Kırşehir kültür şehri mi?
Pazartesi günü gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”de bir haber yaptık, tarihi eserlerimize gereği gibi bakmıyor, koruyamıyoruz dedik. Kırşehir’in en önemli Cacabey Medresesi’nin kaderine terk edildiğini, kubbe kısmının otlarla yeşerdiğini haber yaptık.
Kırşehir’in en önemli Cacabey Medresesi’nin kaderine terk edildiğini, kubbe kısmının otlarla yeşerdiğini haber yaptık.
Yine aynı haberde Lali Camii ve hemen arkasındaki Melikgazi Kümbeti’nin de yine Cacabey Medresesi gibi kaderine terk edildiğini gündeme getirdik.
Yetkililerden tık yok!
Yıllarca Kırşehir’de Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nü yapanlar nedense görevlerini gereğince yapmadıkları, ya da yapamadıkları için bırakın Kırşehir’in tarih ve kültür şehri olmayı beceremediğimiz gibi mevcut eserlerimizi bile koruyamadılar, sahip çıkmadılar ne yazık ki!
Gazetemizde yayınladığımız bu haberden sonra bir hemşerimiz geldi ve bu konuda kültürel miraslarımıza sahip çıktığımız, gündeme getirdiğimiz için bizleri tebrik etti. Ancak bir o kadar da sitem etti.
Kırşehir'i çok sevdiğini, bir Kırşehir sevdalısı olduğunu sık sık vurgulayan hemşehrimiz bakın şunları anlattı:
“Biz kendi değerlerimize neden sahip çıkmıyor, koruyamıyoruz. Kırşehir bu kafa ve mantıkla hiçbir zaman tarih ve kültür şehri olamayız. Kırşehir’e gelen yatırımcılar neden yatırım yapmıyor, onlara yatırım yaptıramıyoruz. Kırşehir'e yatırımcıların gelmeme sebeplerinin başında ilimizin ulaşım sorunu geliyor. Kırşehir'in bir Kayseri gibi, bir Konya gibi olabilmesi için demiryolu ağına bağlanması lazım. Havaalanı mutlaka kurulması şart. Örnek vereyim; Kayseri ya da Konya’ya bir yatırımcı geliyor, kendi memleketine fabrika kuruyor. İstanbul'daki şirket merkezinden sabah çıkıyor bir saat sonra uçakla Kayseri ya da Konya’ya iniyor. Orada akşama kadar kalıyor, işlerini takip ediyor aynı akşam uçakla tekrar İstanbul'a dönüyor. Dolayısıyla o yatırımcı İstanbul'da ticari faaliyetini sürdürürken kendi memleketinden de kopmuyor. Bizim Kırşehir böyle değil. Kırşehir'i sanayileştirmek, ayağa kaldırmak nasıl olur, nasıl başarılır. Önce Kırşehir'in Bakan pozisyonunda adamı olması lazım ve o bakanın da Kırşehir'i çok sevmesi lazım. Şöyle gözünüzün önüne bir getirin. Konya'da, Kayseri'de, Trabzon'da, Malatya'da, Erzurum'da, Gaziantep'te çıkmış pek çok siyasetçi her devirde, her hükümette bakan olmuşlar. Onlar bakanlık yaptığı yıllarda illerine hizmet etmişler. Ben Kırşehir'i elli yıldır yakından izliyorum. Seçtiklerimizi hatırlayınız. Hangisi Kırşehir'i ayağa kaldıracak, hangisi Kırşehir'de göçü durduracak, hangisi Kırşehir'in nüfusunu artıracak projelere imza attılar. Yok yok!.. siz ne derseniz deyiniz. Ben Kırşehir'in bundan sonra sanayileşeceğine inanmıyorum. Kırşehir'de bu ışığı göremiyorum… Ben böyle düşünürsem yabancı ne düşünecek? Elbette onlar hiç gelmek istemez.”
Bu değerli hemşerimizi dinlerken, ben de “Kendilerine İstanbul'da, Ankara'da oturup Kırşehir'i sevmekle bu işi olmaz. Kırşehir'i sevmek, Kırşehir'e bir iş sahası açmakla, insanlara ekmek yedirmekle olur. Kırşehir’de kazanıp başka illere yatırım yapanları bundan vazgeçirmek, onları memleketlerine yatırım yaptırmaya ikna etmek, onların sorunlarını çözmekle olur“ dedim.
Biz “Kırşehir Çiğdem” gazetesi olarak ben ve ağabeyim Şevket Güner geçmişte Kırşehir'le ilgili yüzlerce yazı kaleme aldık.
Kırşehir'in içine düştüğü bu çaresizliğe isyan ettik.
Şimdi biz Kırşehir'de kalmışsak, Kırşehir'in tozunu, çamurunu çiğniyorsak bizim hiçbir şeyi bilmediğimiz, görmediğimiz, yaşamadığımız, farkına varmadığımız anlamına gelmez.
Ben kendi adıma söylüyorum. Bir kere daha belirtmeliyim ki, geçmiş yıllarda çok yazı yazdım. Artık ben de iyice inanmaya başladım ki Kırşehir hiçbir zaman sanayi şehri olamaz.
