Kırşehir’de özlenen ve beklenen kenetlenme örneğini görememenin üzüntüsünü yaşıyor memleket sevdalıları…
Kırşehir’in ekmeğinden mi, suyundan mı nedir bilmiyoruz, Kırşehir için koşturan, çaba harcayan insanların yanında değil, karşısında oluyoruz.
Neden böyle yapılıyor bilmiyoruz, ama bunu, bu tür girişimleri ve çabaları da doğru bulmuyoruz.
Malûmunuz 31 Mart seçimlerinde Kırşehir Belediyesi’nin yönetimi AK Parti’den CHP’ye geçti. Yani 25 yıl sonra CHP yeniden Kırşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandı. Bu da doğal bir sonuç. Demokrasi ve sandığa inanıyorsanız bu böyle işte.
Son 25 yılda iki dönem MHP, üç dönem AK Parti Kırşehir Belediyesi’ni yönetti. Bu süre içinde Kırşehir’de her şey normal seyrediyor, siyasi partilerin başkan ve yöneticileri Kırşehir’in adının geçtiği her yerde birlikteydiler.
Ne olduysa bu birliktelik 31 Mart seçimlerinden sonra bozuldu.
Neden bozuldu, niçin bozuldu? Ya da kim, ya da kimler bozdu? Mağlubiyeti hazmedememek olsa gerek.
Kırşehir’de hiç kimsenin kabul edemeyeceği bu durum, her geçen gün insanların tepkisine neden oluyor olan da Kırşehir’e oluyor.
Ben bu konuda geçen hafta bir yazı kaleme alarak Kırşehir için siyasi görüş ve düşüncelerin bir kenara atılarak birlikte olmanın gerekliliğine değinmiştim. Olur mu, olmaz mı bunu da zaman gösterecek.
Bugün Kırşehir’de yaşanan bu anlamsız kutuplaşmayı görünce aklıma 1990’lı yıllar geldi. O yılları bilen bilir, bilmeyenlere kısaca hatırlatmak istiyorum.
1989 Mart’ında iktidar olan Anavatan Partisi, kısa adıyla ANAP, Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Belediye Başkanlıklarını Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)’ye karşı kaybetmişti. Bu iller arasında Kırşehir’de bulunuyordu, aynen bugünkü gibi CHP’nin yerel seçimleri kazanması gibi.
Kırşehir Belediye Başkanı seçilen SHP’li Mehmet Ali Yapıcı, görevinin altı ayını doldurmuşken, Ankara yakınlarında geçirdiği bir trafik kazasını sonucu vefat edince 18 Şubat 1990’da Belediye Başkanlığı seçimi yenilenmişti. ANAP Kırşehir’de bu seçimi kazanmak için her şeyi yapmış, birçok vaadlerde bulunmuş, hatta geçtiğimiz aylarda özelleştirilen Kırşehir Şeker Fabrikası’nın temelini bile atmıştı. Ama Kırşehir halkı bütün vaadlere, baskılara rağmen ANAP’a oy vermeyerek, SHP’den bu kez de Dr. Cahit Gürses’i Kırşehir Belediye Başkanı seçmişti.
Önce 26 Mart 1989’da, ardından 18 Şubat 1990’da Kırşehir’de üst üste alınan yenilgiler ANAP’lı Kırşehir milletvekilleri başta olmak üzere parti örgütünü ve partilileri adeta şoke etmişti, ama ANAP ta giderek çatırdıyordu.
ANAP seçimi kazansaydı Kırşehir’e neler yapacaktı, neler? Şimdi Genel Merkeze ve Başbakana hangi yüzle bakacaklardı. Bakamadılar zaten.
Seçimin galibi SHP’de ise bayram havası esiyordu. Kırşehirliler bu seçimde de SHP’ye oy vererek sadece Türkiye’ye değil, tüm dünya kamuoyuna bir demokrasi dersi daha vermişlerdi.
SHP seçimi kazanmış, Dr. Cahit Gürses zaferle çıkmıştı. Gürses’in Kırşehir için ilginç projeleri vardı: “Kırşehir’i yaşanılır bir kent yapma yolunda beni kimse engelleyemez” diyordu. Ama eli kolu bağlı, parasız, pulsuz bir belediye teslim almıştı. Yığınla sorun kendisini bekliyordu. Başkan Gürses, “Kırşehir için günde dört saat uyuyabiliyorum. Elimden gelse hiç uyumayacağım” gibi sözlerle Kırşehirlilerin kendisine duyduğu sevgi ve güveni daha da pekiştiriyordu.
