Bugün 5 Nisan. Bugün ne siyaset, ne referandum ne de başka bir konu yazmak içimden gelmiyor.

Bugün 5 Nisan.
Bugün ne siyaset, ne referandum ne de başka bir konu yazmak içimden gelmiyor. Bu gün yıllar öncesine giderek Kırşehir’in uğradığı haksızlıkları iki kez demokrasi gazisi olduğunu gündeme getirmek istiyorum. Çünkü 5 Nisan Kırşehir ve Petlas Lastik Fabrikası için önemli bir gün.
2 Mayıs 1954 seçimlerinde iktidardaki Adnan Menderes’in Demokrat Parti’si 508 sandalye ile olağanüstü bir zafer kazanmıştı. Bu görkemli zafere karşın dönemin Başbakanı Menderes mutlu değildi. Seçimlerden hemen sonra Adnan Menderes’in Başbakanlığında kurulan hükümetin ilk icraatı “KIRŞEHİR KANUNU” diye adlandırılan kanundu. 30 Haziran 1954’de 6429 sayılı bir yasa ile Demokrat Parti iktidarının “siyasal ceza”sına muhatap olarak, Kırşehir TBMM’inde yapılan oylamayla 39 RED 285 EVET oyu ile il olmaktan çıkarılıyor, ilçeleri komşu illere dağıtılıyordu. Kırşehir’in yerine Nevşehir il haline getiriliyordu.
Böylece 1954 yılında Kırşehir ilk defa demokrasi gazi oluyordu.
Arşivlerden o günü yaşayan Kırşehir’in ileri gelenlerinden, büyüklerinden öğrendiğime göre birkaç kişinin cılız tepkisinden başka kimselerden ses çıkmamış, tepki eylemleri yapılmamış, insanlar Ankara yollarına düşmemişler, protesto etmedikleri gibi TBMM’sinin almış olduğu bu hukuksuz kararı iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesine gitmemişler ve herkes kaderine razı olmuş.
Kırşehir siyasettin ve siyasetçiden acı çekmeye, demokrasi gazisi olmaya devam ediyor 5 Nisan 1994 yılında dönemin DYP - SHP koalisyon hükümeti kendi beceriksizliğinin yol açtığı Cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığı ve kamu açığı makroekonomik dengesizlikler, uyguladığı yanlış politikalar neticesinde Kırşehir’i günah keçisi seçiyor ve yıllar sonra yapılmış olan tek devlet yatırımı Petlas Lastik Fabrikası’nın kapatılması kararını alarak ikinci kez demokrasi gazisi yapıyordu.
Oysa kapatma kararına kadar Petlas Lastik Fabrikası siyasilerin ve o dönemin özel sektörüne uşaklık eden bürokratlarının dediği gibi zarar eden bir kuruluş değil aksine kar eden kuruluşuydu.
Ne zaman Petlas Lastik Fabrikası üretime geçti, üretmeye-satmaya başladı, lastik piyasasındaki dengeleri bozdu, arı kovanına çomak soktu ve bu durum lastik sektöründe boy gösteren özel sektörün işine gelmedi. Özel sektör de bürokrasi içerinde bulunan maşalarına gerekli talimatları vererek Petlas’ın kapatılmasını istediler. O bürokratlarda iktidardaki başbakanı, bakanları yanlış yönlendirerek zarar ediyor nidalarıyla Petlas’ın kapatma kararını aldırarak amaçlarına ulaştıklarını zannediyorlardı.
Üstelik Türkiye’nin ekonomik ve sanayi alanında gelişmiş işsizliğin sıfır olduğu diğer illerinde demode olmuş, hurdaya dönmüş teknolojiyle çalışan ve tamamen zarar eden yüzlerce fabrikalar varken kasıtlı olarak birileri gözlerini tek devlet yatırımı ve fabrikası olan Petlas’a ve Kırşehir’e dikmeleri de anlaşılır gibi değildi. Üstelik Petlas’ın kapatılmasına karar verenler Petlas’ın hangi ilde ve ne kadar büyüklükte olduğunu bilmeyecek kadar da devlet ciddiyetinden uzak kişilerdi.
