Yaşadığım ve ömrümün geçtiği Kırşehir’de hafızam beni eskilere götürüyor ve “Vay memleketim, vay Kırşehir’im” demekten kendimi alamıyorum.
Evet, Kırşehir'in ekmeğinden midir, suyundan mıdır bilinmez hiçbir konuda nedense anlaşamayız. Birinin “ak” dediğine, diğeri “kara” der. Bu bizim mayamızda var ki bir türlü atamayız.
Bir Kayserili, bir Aksaraylı, bir Konyalı, bir Nevşehirli gibi güçlerimizi nedense birleştiremeyiz.
Son yıllarda bunu üzerimizden attığımızı, biz de güçlerimizi birleştirdiğimizi düşünüyor ve “Biz de birlik ve beraberlik içindeyiz” diyorduk. 
Meğer yanılmışız!
İşte seçip Meclis'e gönderdiğimiz iki milletvekilimiz, muhalefetin elinde bir Belediyemiz var. İki milletvekilimiz de, Belediye Başkanımız da, bazı sivil toplum kuruluşları başkanlarımız de nedense özellikle de iktidar partisi milletvekiliyle “Kırşehir” için bir araya gelemiyorlar. Yani başka âlemdeler! 
Doğru dürüst birbirleriyle konuşmuyorlar, Kırşehir’in çözüm bekleyen sorunlarının ele alınacağı toplantılarda bile bir araya gelmiyorlar, ilgilenmiyorlar!
Böyle olunca da olan Kırşehir'e ve Kırşehirlilere oluyor.
Elbette iki kişi birbirini sevmeyebilir, küs ve kırgın olabilir, bir araya gelmeyebilir. Ama Kırşehir’de seçilmiş ne Milletvekili, ne de Belediye Başkanı, ne İl Genel Meclisi Üyesi, ne Belediye Meclisi Üyesi, ne de muhtar bunu yapamaz. Yapmaya da hakkı yoktur.
Çünkü bu kişileri halk “Bize hizmet etsin, bizim sorunlarımızı çözümlesin, bizi her ortamda en iyi şekilde temsil etsin” diye seçti.
Ama onlar halktan aldıkları oyla geldikleri makamda Kırşehir’e hizmet yapmıyorsa, oylarını aldıkları insanları unutup, onlara şaşı bakıyorsa buna hakları olmadığını çok iyi bilmeleri gerekir.
Çünkü o makamlar kimseye baki değil, onlara da baki olmayacaktır. 
Bugün Kırşehir’de durum ne yazık ki böyle.
Seçilmişlerimiz “Kırşehir” için konuşulan, tartışılan bir toplantıda bile bir araya gelmiyor, birbirlerine şaşı bakıyorlar, dolayısıyla da Kırşehir’in sorunları da yerinde sayıyor!
Vay kadersiz Kırşehir’im vay!
Ben burada kimin haklı, kimin haksız olduğu boyutuna girmeyeceğim.
Şimdi herkes kendinin haklı olduğunu söyleyecektir. Kaldı ki hiç kimse “Ayranım ekşi, cacığım kıllı!” demez.
Benim burada belirtmek istediğim böyle bir tabloyu Kırşehir ve Kırşehirlilerin hak etmediğidir.
İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırıp soralım.
Hepimiz Kırşehir'in ekmeğini yiyip, suyunu içmiyor muyuz?
Sokağında beraber yürüyüp, tozunda, çamurunda beraber yaşamıyor muyuz?
Sorunlarla, sıkıntılarla biz boğuşmuyor muyuz?
Hepimizin ortak amacı daha güzel, daha modern, huzurlu ve mutlu bir Kırşehir'de yaşamak değil mi?
Bu soruları çoğaltabiliriz.
O halde nedir bu tartışmalar?
Nedir bu hesaplaşmalar?
Nedir bu kopukluk?
Nedir bu sen-ben çekişmeleri?
Olmuyor beyler olmuyor, hem de hiç olmuyor…
Kırşehir'in bu tür kavga ve tartışmalarla kaybedecek zamanı yok.
Varsa kavganız Kırşehir için olsun. Kimse kendi kişisel sorun ve hesaplarını Kırşehir'in adını kullanarak, ya da bulunduğu makamın adını kullanarak yapmasın. Yaparlarsa onlar değil, kaybeden Kırşehir ve Kırşehirliler olacaktır.
İşte Kırşehir’in iki milletvekili var. Muhalefetteki milletvekilimizden kimsenin hizmet beklediği yok! Ama iktidardaki Milletvekilimiz Mustafa Kendirli’den Kırşehir’de herkesin büyük beklentisi vardı.
Görüldüğü üzere Sayın Kendirli’nin görev süresi 3 yılı geçti. Elle tutulur gözle görülür ciddi bir yatırım getiremediği de ortada. Başlattığı ve hizmete açtırdığı ve “Şu eser de benim” diyebileceği bir şey yok benim bildiğim ve gördüğüm kadarıyla. Varsa proje aşamasında, ya da yeni başlandı, ya da ihale sürecinde. Umarım başlattığı, ya da başlatacağı projeleri artık hayata geçirir ve biz de kendisini yaptığı ve getirdiği hizmetlerden dolayı hiç unutmaz, hep şükranla anarız.
Malum 80 ilde Hükümet Konağı varken, Kırşehir’de yapımına başlanan Hükümet Konağı’nın yurt olmasına engel olamayan, hastanede doktor sorununu çözemeyen bir milletvekili olarak seçime gidilirse bunun faturası hem Sayın Kendirli’ye hem de partisine kesileceğini unutmamalıdır.
Şunun şurasında milletvekili seçimlerine 1,5 yıl, hatta bir yıl kaldı diyebiliriz. O zaman Milletvekili Mustafa Kendirli ne yapıp, ne edecek Kırşehirlilerin beklentilerini karşılayacak, yatırımları getirecek. 
Yine 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde CHP-İYİ Parti’nin, yani Millet İttifakı’nın adayı olarak Kırşehir Belediye Başkanı seçilen Selahattin Ekicioğlu’nun görev süresinin de 2,5 yılı  bitti. Geriye kaldı 2,5 yıl…
500 milyon liralık büyük bir borç yükü ile Belediye’yi devralan Başkan Selahattin Ekicioğlu’nun işinin zor olduğunu herkes görüyor ve biliyor. “Bırakın hizmet etmeyi, Belediye çalışanlarının maaşlarını ödeyemez” dediği Başkan Ekicioğlu bir yandan geçmiş Belediye yönetiminin borçlarını ödüyor, --bugüne kadar 100 milyon liradan fazla borç ödedi-- diğer yandan Kırşehir halkına verdiği projeleri tek tek yerine getirmeye çalışıyor, doğru düzgün personel alamadığı için yatay geçişlerle, ya da geçici aldığı kişilerle Kırşehir halkının beklentilerini karşılamaya çalışıyor.
Zaman zaman Milletvekili Mustafa Kendirli ile Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu birbirlerini ulu orta eleştiriyor, hatta birbirlerini sert bir dille eleştiriyor.  Tabi bunun faturasını da Kırşehirliler olarak hepimiz ödüyoruz.
Biz “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi olarak bu tür tablolar yaşamak ve görmek istemiyoruz.
Yaşatmak ve göstermek isteyenlerin karşısında Kırşehir ve gazetemiz olacaktır.
Hiç kimse bulunduğu makamın görev ve sorumluluğuyla kendinden büyük konuşmasın, çalışma şevkini kırmaya kalkmasın ve kişisel beklentilerini Kırşehir'in üzerinde tutmasın.
Tutmaya kalkanlar, Kırşehir'e verdiği zararla anılacaktır.
Benden hatırlatması…
     