Gürses, her gün belediyede ekibiyle proje kâğıtlarını masaya seriyor. Geç saatlere kadar üzerinde çalışıyordu. Gürses, Kırşehir’e verdiği sözleri yerine getirmenin yollarını arıyordu. Parası yoktu, tek sermayesi Kırşehir sevgisi ve hizmet azmiydi.
Derken belediye üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı. SSK Belediye’nin tüm varlıklarına haciz koydurdu, bu olumsuzluk Cahit Gürses’in ilk anda şevkini kırdı, “Bu hareketi yapanlar bana değil, Kırşehir halkına kötülük yapmışlardır” diye üzüntüsünü dile getiriyordu. Ama Kırşehirliler Cahit Gürses’in yanındaydı.
Belediye’de bütün bunlar olup biterken, 14 Temmuz 1990’da ANAP milletvekili Kâzım Çağlayan, gazetemiz “Kırşehir Çiğdem” aracılığıyla Başkan Gürses’e ilk çıkışını yaptı: “Çalışmak istiyorsanız işte Kırşehir, işte SHP…” dedi.
Çağlayan bununla da kalmadı. Kırk gün sonra da 24 Ağustos’ta yine gazetemiz “Kırşehir Çiğdem” arıcılığıyla Cahit Gürses’i istifaya davet ederek, “Seçimden önce Türkiye’deki tüm sosyal demokratlar kendisine yardım vaat etmişlerdi. Hani şimdi neredeler? Gelsinler yardım etsinler ya… Bunu yapmadıklarına göre Cahit Gürses Kırşehir’e hizmet veremez, en iyisi istifa etsin” şeklinde konuştu.
Belediye ile ANAP arasında böylece kavga ortamına girildi. Başkan Gürses te yine gazetemiz “Kırşehir Çiğdem” arıcılığı ile Milletvekili Çağlayan’a cevap vererek, “Beni halk seçti. Ancak halk indirir. Kırşehir’e hizmet yolunda Belediye’den ölüm çıkar…” dedi.
Bu gerginlikler devam ederken Belediye Başkanı Cahit Gürses ile SHP İl Başkanı Sabri Yavuz il merkezinde bir basın toplantısını düzenleyerek Milletvekili Kâzım Çağlayan ve ANAP’ı tehdit ve şantaj yapmakla suçladılar. Bu gerginlik bir süre böyle devam etti.
Bugünkü gibi hatırlıyorum. Eylül ayının bir gününde Belediye Başkanı Cahit Gürses’le gazetemizde sohbet ediyoruz. Günlerden Cumartesi idi. Aynı saatlerde ANAP İl Merkezine geleceğini öğrendiğim Milletvekili Kâzım Çağlayan’ı, Gürses’ten habersiz gazetemize davet ettim. Her ikisi de birbirlerini görünce öpüşüp el sıkışarak hal hatır sordular. Yaklaşık bir saat kadar sohbet edildi.
Ben de Çağlayan’ın yaptıklarının Kırşehir’e zarar vereceğini, daha fazla inatlaşma olmadan birlik ve beraberliğin önemine dikkat çektim. Hatta Milletvekili Kazım Çağlayan’a yanlış yaptığını defalarca hatırlattım. Bunun üzerine sohbet olumlu bir havada geçti. Çağlayan da deyim yerinde ise Gürses’e karşı yelkenleri indirmeye başlamıştı. Sohbet sırasında Gürses sıkıntısını açmakta gecikmeyerek Çağlayan’a “Bana niye yardımcı olmuyorsun ağbi?” dedi. Çağlayan da Gürses’in bu yaklaşımına aynı samimiyetle karşılık vererek, “Hay hay Başkanım sen isteklerini bir dosya halinde getir, bana gel, elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım. Sana burada söz veriyorum” dedi.
Böylece iktidar partisinin milletvekilleri ile Belediye Başkanı Gürses arasında yaşanan buzlar erimeye başladı. Yani benim de çabamla Cahit Gürses, Çağlayan’ı dize getirmişti.