Ancak bu işte bir eksiklik vardı. DYP-SHP Koalisyon hükümeti kapatma kararı alırken onurlu, gururlu, mücadeleci PETLAS işçisini ve PETROL-İŞ SENDİKASI’nı hesaba katmamıştı. Petlas işçisi 1954 yılında Kırşehir’in ilçe yapılmasına sesiz kalanlar gibi davranmamış, hükümetin aldığı kararı tanımamış, tepkisi sert olmuş, mahkemelerde hakkını aramış, yollara düşmüş, Ankara yolunda Kırıkkale’de önü teröristlerin dahi önüne çıkarılmayan panzerlerle, tomalarla, toplarla, tüfeklerle, binlerce polis ve askerlerle kesilerek etrafı çevrilmişti. İki gün aç susuz yollarda kalmıştı Petlas işçisi.
Polisler tarafından coplanmasına rağmen yılmamıştı. Üstelik bir gerçek daha var ki 5 Nisan 1994 yılında Petlas’ın kapatma kararını alanlar ile önüne çıkan binlerce asker ve polisler, bürokratlar Petlas işçisi kadar sevmiyorlardı.memleketlerini, vatanlarını. Pırıl-pırıl, tertemizdi Petlas işçisi. İçlerinde Amerikan vatandaşı ve uşağı yoktu. Satılmamışlardı. Hepsi öz ve öz bu vatanın evlatlarıydı.
Askerlik görevini gururla yapmış, devletine ihanet etmemiş, asker-polis şehit etmemiş, devletine vergisini vermişti. İşte Petlas işçisindeki bu memleket sevdası, vatan aşkı, gurur ve mücadele azmi kapattırmayacaktı ekmek yediği fabrikasını. Biliyordu ki Petlas işçisi Petlas’ın kapanması demek çalışanıyla, eşiyle, çocuklarıyla, anne ve babasıyla, nakliyecisiyle, esnafıyla on binlerce kişinin aç kalması ve Kırşehir’in köy olması demekti. Geçmişte Kırşehir’in ilçe yapılmasına sessiz kalanlar gibi Petlas işçisi sessiz kalmamış, sadece fabrikasına değil Kırşehir’e de sahip çıkarak mücadele etmiştir. Bu uğurda bir çok arkadaşını şehit verdi, bir çok arkadaşı sakat kaldı. Ama hedefine ulaşan, fabrikasına, memleketine sahip çıkarak mücadele eden Petlas işçisi olmuştu. Petlas kapattırılmamıştı, üretime devam edecek, insanlar çalışacak Kırşehir ve Türkiye ekonomisine katkıda bulunmaya devam edecekti.
Bugün Petlas çalışıyor, üretiyor, satıyor ve üç binden fazla personel çalışıyorsa 5 Nisan 1994 yılında yapılan onurlu mücadelenin sonucudur. 5 Nisan 1994 te onurlu mücadele olmaydı bugün Petlas olmayacaktı, üç binden fazla çalışanı olmayacaktı, Kırşehir köy olacaktı.
Kırşehir’in siyasetten ve siyasetçiden çektiği iki gerçek olay. İki kez demokrasi gazisi olan bir Kırşehir.
Bazen kendi kendime ne kötülük yaptı Kırşehir ve Kırşehirliler siyasetçilere. Siyasetçiler , iktidarlar neden gözlerine çöp kaçınca hırslarını Kırşehir’den alıyorlar diyerek düşündüğüm anlar çok olmuştur. Karşıma çıkan cevap ise Kırşehir’in sahipsiz olduğu ve 5 Nisan 1994 yılında Petlas’ın kapatma kararına karşı kimseden, Kırşehir’den, Kırşehirliden destek görmediği halde tek başına mücadele eden Petlas işçisi kadar seveni, sahipleneni ve mücadele edeninin olmadığı çıkıyor karşıma.
Eğer zamanında uğradığı haksızlılar için Kırşehir insanı mücadele etseydi, Anayasa Mahkemesinde veya yerel mahkemelerde hakkını arasaydı, kendi içerisinden çıkardığı ve seçtiği siyasetçiler, “sizler için varız, sizler için çalışıyoruz, sizle için projeler üretiyoruz” diyenler sadece Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci kadar Kırşehir’i düşünerek özverili bir şekilde Kırşehir için çalışsaydılar bu gün Kırşehir’in başına gelenler gelmez ve yaşadığı bir çok olay yaşanmadığı gibi Kırşehir her alanda gelişmiş bir il olurdu.