DURSUN YASTIMAN o günleri anlatıyor.
OTUZ YILLIK KIRŞEHİR İLİ DÖRT SAATTE İLÇE YAPILDI
Acı olayların yıl dönümleri olmaz, ancak anma günleri olur. Biz Kırşehirliler bundan tam 61 yıl önce dünya siyaset tarihinde bile eşine rastlanmamış bir olayla sarsılmıştık. İş başındaki iktidar otuz yıllık Kırşehir ilini dört saatte ilçeliğe mahkûm etmişti. Kırşehir halkı üç yıl boyunca yabancı işgaline uğramış gibi acılar içinde yanmış, ağlamış, her gün yeniden ölmüştü. İktidara yaranmak isteyen görevlilerin ve yandaşlarının reva gördükleri zulüm ve tertipler de Kırşehirlilerin yarasına tuz-biber ekmişti. Her yıl anmadan geçemediğimiz ve geçemeyeceğimiz ilçelik olayını yeni kuşaklara anlatırken devletin dikkatini her dönemde gadre uğramış Kırşehir'in üzerine çekmek, Avanos, Hacıbektaş ve Kozaklı ilçelerimiz elimizden alınarak gasp edilen rüçhan haklarımızı geri almak yatıyor bilinç altımızda belki de...
İşte bu acı, bu ibret verici olayı yine anma günü geldi. Türk siyaset tarihine, hatta dünya siyaset tarihine kara bir sayfa olarak geçen olayın 61’inci yılına ulaştık. O günleri anlatarak bilmeyenlere de yaşatmakla bir nebze olsun içimizi dökmüş ve rahatlamış olacağız böylece...
Masamın üzerinde Kırşehir'i ilçeliğe mahkûm eden kanunun görüşülüp kabul edildiği 30 Haziran 1954 tarihli TBMM Zabıt Ceridesi duruyor. Reis Vekili Esat Budakoğlu'nun başkanlığında saat 15.05'te açılan on beşinci inikat, yani oturum saat 22.00'de kapanmış. Gündemin son maddesinde yer alan beş maddelik “Kırşehir vilâyetinin kaldırılmasına ve Nevşehir kazasında 'Nevşehir' adıyla yeniden bir vilâyet kurulmasına dair kanun lâyihası” önceki maddelerin görüşülmesinden sonra ele alınmış ki yedi saat süren toplantının en fazla dört saati Kırşehir'in ilçeliğe indirilmesi görüşmeleriyle geçmiş olmalıdır. Bu görüşmeler tutanakta 18,5 sayfa olarak özetlenmiş. Kırşehir’in ilçe yapılmasını kabul eden, reddeden, oylamaya katılmayanların listesi de tutanağın sonuna eklenmiş. Meclis kürsüsünden yapılan konuşmalar en çok da Kırşehir'de milletvekilliklerinin tamamını alarak Demokrat Parti iktidarının hedef tahtası haline gelen CMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) Genel Başkanı ve Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı ile DP (Demokrat Parti) Genel Başkanı ve Başvekil Adnan Menderes arasında söz düellosu şeklinde geçmiş tabiî ki...
Kırşehir'i ilçeliğe indiren kanunu kabul eden 259 kişilik listeye bakıyorum: Kırşehirli Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağ, televizyonda Menderes'in sevgilisinin anlatıldığı “Ben Onu Çok Sevdim” dizisini izleyenlerin hatırlayabileceği Etem Menderes, suikasta kurban giden gazeteci Çetin Emeç'in babası gazeteci Selim Ragıp Emeç, diğer gazeteciler Bahadır Dülger ve Cihat Baban, 27 Mayıs ihtilalinden sonra iktidarın hatalarını idamla ödeyen iki bakan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, Atatürk’ün yakın arkadaşı ve Millî Mücadele kahramanı Ali Fuad Cebesoy, Meclis’in tek Rum milletvekili Aleksandros Hacopulos, ilçe olsun diye oy verdiği Kırşehir’e tekrar il olduktan bir yıl sonra vali olarak atanacak ve 27 Mayıs ihtilâliyle valilikten alınarak Yassıada’yı boylayacak olan Ahmet Tekelioğlu, edebiyatımızın üstadlarından Prof. Fuat Köprülü, Nazlı Ilıcak’ın babası Muammer Çavuşoğlu, şimdi hastanesiyle tanınan Dr. Behçet Uz, Celâl Bayar’ın damadı Ahmet İhsan Gürsoy, eski Maarif Vekili Tevfik İleri, 1959-1960’ta İstanbul'da yedek subay olarak görev yaparken Bostancı'da aynı daireyi paylaştığımız askerlik arkadaşım Tolon Baykal’ın babası emekli vali İsmail Hakkı Baykal -ki son yıllarında felç geçirmiş, evinde hasta yatıyordu- ve... Kırşehir’le aynı yörenin çocukları olan Ankara, Kayseri, Konya, Niğde ve Yozgat milletvekilleri...
