Kırşehir caddeleri yabancılardan geçilmiyor. Sığınmacı veya mülteci, Irak ve İran’lıların sayısı oldukça fazla. Aslında şehrimiz yabancı ve sığınmacılarla çok eski yıllarda tanışmış. Bizim insanımız Almanya’yı gurbet etmeden, Kırşehir’e gurbetçi Almanlar yerleşmiş.

Cumhuriyet yeni kurulmuş. Ülkemiz baştan aşağı inşa ediliyor. 1930’lu yıllar, Gazi Mustafa Kemal eğitime çok önem veriyor. Yeni neslin çağdaş medeniyetlerle yarışacak hale gelmesi için çabalıyor. O nedenle yeni üniversiteler kurulması en büyük arzularından birisi. Tam o yıllarda Almanya’da Hitler Başkanlığındaki Nasyonel Sosyalist Partisi iktidara geliyor.

Nazizm hortluyor, başta Museviler olmak üzere, bilim adamlarından, sendikalara herkesime büyük baskılar başlıyor. Baskılar, işkencelere, ölümlere ve soykırıma kadar uzanıyor. Milyonlarca insan ülkesini terk etmek zorunda kılıyor. Atatürk zamanın Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’i görevlendirerek, Almanya’dan kaçmak zorunda kalan bilim adamlarının Türkiye’ ye davet edilerek; üniversitelerde görev almasını istemektedir.

Reşit Galip, İsviçre‘nin Zürih kentinde,  Rus devriminden kaçan Profesör Alfred  Malche ile görüşüyor. 1933 yılında Malche ise R. Galip’i , “Yurtdışındaki Alman Bilim Adamlarına Yardım Derneğini”  kuran, Patoloji Profesörü Philipp Schwartz ile tanıştırır. İlerleyen zamanlarda Malche Türkiye’ye gelerek  mevcut üniversiteleri inceler. Atatürk’ün isteğiyle bir rapor hazırlar. Artık üniversite reformu başlamıştır. İlk olarak İstanbul Üniversitesi kurulur. Sayıları yüze yakın mülteci ya da Almanca deyimiyle “ Heimatlos”  yani vatansız Profesör görev alır. Hatta Nazi Alman Hükümeti tarafından özel bültenle aranan, üç profesöre acil çalışma belgesi çıkartılır. Bunlardan birisi benim mesleğimin Türkiye’de modern anlamda eğitimini başlatan Profesör Diş Hekimi Alfred Kantorowicz’dir.

   İstanbul Üniversitesinin ardından Atatürk’ün çok istediği ve önem verdiği. Ankara Dil ve Tarih- Çoğrafya Fakültesi kurulur. 170 e yakın Alman ve Avusturya’lı bilim adamı üniversitelerde görev almaktadır. Bu hocaların hepsi Musevi değildir. Aralarında, her siyasi görüşten ve başka dinlerden insanlar da vardır. 1938 yılında  Clemens Holzmeister gibi  TBMM tasarımını ve çizimini yapan, mimarlık alanında tanınmış kişiler de gelir.

Takip eden yıllarda yaklaşık 800 Alman ve Avusturyalı mülteci ya da dilimize yerleşen adı ile  haymatloz bilim adamı ve sanatçı ülkemize yerleşir.    

         

   

              Alfred Kantorowicz

Türkçeyi de öğrenen Alman ve Avusturyalı  Profesörler, Türkiye' de bilimin gelişmesine önemli katkılar yaptılar. Bugün o dönemin birçok öğrencisi üniversitelerde hocalık yapmıştır.

2.Dünya Savaşı ülkemizi yönetenler tarafından çok dikkatle izlenmiş. Tarafsız politika izlenerek,

savaşa uzak kalmaya çalışmışlardır. Bunun yanında ülkede ekonomik sorunlar söz konusudur. Ordu

daima savaş hazır tutulmuş, ihtiyacı olabilecek yiyecek stokları sağlanmıştır. Nitekim 1944 yılında

Nazi Almanyası ile ilişkiler kopmuş. Arkasından Almanya'ya savaş ilan edilmiştir. Bu nedenle Alman pasaportu taşıyan göçmenlerin, çalışma sözleşmeleri iptal edilmiştir. Tüm Alman vatandaşlarının

on gün içerisinde Türkiye'yi terk etmesi talep edilmiş.  Hükümet tarafından ülkeyi terk etmeyen Alman

pasaportluların, Kırşehir, Yozgat ve Çorum'a gönderilmesine karar verilmiş.

Bu bir nevi gözaltıdır. Enterne edilen ailelerin çoğu Yahudi değildir. Hıristiyan, ateist ve hatta Nazi yanlısı insanlar da vardır. Rahmetli babaannem Fatma Çelik, toplumsal farkındalığı yüksek birisiydi. Fırsat buldukça anılarını anlattırır ve notlar alırdım. Nitekim kendisi büyük halam bebekken Kayaşeyhi mahallesine Almanların yerleştiklerini ve komşuluk yaptıklarından söz etmişti.

Yaptığım araştırmalara göre 1944-1945 yılları arası yaklaşık 170 kişi Kırşehir' de enterne edilmiştir. Her ne kadar, gözetim altındakilere çalışma, radyo bulundurma, mektup alma veya bir gazeteye abone olma yasağı olsa da, hoşgörülü davranılıyordu.

Peki kimdi bu gurbetçiler? Çoğunluğu Ankara'dan gelmişlerdi. Çok önemli kişilerin yanında, rahibelerden, çalışma izni almış sıradan Alman ve Avusturyalı göçmenler de bulunuyordu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü ve müzik bölümü kurucularından Prof.Dr. Eduard Zuckmayer, ünlü bir müzisyendi. Kırşehir'e ailesi ile birlikte geldi. Kırşehir'de bir koro kurmuştu. "Katolik rahibelerden ve genç sürgünlerden

oluşan bir başarılı bir ekip" olduğu yabancı kaynaklardan (Turkey's Modernization: Refugees from Nazism and Ataturk's Vision –Arnold Reisman )öğrendiklerim. Alman İktisatçı Prof. Dr. Fritz Baade; Terme Kaplıcalarını keşfetmiş, şehrimiz tarafından en çok tanınan sürgündür. Fahri hemşerimizdir. Baade anılarında  Terme için; " Burası eski çağlarda kullanılmış bir kaplıca gibiydi, kapatılmış olan şifalı suyun, kaynağını keşfettim. Kazı yaparak bugünkü kullanılır haline getirdik" diyecekti.

İna Gottfried ( öğretim görevlisi) ,Ernst Diez (Türk ve İslam Sanatları Tarihçisi),Hubert Kleinsorge ( Jeolog), Prof. Dr. Walter Ruben( Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesinde Hindistan Uzmanı), Kurt Laquer (Diplomat) gibi Yahudi olmayan, Nazi karşıtı insanlar da Kırşehir'de yaşamaya başlamışlardı. Bunu yanında Alman Orient-Bank müdürü Hans Von Aulock, Alman konsoloslukları ve okulları çalışanları gibi Nazi Hükümeti yanlısı insanlar da boz topraklara yerlemişler.

O tarihte Almanya'da yaşanan siyasi iklim Kırşehir'de de yaşanmış. İkiye bölünmüş bir Alman topluluğu oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu süreç içerisinden Ankara’dan Amerikalı yetkililerin sık sık şehrimize gelmesi ve enternelerin ev kapılarının altından bildiriler atılması, bazı istihbarat çalışmalarının da yapıldığını göstermektedir.