Tarih ve kültür şehri Kırşehir bugüne kadar nice badireler atlatmış, demokrasi ve inançları uğruna ne çileler çekmiş bir kenttir benim gözümde…
Şöyle Kervansaray Dağı’na çıkıp sana bakıyorum.
Ne öyle mahzun ve üzüntülü halinde bakıp duruyorsun?
Adına, tadına kurban olduğum Kırşehir!
Söyle bana ne diyorsun öyle…
Peki öyleyse soruyorum sana…
“Neden yazmıyorsun beni, benim çaresizliğimi, göz göre kaybediyorum, eriyorum, yok oluyorum. Görmüyor musun başka illeri, ilçeleri… Başka iller gibi büyüyemiyorum, ne olacak benim halim… Ahi Evran’ımla, Aşık Paşa’mla, Caca Bey’imle, Yunus Emre’mle, Şeyh Edebali’mle, Süleyman Türkmani’mle, siyasetçilerin yüzünden bağrımdan koparılmış Hacı Bektaş-ı Veli’mle, ayakta durmaya çalışan, tarih ve kültür şehri olduğumu herkes biliyor da sinemde yaşayanlar anlamıyorlar beni…Ya benim toprağımda politika yapanlar, yaptığını sananlar, neden bana gereği gibi sahip çıkamıyorlar? Beni de başka iller gibi güçlü kılamıyorlar?”
Haklısın anam Kırşehir…
“Haklıysan benim için, Kırşehir için sinemde yatan ulularıma karşı susmayacaksınız. Yazacaksınız beni. Yoksa sen de mi menfaatçilerin, yalakaların saflarına geçtin?”
Ben sana ne diyeyim Kırşehir…
Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım…
Ekmeğini yediğimi, suyunu içtiğim Kırşehir…
Sen benim için çok kutsal bir şehirsin.
Sana hizmet etmezsem, senin haklarını savunmazsam, yazıklar olsun bana…
Kırarım bu kalemi…
Herkes biliyor ki ben Kırşehir’de bırakın bir Kırşehirliyi, köpeğine dahi söz söyletmeyen birisiyim.
Yalakaların, menfaatçilerin, şakşakçıların, liboşların topuna lanet olsun.
Ama Kırşehir’im sana bir şeyi üzülerek söylemeliyim ki Kırşehir’de, bu memlekette seni, senin haklarını, savunacak kimse çıkmıyor ki artık… Çıkar ve menfaat her şeyin önüne geçti.
Bu memleketin toprağında mı, ekmeğinde mi, suyunda mı anlayamadım gitti. Her gün servetine servet katmak için her şeyi mubah görenlerin çoğaldığı bu toprakta, gözümde büyüttüğüm, bir şey sandığım adamların bir şey olmadıklarını öğrendik, ama iş işten çoktan geçti…
Peki öyle ise yine soracağım “Kırşehir’in hali ne olacak?”
Peki öyleyse ne yapalım yani?
Kırşehir’in sorunlarını yazmayalım mı?
Biz de başkaları gibi yalakalık, yağcılık, şakşakçılık yapıp, utanmadan ona buna övgüler mi düzelim?
İşte Kırşehir’de 3,5 yıl Valilik yapan, son günlerde bir takım hal ve hareketleriyle Türkiye gündeminde eleştiri konusu olan Valiye hala yağ çekip, giderayak işlerini yürütmenin çabasında olanlarla mı Kırşehir büyüyüp gelişecek?
“Kırşehir marka kent mi oldu” diyelim?
Siyasetçileri, yetkilileri, sorumluları uyarmayalım mı?
“Kırşehir’i marka kent yaptık” diyorlar!
Kırşehir gerçekten marka kent oldu da biz mi görmezden gelip inkâr ediyor, eleştiriyoruz?
“Kırşehir termal turizmin başkenti olacak!” diyenlerin kulağı çınlasın!
Ne oldu Kırşehir termal ve turizmde başkent mi oldu?
Afyon, Denizli, Kütahya, başka kentler, ilçeler dururken, milyonlarca insanı termal turizmle ağırlayıp, turizmden payını alırken Kırşehir’in adını kim duyar ki?
En basitinde eski ilçemiz Kozaklı kadar bile olamadığımızı hatırlatmayalım mı?
Kırşehir’e hangi turizmci, hangi yatırımcı getirildi de onlara devletin imkânlarını sonuna kadar sağladık?
Hep zorluk çıkardık, hep sorun ürettik, kimseyi Kırşehir’e getiremedik. Hasbelkader gelenleri de geldiğine, geleceğine, yaptığına, yapacağına bin pişman ettik.
Bütün bunları yazmayalım mı?
Adı Organize Sanayi Bölgesi olan yerde durumun yürekler acısı olduğunu yıllardır yazıyorum. Duymayanlara, görmeyenlere, ilgilenmeyenlere siz ne düşünüyorsunuz? Bize söylediklerinizi, anlattıklarınızı, Kırşehir’in sorumlularına da söyleyin lütfen!
Kırşehir’in her alanda kaybettiğini, söz verip yerine getiremeyenlere “kim inanıyor” diyorsanız ben söyleyeyim kimse inanmıyor, gülüyor onlara.
Kırşehir’den Çiçekdağı’na, oradan Samsun yoluna çıkan ana yol neden duble yol olmuyor?
Kırşehir-Ortaköy-Aksaray’a çıkan karayoluna bağlanan yol neden duble yol olmuyor?
Kırşehir-Kaman-Ankara yolu hala neden gereği gibi yapılıp tamamlanmıyor?
“Kırşehir büyümüyor, milletvekili sayımız neden üçe çıkmıyor, bu gidişle de bırakın üç milletvekilini iki olan milletvekili sayımız bire düşebilir” diyorum. Siyasetçilerimiz inanmıyor, “Bu durum küçük illerin kaderi!” diyorlar.
Nevşehir’in, Aksaray’ın nüfusu neden düşmüyor? Düşse idi bu illerin milletvekili sayısı düşer, azalırdı. Nevşehir üç milletvekili çıkarıyor, Kırşehir ikiye düştü. Göreceksiniz önümüzdeki yıllarda böyle devam ederse bire düşecek.
Kırşehir üçte, iki de ne oldu ki bire düşünce ne olacak?
Her işe siyaset bulaştırılıyor. İktidara yakın olmak için, iktidarın nimetlerinden yararlanmak için Kırşehir’e zarar verenleri görünce içim kan ağlıyor, ama ne benim, ne de benim gibi Kırşehir sevdalılarının elinde fazla bir şey de gelmiyor.
Kırşehir’de birlik ve beraberlik her geçen gün yok oluyor, çalışanın yanında, arkasında olmuyor, onu alaşağı etmek için bir takım yıpranmış ve kaşarlanmış isimler her türlü hünerlerini ortaya koyuyorlar.
İşte Kırşehir’de oda seçimlerinde bile işin içine siyaset sokuyorlar, siyasetçileri kendi çıkarlarıyla kullanmak istiyorlar. “Beni destekle, benim arkamda ol!” diyerek bir yerlere gelmek için her türlü ayak oyunlarını sergiliyorlar.
Tabi bu durumu gören Kırşehirlilerin çalışanın yanında, çalışmayanın karşısında olacaklar ve bunlara bir kez daha unutamayacakları dersi vereceklerini düşünüyorum.
İşte Kırşehir’im senin yaşadığını, gördüğünü, üzüntülerini yine yazıyorum.
Sonuç ne olacak?
Sonuç yine aynı…
Yine hüsran…