Adı Organize Sanayi Bölgesi olan yerdeki birkaç orta ölçekli tesisin de ne kendilerine, ne de Kırşehir'e faydası olmadığını herkes biliyor zaten.
Petlas, Şeker Fabrikası ve Çemaş ta olmasa Kırşehir’in adı okunmaz.
Şimdi ne yapalım yani. İlla ki birilerini eleştirmek, yerden yere vurmak belki işin kolay tarafı olabilir. Ama kabahat onların da değil.
Siz Kırşehirliler!.. biz Kırşehirliyiz diyenler, sizin hiç mi kabahatiniz yok?
Nerede sizin Kırşehir'de doğmuş büyümüş evlatlarınız? Niye Kırşehir'e gelmiyorlar? Niye Kırşehir'e bir çivi çakmıyorlar?
Ben artık siyasetçilerin de bu işlerin lokomotifi olduğuna inanmıyorum. Çünkü geçmişte defalarca yazdık, söyledik, dile getirdik. Onlar bilmiyorlar mı, görmüyorlar mı Kırşehir'in durumunu? Ama ne yazık ki, seçilip bir yere gelinceye kadar her şey mubah oluyor. Ondan sonra günlük işlerin peşine takılıp gidiyorlar.
Bugün Kırşehir için kafa yoran, proje üreten Milletvekilimiz Mikâil Arslan var. Salih Çetinkaya var. Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci var.
Ben kendi adıma yazıyor ve söylüyorum ki, Kırşehir'in bir tek kurtuluş umudu termal turizmdir.
Bir de Ahi Evran Üniversitesi'nin yeni fakülte ve birimlerinin açılarak öğrenci sayısının 30 binlere çıkarılmasıdır.
Bunun dışında yemin ediyorum sanayileşmek, sanayi şehri olmak Kırşehir'in geleceği değildir artık.
Siyasilerimiz, Kaman'a, Mucur'a, Çiçekdağı'na, Akpınar'a Organize Sanayi Bölgeleri kursunlar. Varsın bu ilçelerimiz bari kalkınsın. Hiç olmazsa köyleri boşalmış, beldeleri boşalmış hepsi başka şehirlere göçmüş bu ilçelerimizin kalkınması bizleri sevindirir.
Yanı başımızdaki eski ilçemiz 7 bin nüfuslu Kozaklı'da termal turizm almış başını gitmiş, sekiz-on tane dört-beş yıldızlı oteller yapılmış. Yatak sayısı 20 bine yaklaşmış. Ben şimdi bu termal turizm konusunda Kırşehir'in içine düştüğü duruma üzüleyim mi, ağlayayım mı?
Yine eski ilçemiz Hacıbektaş inanç turizminde en iyi şekilde faydalanıyor. Her gün yüzlerce kişi İstanbul'dan, Ankara'dan, Sivas'tan, Tokat'tan gelen insanlar Hacıbektaş'a hareket getiriyor, sıcak para akıtıyor, ekonominin çarklarını işletiyor.
Ancak bunlara yaza yaza biz de usandık, gına geldi artık.
Küçük esnaf ve sanatkârı bitmiş, bir avuç tüccarı ve sanayicisi can çekişiyor. Emeklileri yiyecek ekmeğe muhtaç. Çiftçisi, üreticisi, köylüsü kahvehanelerde zaman tüketiyor. Tarlalar boş yatıyor. Tarlasına eken parasını alamıyor. Yürekler acısı Kırşehir'in çaresizliğine ben hala kafa yoruyorum.
Ama ne yaparsın ki Kırşehir'in tozundan, toprağından kopamıyoruz.
Tarih ve kültür şehri diye övündüğümüz Kırşehir'de ne tarih kaldı ne de kültür.
İnanmıyorsanız lütfen çevrenize bir bakınız. Nevşehir bu konuda almış başını gidiyor. Yüzbinler, milyonlar Kapadokya diye Nevşehir’e gidiyor, oraları geçiyor, oraya para bırakıyor. Biz de tarih ve kültür şehri diye övünüyor ve üçbeş yüz turist hasbelkader uğradı diye seviniyoruz.
Böyle olmamalı Kırşehir.
Ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim, demokrasi gazisi Kırşehir'in bu duruma düşmesine üzülüyor, kahroluyoruz. Elimizden bundan başka bir şey de gelmiyor ne yazık ki!..
***
Biraz da gülelim!
Taksi şoförü, yolcu ve karısı
Adam durdurduğu teksi şoförüne sormuş:
– Esenboğa Hava Alanı’na kadar kaç TL’ye götürürsün?
Taksici cevap vermiş:
– 150 TL’ye götürürüm.
– Peki yanımda karım olursa ne kadara götürürsün?
– Yine 150 TL’ye götürürüm.
Bunu duyan adam karısına dönmüş ve şöyle demiş:
– Sana beş para etmezsin diye boşuna demiyormuşum!
***
Sevdiğim bir söz
“Aptalı sık sık affetmek onu ahlaksız yapar.”
(Publius Cyrus)