BEŞ MADDELİK KANUN MECLİS'TEN DÖRT SAATTE GEÇTİ
Oylamada red oyu kullanan 39 kişiyi gözden geçiriyorum: Tabiî ki başta Kırşehir milletvekilleri Osman Bölükbaşı, Ahmet Bilgin, Mehmet Mahmutoğlu ve Tahir Taşer, Ekrem Alican, Kıbrıs çıkarmamızın Dışişleri Bakanı Turan Güneş, İsmet İnönü...
Reisicumhur Celâl Bayar'ın tarafsız kaldığı oylamaya katılmayanlar arasında muhalefet milletvekillerinin yanı sıra Menderes’in hışmına uğramak istemeyen iktidar milletvekilleri de var: Kasım Küfrevî, Seyfi Kurtbek, Sırrı Yırcalı, Reşat Akşemseddinoğlu, İbrahim Öktem, Servet Sezgin, Doğu Perinçek’in babası Sadık Perinçek, Rıfkı Salim Burçak, ünlü şairlerimizden Faruk Nafiz Çamlıbel, Yassıada’da yargılanırken kalp krizinden ölen Dr. Lütfi Kırdar, Cumhuriyet gazetesi başyazarı Nadir Nadi, ünlü hatip Hamdullah Suphi Tanrıöver, eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Nuri Yamut, 1950 yılında Kore’ye gönderilen ilk Türk Tugayı’nın komutanı ve kızıllara karşı kazanılan Kunuri Zaferi’nin kahramanı Emekli Tümgeneral Tahsin Yazıcı, Ekrem Hayri Üstündağ, Kırşehir kanunu görüşülürken yaptığı konuşmadan dolayı Meclis’ten uzaklaştırılma cezası alan Kırşehir milletvekili Osman Alişiroğlu, Ziyad Ebüzziya, Samet Ağaoğlu, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, 27 Mayıs 1960’tan sonra kısa bir süreliğine tekrar Tarım Bakanlığı’na getirilecek olan Cavit Oral, 17 Şubat 1959’da Başbakan Adnan Menderes'in başkanlığındaki bir heyetle birlikte gittiği İngiltere'de uçağının inerken düşmesi sonucu yaşamını yitiren Basın-Yayın Vekili Server Somuncuoğlu, demiryollarının geliştirilmesi ve uçak sanayiinin kurulmasına büyük katkılarda bulunan iş adamı Nuri Demirağ, Feridun Ergin, Osman Bölükbaşı’yla birlikte Millet Partisi’ni kuranlardan Hikmet Bayur...
Bu tarihî oturumun ayrıntılarına geçmeden önce Kırşehir’in ilçeliğe indirilmesi olayının öncesi ve sonrasında yaşananları Hürriyet gazetesi Ankara muhabiri Emin Karakuş’un yıllar sonra kaleme aldığı ve 1977 yılında Hürriyet Yayınları arasında çıkan “Kırk Yıllık Bir Gazeteci Gözüyle İşte Ankara” kitabından okuyalım. Okuyalım ki siyaset adına o zaman oynanan oyunlarla bugün tanık olduğumuz olaylar arasında nasıl bir paralellik olduğunu görelim.
SEN MİSİN BÖLÜKBAŞI’YA OY VEREN?