         ***

Sevdiğimiz bir söz!
 
“Cesaret günlük bir şeydir. Gerçekle göz göze geldiğinizde ve farkındalığınızdan geri adım atmayı reddettiğinizde, cesur yaşıyorsunuzdur.”
 
        ***

Biraz da gülelim!
 
Yalan yarışı
     Geçmiş bir zamanda padişahın biri "yalan yarışı" açmıştı. Kim inanılması mümkün olmayan bir yalan söylerse yarışı o kazanacak ve padişah tarafından bin altınla ödüllendirilecekti. Ülkenin en usta yalancıları marifetlerini göstermeye başladılar.
     Bir tanesi şöyle dedi:
     – Padişahım, ben gökyüzüne merdiven kurdum.
     Padişah karşılık verdi:
     – Olabilir, mümkündür.
     Bir başkası şu palavrayı sıktı:
 – Padişahım, ben okyanusun üzerine köprü kurdum. 
Padişah buna da:
     – Olabilir, mümkündür, diye karşılık verdi.
     Daha birçok usta yalancı usturuplu yalanlar söylediler. Ama padişah hepsine "mümkündür, olabilir" dedi. Hiçbirine "olamaz" demedi. Ama akıllının birisi padişahı kendi silahıyla tongaya düşürdü:
 – Padişahım, sizin merhum pederinizin, benim merhum pederime bin altın borcu vardı, deyince padişah yerinden fırladı:
 – Olamaz, dedi.
 Böylece adam yarışı kazanmış oldu.