Benim çocuk olduğum 1960’lı yıllarda ya da genç olduğum 1970’li yıllarda Kırşehir’e öyle çok kar yağardı ki karlar nedeniyle yollar günlerce kapalı olurdu.

Yaşadığımız mahallemizde ve evimizin içinde elektrik ve su olmadığı için ne büyük zorluk, ne sıkıntılar yaşardık. Anlatamam.

Pek çok evde kömür yerine odun, talaş yakılır, birden yanan talaşla ev iyice ısınır, sonra söner evimiz yine buz gibi olurdu.

O zaman okullar şimdiki gibi 3-5 santim kar yağınca tatil olmaz, sabah yarım metreden fazla kar olsa da mecburen işe gidenlerin açtığı çığırdan bizler de 2-3 kilometre yürüyerek okula gidip gelirdik.

Kar ve soğuk hava adeta bizim yaşam biçimimiz olurdu.

Çocukluğumuzda az mı kardan adam yaptık, az mı kızaklardan kaydık, az mı aç kalan kuşları yemledik. 

Dedim ya çocuktuk, ama mutluyduk.

Son yıllarda karı Kırşehir’de göremez olmuştuk.

Kışın çok şiddetli olduğu Ocak ve Şubat aylarında son yıllarda bahar havası yaşar, 3-5 santim kara bile sevinir olurduk, ama bu kar bir gün sonra erir gider, yine karın yağmasını beklerdik.

Sonra Ocak’ta havaların ılık geçmesiyle ağaçlar çiçek açmaya başlar, Mart’ta ağaçlar meyveye durur, bir kuru dondurucu bir soğukla o meyve ağaçları kavrulur giderdi.

Çok şükür uzun yıllar sonra belki 25-30 yıl sonra ülkemize ve Kırşehir’e lapa lapa kar yağdı, merkezde yarım metreyi geçti, ilçe ve köylerde 1 metreyi, daha yükseklerde 1,5 ile 2 metreyi bulan kar yağdı.

Herkesin hasretle beklediği kar çok şükür yıllar sonra yağdı da doğa kendine geldi.

Yıllardır kuraklığın hakim olduğu ülkemizde ve Kırşehir’de ırmaklar, göller, barajlar kurudu, hatta çeşmelerde bile sular kesildi.

Mucur ilçemizin Seyfe Köyü’nde flamingoların uğrak yeri olan Seyfe Kuş Cenneti bile kurudu, çekildi, kuşlar gelmez oldu.

Kuraklık öyle ki en büyük zararı doğaya veriyor, ekili alanlar kuruyor, çiftçi ektiğinin karşılığını alamıyordu. Böyle olunca da insanlar ve ülkemiz ekonomik anlamda sıkıntı yaşıyordu.

İşte böyle kuraklığın hakim olduğu bir dönemden geçerken, ülkemizde ve Kırşehir’de böyle metreyi bulan kar yağışının olması herkesi sevindirdi. İnşallah bereketli bir yıl geçiririz ülke olarak…

Tabi bereket yağdı, ama bu süreçten zarar gören, sıkıntı yaşayanlar da elbette olmuştur.

Yoğun kar yağışından dolayı ülkemiz, hatta Kırşehir il genelinde kaza yapanlar, kazada can verenler, yaralananlar olduğu gibi, mahsur kalanlar, can ve mal kaybına uğrayanlar da elbette olmuştur.

Can verenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara, şifalar dilerken, maddi anlamda zarara uğrayanlara da canlarının sağ olmasını, eğer imkân varsa devletimizin bu zararlarını telafi etmelerini diliyorum. 

Kırşehir’de uzun yıllar sonra böyle yoğun bir kar yağışını kimse beklemiyordu. Galiba Kırşehir Belediyesi de bunu beklemiyor olacak ki bu konuda yeterli oranda araç ve gerece sahip olamamış, personel yetersizliği olunca şehirde kar mücadelesine gerekli oranda ve zamanında müdahale edememiştir. Bu da ister istemez halkın eleştirilerine neden olmuştur.

Belediye yetkililerinden aldığım bilgilere göre, Kırşehir Belediyesi’nin Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı 2 bıçaklı tuzlama kamyonu, 10 kepçe, 2 greyder, 4 el ekibi ve toplam değişerek 60 kişilik ekiple şehrin tüm bölgelerindeki kara müdahale edilmiş.

Çok yetersiz bir ekip olduğu için de karla gereken mücadelenin yapılamadığını benim gibi herkes gözlemledi.

Belediye Başkanı Ekicioğlu’nun sabahın 04.00’ünde mevcut Belediye ekiplerini sahaya sürerek ana caddelerde kar küreme ve temizleme çalışmalarını hızlandırsa da kenar mahallelere yetişilemediği görüldü.

Yoğun kar yağışının ardından buzlanmalara karşı tuzlama ve kar eritme solüsyonu uygulaması yapan Belediye çalışanlarına çarşı esnafının da destek verdiği gözlemlendi. Her esnaf işyerinin önünü kardan temizledi.