Seçimlerin hangi koşullarda yapıldığı konusunda örnekler vermek uzun sürecek. Yalnız bu seçimlerin de her türlü baskı altında yapıldığı konusunda hemen herkes birleşmiş gibiydi. Seçimlerde sandık kaçırma, muhalefete ait oyları yakma gibi göze batan çirkin olaylar olmadı. Ancak seçimlerden önce bütün köşe başları tutulmuş, muhalefetten olanlar seçime etki yapacak yerlerden uzaklaştırılmış, seçimler “Armut piş, ağzıma düş” haline getirilmişti.
Bütün bu olup bitenlere karşı iş muhalif milletvekillerine oy veren bölgelerin cezalandırılmasına gelmişti. Bu cezalar uygulanmalıydı ki bir daha bu gibi “münasebetsizlikler” meydana gelmesin.
Muhalefet yıllarından tanıdığım, iyi ilişkilerimi sürdürdüğüm bir bakanı ara sıra ziyaret ederdim. Bu bakan “aşırı” denilen partililerden değildi. Kendi içlerinde süren kanunsuz olaylardan huzursuzluk duyar, konuşarak açılmak istediği zaman beni çağırır, olan bitenleri anlatırdı.
Bir gün kendisini görmeye gittiğimde bana “Yahu, sana bir şey söyleyeceğim, inanmayacaksın” dedi.
Birden heyecanlanarak bunun ne olduğunu sordum.
Verdiği cevap şu oldu:
“Kırşehir’i ilçe haline getirecekler!”
“Neden?” diyecek oldum, şu cevabı verdi:
“Çünkü bütün uyarılara rağmen Kırşehirliler oylarını Bölükbaşı’ya verdiler.”
Bir bölge halkını verdiği oydan dolayı cezalandırmak düpedüz Anayasaya karşı çıkmaktı. Vicdan ve düşünce özgürlüğünü ayaklar altına almaktı. Bakanın yanından ayrılırken onun çok düşünceli olduğunu gördüm. Anlaşılan bu davranışın sonucunu bildiği halde hazırlanan hükûmet tasarısına imzasını atmıştı.
Bakanlıktan ayrıldıktan sonra doğruca büroya gelerek haberi yazdım. Ertesi gün “manşet” olarak yayınlanmasını beklediğim haberden tek satırla bile söz edilmedi. Hemen telefona sarılarak durumu yazı işlerinden öğrenmek istedim. Gazetemizin sahibi “Karakuş galiba haber bulamamış, yazdığı şeye bak” diyerek kâğıdı kıvırmış, atmıştı.
Deli olmak işten değildi. Ertesi gün haberi bu kez daha ayrıntılı bir şekilde yineledim. Bunun üzerine “lütfen” gazetenin son sayfalarından birine koydular. Ne diyebilirsin? Ahlayıp, oflayıp verdiğim habere yandım.
Çünkü bu haberin ileride büyük olaylara yol açacağını düşünüyor, bu kadar büyük bir atlatma habere gazetenin ilgi göstermemesine içten yanıyordum.
BÖLÜKBAŞI: “HABER DOĞRUYSA O İLİN ADI: İNTİKAM İLİ”
Sonunda iş resmîyete döküldü.1 Haziran 1954 günü Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı yazdığım haberi söz konusu ederek İçişleri Bakanlığı’na bir telgraf çekti. Hürriyet’te çıkan haberin doğru olup olmadığını sordu. Aradan dört gün geçti, İçişleri Bakanı çekilen telgrafa bir türlü yanıt veremiyordu. Bölükbaşı telgrafında “Bu haber doğruysa ilin adının ‘İntikam İli’ olacağını” ileri sürüyordu.
Hükûmet bir bölge halkını sırf verdiği oydan dolayı cezalandırmaktaydı. İl merkezi Kırşehir’den Nevşehir’e nakledilecekti. Uşak, Adıyaman ve Adapazarı ilçelerinin il haline getirildiği bir sırada Kırşehir’e oynanan bu oyun gerçekten yürek sızlatacak bir şeydi.
