in menfaati için rakibi siyasileri hep dize getirdi.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e gittik, “Sayın Cumhurbaşkanım, sizden Kırşehir’e yatırım, Belediye’ye yardım istiyorum” dedi.

İşte o Demirel “Ne istiyorsun Başkan?” dedi. Cahit Gürses de “Kıtlıkta verilen dürüm, bollukta unutulmaz” dedi.

Cahit Gürses öyle bir Kırşehirliydi ki öyle bir Belediye Başkanı’ydı ki onun yaptıklarını kimse yapamazdı, yapamadı da.

Muharrem Ertaş adına tüm ozanları simgeleyen Muharrem Ertaş Ozan Anıtı yaptırdı şehrin girişine. Açılışına kırk yıldır Kırşehir’e gelemeyen ve küs yaşayan oğlu Neşet Ertaş’ı nasıl yaptı, nasıl etti Kırşehir’e getirdi.

Terme Oteli’nde Cahit Gürses, Neşet Ertaş ve ben üçümüz beraber yiyor, içiyoruz. Neşet Ertaş bizim yanımızda bir şeyler yazıyordu. Yemekten sonra kalkmadan önce sazını eline aldı, “Ana vatanımsın, baba yurdumsun / Ozanlar diyarı şirin Kırşehir” türküsünü ilk bize çaldı, söyledi. “Babamın anıtını yaptıran Kırşehir’e saygı duyarım. Korkarım bir gün biri söker diye kaygı duyarım” diyen diğer bir türküsünü de söyledi.

Neşet Ertaş’a Muharrem Ertaş Ozan Anıtı’nın açılışını yaptırdıktan sonra akşam Ahi Stadyumu’nda bir de “Ozanlar Şöleni” düzendi.

Neşet Ertaş’tan önce sahneye çıkan Cahit Gürses Kırşehirlilere yaptığı tarihi konuşmada, “Ahi Evran bağrımda yatar, Hacı Bektaş’ı da öksüz koman getirin. Canım Kırşehir” sözleri Kırşehirlilere gözyaşı döktürmüştü.

Neşet Ertaş sahneye çıktıktan sonra yer gök, inlemiş ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar konser sürmüştü.

Cahit Gürses, anlatılmaz yaşanırdı. Cahit Gürses’le ilgili anılarım gözlerimin önünü geliyor.

Nice beraberliklerimiz oldu. Bitmez tükenmez dostluklarımız oldu. Ankara, İstanbul, Antalya başta olmak üzere pek çok Kırşehir gecelerine ve toplantılarına beraber gittik, oradaki Kırşehirlilerle bitmez tükenmez Kırşehir sevgisini anlata anlata bitiremezdi. Yaptığı konuşmalarıyla ağlamaklı olurdu.

Beraber ağladık, beraber güldük, kavga ettik, küstük, hemen ertesi günü arar, “Sayın basın biraz sonra sizi alacağım” derdi.

Öyle biriydi işte; “Deli Cahit’ti, Deli doktordu, Deli Belediye Başkanı’ydı… Ama hiç kimse onun kadar Kırşehir’i böyle delicesine sevmemişti. Benim dostum, benim deli arkadaşımdı. Şimdi beraberliklerimizden kısa kısa kesitler anlattım.

Kadere bak, dün beraber olduğum, dün üzülüp sevindiğimiz, her şeyi paylaştığımız dostum, kardeşim Cahit Gürses’in arkasında yazı yazmak ta varmış.

Cahit Gürses, “Sayın basın bu dediklerimi yazmazsan seni Civeleğin bahçesine kadar kovalarım” derdi.

Şimdi yazdım da kurtuldum. Eğer Cahit Gürses yaşasaydı 10 Mart 2022 tarihinde 71. yaş gününü kutlayacaktık onunla…

Cahit Gürses’i 60 yıldır tanırım, dostluklarımız oldu. Pek çok şeyi birlikte paylaştık.

Kırşehir siyasi tarihini, özellikle CHP tarafını böyle elektriklendiren, havalandıran bir siyasetçi gelmedi. 35 yaşında Belediye Başkanı oldu. İyi yaptı, kötü yaptı. Kendi partisi en büyük rakibiydi. Kırşehir’in küllüğünü güllüğe çevirdi. Siyasi rakiplerini çoğalttı, herkesi karşısına dikti. Ama yine ezdi, geçti.

Kırşehir’e neler yapmadı ki?

Aşağı Buğday Pazarı’nın yerini yeniden düzenledi Çiftçiler Anıtı dikti.

Bugünkü Cacabey Meydanı’nın açılmasının temellerini ilk o attı. Şaraphaneyi yerle bir etti.

Kırşehir’i park ve bahçelerle o tanıştırdı. Uğur Mumcu Basın Anıtı’nı o yaptırmıştı.

Kültür Bakanlığı’na Ahi Evran-ı Veli ile Aşık Paşa’nın heykellerini de yaptırmıştı.

O tarihte ANAP Hükümetini dize getirip, seçim kazandı. Türkiye’ye demokrasi dersi verdi. Belediye’nin girişine “demokrasiyi hizmetle getireceğiz” diye yazdı.

Bugünkü Masal Parkı’nın yerinde bulunan TMO silolarını ANAP’lı Milletvekili Kâzım Çağlayan’la el ele vererek o kaldırttı. Kâzım Çağlayan’la Kırşehir için o kavga etti. Sonra ben onları bir araya getirdim, hizmette birleştirdim.

Cahit Gürses nerde ağlayacağını, nerde güleceğini bilirdi.

Bakan olacak, bakanlığa yakışır birisiydi. Kendisini Kırşehir’e yaptığı hizmetlerinde dolayı görevi sırasında gazete olarak yaptığımız bir törende plâketle ödüllendirmiştik.

Kendisi çok meraklıydı. Gelir gazetemize benim fotoğraf arşivlerimi karıştırır, gazetemizin eski nüshalarını okumaktan keyif alırdı.

Nice düğün ve cenazelere birlikte gittik. Cenaze evinde oturur ağlardı. Düğüne geldiğini gören ustalar onun için “Ağ Gelin” türküsünü söylerdi.

Cahit Gürses böyle bir insandı, böyle bir doktor, böyle bir Belediye Başkanı’ydı.

Yıllar yılı Kırşehirlilere kendisini anlattırdı, durdu bir masal gibi.

Ve bu güzel adamı 25 Şubat günü kaybettik.

Ölüm haberini alınca ne diyeceğimi bilemedim.

Sesim çıkmadı, ölüm böyle bir şeymiş.

Cahit’le olan 60 yıllık dostluğumuz yaşanmışlıklarımız gözlerimin önüne geldi. Ne üzüleceğimi bildim, ne ona yazacağımı... 

İçimden geldiği gibi yazdım.

Cumartesi günü onu, yani Cahit Gürses’i Belediye önünde yapılan törenden sonra Ahi Evran Camii’ne götürdük. Orada namazını kıldıktan sonra vefalı dostlarıyla, kadir kıymet bilen hemşehrilerinin omuzlarında Bağbaşı Mezarlığı’nda annesi Rabia ve babası Mehmet Ali Gürses’in yanında toprağa verdik.

Mezarlıktan ayrılırken, gözlerimden iki damla yaş aktı. Orada, mezarı başında eskisi gibi sesimin çıktığı kadar bağırarak  “Ey Cahit Gürses, nerdesin? Şimdi ben sana ne diyeyim? Allah’tan sana rahmetler diliyorum” dedim.

Başka ne diyeyim sana sevgili Cahit.

Elveda Dr. Cahit Gürses!..