Belediye’nin elbette karla mücadelede tam olarak etkili olduğunu kimse söyleyemez.  Belediye Başkanı ve Belediye yetkilileri de bunu kabul ediyor. Ama eldeki imkânın bu kadar olduğu da ortada.

Kenar mahallelerde, ara sokaklarda, kaldırımda Belediye’nin yetersiz olduğunu herkes gördü. Ama İl Özel İdaresi’nin de etkili olmadığını gözlemledik. Çünkü Belediye sınırları dışında kalan besiciler karla kaplı yollara gidemediği için hayvanlar aç-susuz kaldı, hayvanını sağıp, sütünü alamadı.

Vatandaşlar böyle bir sıkıntılı bir süreçten geçerken, sen-ben tartışmasına girmek hoş olmadı, olmuyor da.

Kırşehir halkı kardan etkilenince bundan siyasi olarak kim bir yarar elde eder ki?

Nitekim Kırşehir’de etkili olan kar yağışının ardından şehrin muhtelif yerlerindeki karların temizlenmemesini değerlendiren AK Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Burhan Yıldız Kırşehir Belediyesi'nin karla mücadelesi hakkında bir açıklama yaptı.

Burhan Yıldız, Kırşehir Belediyesi’nin Kırşehir Valiliği’ne talepte bulunması halinde kar temizlenmesine destek verilebileceğini ifade ederken, “Kırşehir Belediyesi gelen şikâyetlere bakılırsa ara mahalle yollarını açmakta zorlanıyor. Kırşehir halkının bu bereket ve rahmet içerisinde perişan olmasına gönlümüz el vermiyor. Şayet Kırşehir Belediyesi’nin, Kırşehir Valiliği'nden talepte bulunması durumunda İl Özel İdaresine veya Karayollarına bağlı ekiplerimizin de şehir içindeki sıkıntıları rahatlıkla çözebileceğini halkımızın rahat bir nefes alabileceğini ümit ediyorum" ifadelerini kullandı.

Tabi bu öneriyi Kırşehir Belediye yönetimi nasıl değerlendiriyor bilmem, ama olan Kırşehir halkına olduğu ortada.

Bir yerde bir sorun, ya da sıkıntı varsa orada siyasi bir çıkar beklenmemeli diye düşünenlerdenim.

Nitekim de görüştüm pek çok hemşehrim hem Kırşehir Belediye Başkanına ve ekibine, hem de AK Parti’nin il yöneticilerine ve temsilcilerine tepki gösteriyordu.

Bakın bir hemşehrim ne diyordu:

“Ya kardeşim bugünkü işbaşındaki Belediye yönetiminden önce iktidar partimize mensup Belediye Başkanı ve yönetimi görevdeydi. O yönetime İŞKUR’dan ve İŞKUR’un finansıyla  500-600 kişi veriliyor, bu kişiler şehrin temizliğinden, park ve bahçelerin bakımından tutun da her biriminde çalıştırılıyordu. Hatta öyle ki bir çiçek saksının başında 10 kişi çalışıyordu. Şimdiki Belediye yönetimine bu verilmiyor. Onlarda elindeki 60-70 kişilik temizlik personeli ile koca şehri ancak temizliyor. Burada önemli olan bizlerin yaşadığı sıkıntı ve sorunlar. Elbette bu halk kendine hizmet edeni de, etmeyeni de sandık önüne gelince değerlendirecektir. Ama ne olur iktidar da, muhalefet te kuru çekişmeler içine getirerek bizleri cezalandırmasınlar.”

Ben diyecek bir şey bulamadım. Ya siz?

***

Biraz da gülelim!

Beş kuruş

Nasrettin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, nerdeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında tanımadığı genç bir adam. Nasrettin Hoca sormuş:

 "Ne cüretle vuruyorsun!.."

- "Özür dilerim hocam, sizi birine benzettim, küçük bir hata yaptım, ama siz pireyi deve yaptınız.

- "Yürü o zaman, kadıya gidiyoruz!"

Gitmişler kadıya, ikisini de dinleyen kadı efendi, Nasrettin Hoca'ya vuran gencin akrabasıymış. Kadı efendi, Nasrettin Hoca'yı yumuşatıp, akrabasını kurtarmaya çalışmış:

- "Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç adam kendine bir tokat atsa, kabul eder misin?"

Nasrettin Hoca ısrar etmiş:

- "Olmaz, mahkeme yapılsın."

Kadı efendi, bunun üzerine akrabası olan genç adama dönüp kararını vermiş:

- "Ceza olarak Nasrettin Hoca'ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!.."

Nasrettin Hoca, para almaya giden genç adamın dönmesini beklemiş. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, ama genç adam ortalıkta gözükmüyormuş.

Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasrettin Hoca, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirdikten sonra demiş ki:

- "Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyememem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!.."

***

Sevdiğim bir söz

“Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.” Socrates