Bu haberin daha sonra öteki gazetelerde de yer alması üzerine Kırşehir’den bir heyet gelerek ilgili resmî makamlarla ilişki kurmaya çalıştı. Yapılan görüşmeler hiçbir sonuç vermedi. Heyet üyeleri yalvarıp yakardılar, “Yapmayın, etmeyin” dediler. Bu karardan bütün il halkının olduğu kadar bütün ülke halkının da büyük üzüntü duyacağını dile getirdiler. “Ah”lar, “Vah”lar hiçbir yarar sağlamadı. Bunun üzerine Kırşehir’de bir miting düzenleyerek seslerini kamuoyuna duyurmak istediler.
Mitingte hemen her partiden Kırşehirli yurttaşlar bu kararı protesto eden sözler söylediler. Bu davranışa şiddetle karşı olduklarını dile getirdiler. Şehir halkı büyük bir yas içindeydi.
Şeker Bayramı’nın kutlandığı gündü. Bayram Kırşehirliler’e zehir olmuştu. Bayram namazını kılan Kırşehirliler üçer beşer bir araya gelerek dertleşiyor, bu hareketin kendileri için her bakımdan bir “ölüm” olacağını birbirlerine söylüyorlardı. Evlerde, kahvelerde radyolar susmuş, ortalığı derin bir sessizlik almıştı.
ACI HABERİ AKIP AKSAÇ AĞLAYARAK HABER VERDİ
Aynı gün başta DP’liler olmak üzere CHP ve CMP ileri gelenleri Öğretmenler Lokali’nde bir toplantı yaptılar. Uzun uzun konuşmalar, görüşmeler oldu. Saat 16.00’ya doğru CHP İl Yönetim Kurulu üyelerinden Av. Akıp Aksaç Öğretmenler Lokali’nin önünde toplanmış olan halka ağlayarak şu haberi verdi:
“Biz bütün partililer canımız, malımız pahasına da olsa bu acıyı mutlaka önleyeceğiz.”
Her siyasal partiden ve bağımsızlardan ikişer üyenin katılmasıyla yeni heyetler kuruldu. Tekrar Ankara’ya gidilecek, bu kanunun çıkarılmaması için çalışılacaktı. Av. Akıp Aksaç’ın “İsteyen Kırşehirli bizimle Ankara’ya gelebilir” demesi üzerine binayı sarmış olan Kırşehirliler gözyaşları arasında “Ankara’ya… Ankara’ya…” diye bağırmaya başladılar.
Şoförler Derneği Başkanı bütün araçların gitmek isteyenleri taşımaya hazır olduğunu bildirdi.
Sayıları oldukça kalabalık olan Kırşehirliler toplu halde Ankara’ya geldiler. Kapı kapı dolaşmaya, duydukları üzüntüyü anlatmaya çalıştılar. İstanbul ve Ankara üniversitelerinde okuyan Kırşehirli gençler o günlerde Ankara’da bulunan Başbakan Adnan Menderes’e telgrafla başvurarak bu kararın önlenmesini istediler. Bütün bu çabalardan hiçbir sonuç alınmadı. Çünkü karar veren Başbakan Adnan Menderes’in bizzat kendisiydi.
Kırşehir’in üzerine çökmüş olan “meş’um” hava etkisini hemen göstermeye başladı. Millî bankalardan biri Kırşehir’de şube açmaktan vazgeçti. Kırşehir Lisesi’nin genişletilmesi için ayrılan 75 bin lira geri alındı ve Kırşehir Hastanesi’nin genişletilmesi için verilen karar durduruldu. Kırşehir’de elleri yüreklerinde olan perişan halk yığınları siyasal partilerin il merkezleri önünde toplanıyor, her an Ankara’dan gelecek “sevinçli” bir haber bekliyorlardı. Günler geçti, böyle bir haber gelmediği gibi kara bulutlar Kırşehir’in üzerine çöktükçe çöktü.