Gürses bundan sonra, Milletvekili Kâzım Çağlayan’ı da yanına alarak Kırşehirlilere verdiği sözleri yerine getirmeye koyuldu. Örneğin Toprak Mahsulleri Ofisi’nin bulunun bugünkü Masal Parkı’nın olduğu alanı Kırşehir Belediyesi’ne kazandırdı. Gürses, Milletvekili Çağlayan’la birçok bakanlıklara giderek, Belediye’nin sorunlarını çözümletti, onun desteğiyle Kırşehir’e pek çok hizmetler getirdi. Dolayısıyla hem Milletvekili Çağlayan Kırşehir’e getirdiği hizmetlerle unutulmaz milletvekilleri arasına adını yazdırdı, hem de Belediye Başkanı Cahit Gürses…
Özetle Milletvekili Kâzım Çağlayan’la, Belediye Başkanı Cahit Gürses arasındaki bu birliktelikten kim kazançlı çıktı? Kırşehir ve Kırşehirliler kazandı.
SHP’nin belediyeyi kazanması 1991 seçimlerinde üç milletvekilinin yolunu açmıştı.
Sonra DYP, 1991'de yapılan genel seçimlerden birinci parti olarak çıkınca, kendi başkanlığında DYP-SHP koalisyonu kuruldu. Süleyman Demirel Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı oldu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın’dı.
Bu arada Cahit Gürses, kardeşim Salih Güner’le birlikte Başbakan Süleyman Demirel’i makamında ziyaret etti. 30 dakika süren bir görüşme yaptı. Başbakan Demirel’e “Kıtlıkta vereceğiniz bir lokma bollukta unutulmaz” demeyi de unutmadı.
Demirel de “Kıtlıkta olduğumuzun farkında olmanıza sevindim” diye cevap verdi.
Ah o yıllarda çevresindeki kişiler yanlış yaptırdı Cahit Gürses’e. Sonuçta bedeli ağır oldu.
Bugün Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’nun da dikkat etmesi gereken en önemli şey budur. Ben uyarıyorum. İnşallah yanlış yapmaz.
Milletvekili Mustafa Kendirli eğer “Kırşehirliyim” diyorsa, nüfus cüzdanında “Kırşehir” yazıyorsa önce Kırşehir için her şeyi yapmalıdır. Kırşehir’in devam eden kamu inşaatlarının bitirilmesini, Çevre Yolu’nun yapılmasını mutlaka hayata geçirilmesini sağlamalıdır.
İşte Kırşehir'de yaklaşık 10 milyon TL'ye mal olan Aşıkpaşa Tabiat Parkı, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belediyeye devir edilmedi, adeta çürümeye terk edildi. Bu sorun mutlaka çözümlenip, Belediye’ye devredilmeli. Bunu yapmak ta Milletvekili Kendirli’nin görevi. Bu ve diğer Kırşehir’in sorunları çözerse, Kırşehirliler Kendirli’ye dualar edecektir.
Yarın milletvekilliği biter, yaptığı hizmetlerle anılır ve Kırşehir’de alnı açık, başı dik gezer. Ona da bu yakışır. Ben de onun bu hizmetlerini her gün yazmakla mükellef olduğumu düşünüyorum.
Her şey gelir, geçer. Kırşehir siyasetinde kimler geldi, kimler geçti. Hizmet edenler anılıyor, getirmeyenler ise halkın içine çıkamıyor.
31 Mart seçimlerinin ardından Milletvekili Mustafa Kendirli “Önce can, sonra canan” sözlerini gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”in eleştirileri üzerine yanlış olduğunu kabul edip, geri adım attığını ifade etse de hala Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu ile Kırşehir’in sorunları konusunda bir araya gelmediklerini öğreniyor ve bunu da Kırşehir adına talihsizlik olarak değerlendiriyorum.
Yukarıda bir milletvekili ile bir belediye başkanı arasında yaşanan iç çekişmeleri ve tartışmaları dile getirip, bir gazeteci olarak onları Kırşehir için nasıl bir araya getirmişsek, bugün de Kendirli ile Ekicioğlu’nun Kırşehir’in menfaati için bir araya gelmesini arzu ediyoruz.
Umarım Kırşehir’de bu tür iç çekişmeler, sen-ben kavgaları olmaz. Kazanan hem Kırşehir olsun, hem de Kendirli ile Ekicioğlu…
08.10.2019