Sonunda Kırşehir’in ilçe haline getirilmesiyle ilgili kanun tasarısı yedi saat süren aralıksız görüşmelerden sonra kabul olundu. Kırşehir Milletvekili Osman Alişiroğlu yaptığı konuşmada bu kanunun yurttaşın oyunu özgürce kullanmasına engel olduğunu bildirdi, “Bu kanun uygulanmasına çalışıp da bir türlü başarı sağlayamadığımız hukuk devleti anlayışına aykırıdır” dedi. “Takdir ve vebal sizlerin boynunuzdadır” diyerek de kürsüden indi.
“KIRŞEHİR'İN NANKÖR EVLÂDI, MEMLEKETİNİ SAVUN!”
CHP’den Kars Milletvekili Sırrı Atalay bu gibi önlemlerin gelecek günler için çok ciddî bir tehlike oluşturacağını belirtti. Kırşehir’in ilçe haline getirilmesinin kamu vicdanında bir “kasırga” yarattığını, gelecek kuşakların bu olayı büyük bir “ibret ve dehşetle” karşılayacaklarını söyledi.
Bu konuşmadan sonra tekrar kürsüye gelen Kırşehir Milletvekili Osman Alişiroğlu o sırada Adalet Bakanı olan Ankara Milletvekili Osman Şevki Çiçekdağ’a dönerek “Kırşehir’in nankör evlâdı Adalet Bakanı’nı memleketini savunmaya çağırıyorum” dedi.
Bu sözler salonda büyük fırtınaların kopmasına neden oldu. Başkan Alişiroğlu’nun sözlerini geri almasını istedi. Alişiroğlu’nun sözlerini geri almaması üzerine kendisinin üç oturum Meclis’ten çıkarılmasına karar verildi.
Alişiroğlu salondan çıkarken “Beni kovabilirsiniz, ama susturamazsınız!” diye bağırıyordu.
Bundan sonra Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı konuştu. Bölükbaşı’nın ne diyeceği büyük bir merak ve heyecanla bekleniyordu. Sözlerine şöyle başladı:
“Bir idam mahkûmuna bile ‘Son arzunuz nedir?’ diye sorarlar. Müsaade edin de öldürmekte olduğunuz Kırşehir’in Fatihasını da biz okuyalım.”
Bölükbaşı kanunun duygusal ve siyasal nedenlere dayandığını söyledi. O konuşurken Başbakan Adnan Menderes vicdanı sızlamadan oturduğu yerde kıs kıs gülüyordu. Bunun farkına varan Bölükbaşı “Başbakan çok gülüyor, istemem ki bu gibi haller bir gün onun da başına gelsin” dedi.
Bölükbaşı o an fala bakmış gibiydi. Menderes’in ili Aydın ilçe olmadı, ama bir şehir halkını verdiği oydan dolayı cezalandıran adamın başına çok daha acı şeyler geldi.
Bölükbaşı’dan sonra söz alan Adnan Menderes alaycı bir davranışla bu kanunun ekonomik ve politik nedenlerle hazırlandığını hatırlattı. Olayda büyütülecek bir yön bulunmadığını söyledi. Menderes’i herkes dehşet içerisinde dinledi.
KIRŞEHİR'E İNAT NEVŞEHİR'E BİR DE FABRİKA KURULDU
Tasarı 39 muhalif oya karşı 259 oyla kabul olundu.
Bir süre sonra il merkezi Kırşehir’den Nevşehir’e getirildi. Nevşehir’e Kırşehir’i daha da kahretmek için de bir pamuklu dokuma fabrikası kuruldu. Aradan uzun zaman geçti. Pamuğun “P”sinden haberi olmayan bu ilimize neden bu fabrikanın kurulduğunu sorduğum devrin bakanlarından biri “Oradaki işsiz sayısı fazla da ondan” cevabını verdi. Bu cevap karşısında “Zavallı doğu ve güneydoğu illerin işsizleri” demekten kendimi alamadım.
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar 1 Kasım 1954 günü Millet Meclisi’nin açılış konuşmasını yapmış, son çıkarılan kanunlarla yurttaşın hak ve özgürlüklerinin koruma amacı güdüldüğünü söylemişti. Bu konuşma hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için muhalefet lideri İsmet İnönü’yü telefonla aradım ve Cumhurbaşkanı’nın konuşması hakkında ne düşündüğünü sordum. İnönü sorumu anlamamış görünerek benim hal ve hatırımı sordu. Bayar’ın konuşması hakkında bir şey söylemek istemedi. Ben diretince de “Güzel bir nutuk dinledik” dedi. Sonra konuyu değiştirerek “Daha nasılsın bakalım, işler nasıl gidiyor?” diye sordu ve konuşma hakkında bir iki tümceyle düşündüklerini tekrar rica etmem üzerine “Çalışmalarında başarılar dilerim” diyerek telefonu kapattı.
Ben bu konuşmayı yukarıda yazdığım şekilde gazeteye bildirdim ve ertesi gün patronumdan şu mesajı aldım: “Güzel bir haber yazmışsın. İnönü sorularına cevap verseydi belki bu kadar güzel olmazdı.”
KIRŞEHİR'DEKİ MUHTAR SEÇİMİ
Büyük Millet Meclisi’nde iktidar-muhalefet partileri sözcüleri arasındaki tartışmaların tonu her geçen gün biraz daha artıyordu. Verilen önergelerin ışığında ileri sürülen görüşler bazı olayların en ince ayrıntılarına kadar aydınlanmasına neden oluyordu. 1954 yılı Kasım ayında yapılan muhtar ve ihtiyar heyetleri seçimlerinde Demokratlar yine büyük çoğunluk sağlamış, ancak seçimlerde çeşitli düzenlemelere başvurulduğu konusunda söylentiler alıp yürümüştü.
CHP’nin yayın organı Halkçı gazetesinde “DP dünkü seçimlerde yüz kızartıcı tedbirlere başvurdu” şeklinde bir yazı çıkmış, bu yazı İnönü’yle Menderes’i yine karşı karşıya getirmişti. Bu konuyla ilgili olarak uzun bir konuşma yapan İsmet İnönü Halkçı gazetesinden çıkan yazıyla partisinin doğrudan bir ilgisi bulunmadığını belirttikten sonra “Gazete bu yayınından dolayı mahkemeye verilmiş midir? Verilmemiştir. O halde bu tartışma adliyenin bağımsızlığı konusunda mütemadiyen gösterilen riayetsizliğin, dikkatsizliğin bir örneğidir. Bu yanlış bir yoldur. Buna müsaade etmeyiniz. Muhakemesi yapılan bir dâva Meclis’te tartışılsa mahkemeye bir nevi baskı niteliği taşır” dedi.
İnönü konuşmasında muhtar ve ihtiyar heyeti seçimlerine de değindi. Seçimlerden önce, seçim sırasında ve seçimlerden sonra başvurulan önlemlerin seçim güvenliğine büyük bir etki yapacağını söyledi. Kırşehir ilinin ilçe haline getirilmesini seçimlerden önce alınan önlemlere bir örnek gösterdi ve Kırşehir’in bugün maddî ve manevî büyük bir baskı altında bulunduğunu ileri sürerek “Kırşehir'deki muhtar ve ihtiyar heyeti seçimlerinde 76 sandıktan 74’ünü DP kazanmıştır. Bu sonuç bir korkunun ve canın ifadesinden başka şey değildir” dedi.
Ertesi gün Meclis’te meydana gelen bu olaylar üzerine Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı bir basın toplantısı yaptı. Bir gazetecinin sorusu üzerine Bölükbaşı “İnönü dünkü Meclis görüşmelerinde galip gelmiştir ve tam bir devlet adamı gibi konuşmuştur” dedi.
Bu tartışmalardan sonra iki parti arasındaki ilişki çok daha sertleşmiş oldu. CHP’liler bir bildiri yayınlayarak insan hakları bildirisinde yer alan “korkudan uzak yaşamak” ve “adlî teminat” konuları üzerinde titizlikle durduklarını söylediler. Aynı bildiride Kırşehir yeniden il haline getirilmedikçe, yargıçlar “tam ve kâmil” adlî teminata sahip olmadıkça yurttaşların kendilerini huzur içinde hissetmeyecekleri ileri sürülüyordu.
Muhabir: TE Bilişim