Belediyeler; şehirlerin imar, yapılaşma, yol-/kaldırım, şehirleşme, sosyal, eğitim, su-kanalizasyon, şehir içi ulaşım, temizlik, sosyal güvenlik, sosyal yardım… gibi hizmetlerin yanında kültür hizmetleriyle de ilgilenmelidir. Bunları en iyi şekilde İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük şehir belediyeleri yapmaktadırlar. 
Büyük Atatürk’ün 24 Aralık 1919’da Kırşehir’e gelmesi, buradaki konuşmaları, temaslarıyla nerdeyse Kırşehir Buluşması, Erzurum, Sivas Kongrelerinden sonra üçüncü bir kongre sayılabilir. 
Kırşehir’deki konuşmaları, masrafları, Gençler birliği defterine yazdıkları bir kültür buluşmasıdır. Bundan sonra 1924-1934 olmak üzere iki kez daha Kırşehir’e seyahatleri olmuştur. Bu bakımdan Atatürk’ün Kırşehir’e özel bir ilgisi olmuştur. Gerçi ülkemizin her ili bir Atatürk şehridir ama Kırşehir biraz daha Atatürk şehridir. 
Kırşehir, kültürel hizmetlere daha bir layıktır.
Türk kültürüne hizmet etmiş şair ve yazarların büstleri uygun bir parka yerleştirilebilir. Örneğin Kent Park’ın. Masal Park’ın uygun yerlerine bu şahsiyetlerin büstleri yapılıp altlarına doğum-ölüm tarihleriyle birer önemli dörtlükleri ya da özdeyişleri yazılabilir. Türk Büyükleri Parkı’nda olduğu gibi. Ancak ondan farklı olarak birer dörtlükleri ya da özdeyişleri konulmak şartı ile. Bu şekilde hem parkın çekiciliği artar, hem de orayı gezen yurttalar, turistleri kültür bir açılımla karşılaşmış olurlar. 
Yazıları, şiirleri okurlar, eğitilirler Kırşehir’in hafızalarında yer etmiş olur. Kırşehir’in değeri de artmış olur.
Örneğin: 
Şeyh Edebali’nin büstünün altına:  (1206-1326) “Ey oğul, güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın, fakat bunları nerede ve ne zaman kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgârlarında savrulur gidersin!”
Ahi Evran için: (1171-1261 “Güçlüyken de başkalarını bağışla, kendin muhtaçken de başkalarını düşün, mazlum ol, asla zalim olma!”
Hacı Bektaşı Veli için: (1210-1280): 
Şu fena mülküne çok gelip gittim,
Yağmur olup yağdım, ot olup bittim
Urum diyarını ben irşat ettim
Horasan’dan gelen Bektaş idim ben!
Mehmet Akif Ersoy için: (1873-1937):
Ey koca şark, ey ezeli meskenet
Silkin de bir yol kalkınmaya niyyet et
Korkarım yarın çekmediğin melanet
Kalmayacak Garp’ın elinde.
Tevfik Fikret için: (1867- 1915): 
Koşan elbet varır, düşen kalkar;
Kara taştan su damla damla akar,
Birikir sonra bir gümüş göl olur.
Arayan hakkı en sonunda bulur.
Namık Kemal için: (1840-1888 )
Yâre nişandır tenine erlerin,
Mevt ise son rutbesidir askerin.
Altı da bir, üstü de birdir yerin
Arş yiğitler vatan imdâdına!
Mehmet Emin Yurdakul için: (1869-1944)
Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz giderim.
Nazım Hikmet için: (1902-1963) 
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
                       bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
     bu cehennem, bu cennet bizim.
Fazıl Hüsnü Dağlarca için: (1914-)
Ey şehitler tepesi andımız olsun,
Bu gömülen şehitler üstüne.
Seni elden bırakmayacağız, haşre dek,
Düşmedikçe birer birer üstüne…
Sen karanlık, sen yarının nazlı gündüzü
Al vaktimizi götür hemen götür seher üstüne,
Yeniden yaşayalım,
Uğruna ölünen değer üstüne…
Yahya Kemal için: (1884-1958)
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik    
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik 
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan    
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan 
Orhan Veli Kanık için: (1914-1950) 
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...
Dayanılır şey değil
Cahit Sıtkı Tarancı için: (1910-1956)
Paydos bundan böyle çılgınlıklara!
Sert konuşmaya başladı aynalar,
Yetişir koştum aşkın peşi sıra;
Bitirdi beni bu içki, bu kumar.

Ne saklayayım gaflet ettiğimi,
Elimle batırmışım gençliğimi;
Binip gideceğim en güzel gemi!
Aldığını geri vermez dalgalar.
Necip Fazıl Kısakürek için: (1905-)
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya
Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya
Yol onun varlık onun gerisi hep angarya
Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya
Yunus Emre için: (1320-1390)
Çok söz hayvan yüküdür, az söz erin görküdür,
Bilene bir söz yeter, canda gevher var ise.
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz
Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz
Celal Tekiner için: (1911-2002) 
Ey benim Gök Tanrım! Geldi bak bahar
Kırlarda bir değil bin çiçek açar
Diken alev salar, gelincik yanar.
Gönül gezmek için bahane arar,
Azansak bağlara, dağlara kadar.

Hareketsiz halat ne iyi yarar,
Bir gün bu sohbete versen de karar
Oturup konuşsak Obruk’ta ne var.
Yoksan vaktin mi az, zamanın mı dar?
Aşık Boyacı Hüseyin Canıtez için: (1914-1988)
Cahil ile sohbet eden sıkıntıdan kurtulmaz
Davul sesi gürler ama terazide tartılmaz
Emeklerin boşa gider çirke ipek örtülmez
Sen adam dersin, o kapı der boşa nefes tüketme

Hiçbir şeye aklı ermez kandırdım der öğünür
Saçma sapan konuşarak hep yırtınır, dövünür
Kendi söyler kendi dinler onun ile avunur
Sen çatma dersin, o fatma der boşa nefes tüketme
Aşık Said için: (1835-1910)
Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Yar gelip geçtikçe değmeli değil
Ak elleri boğum boğum kınalı
Ah neyleyim gözler sürmeli değil

Ben bu derelerde konup göçmedim
Aşkın badesinden dolup içmedim
Fırsat elde iken alıp kaçmadım
Öldürmeli beni dövmeli değil
Şemsi Yastıman için: (1923-1994)
Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
Sılayı bir daha görmek istiyom
Kırşehir’e varsam ya ağşam, zabah
Topraklara yüzüm sürmek istiyom

Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı
Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı
İmarette neslim Şeyh Süleyman’ı
Aşk ile bağrıma sarmak istiyom.
Neşet Ertaş için: (1938-2012)
Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca
Akar can özümden sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar dil gizli gizli

Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle gider yol gizli gizli
Aşık Veysel için: (1894-1973) 
Destekle fakiri okut yetimi
Bu hayırlar dinimizce kötü mü
İdrak eyle hidrojeni atomu
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Hiç bir şey bilmezsen dik biraz kavak
Boş gezene derler serseri salak
Yumma gözlerini dünyaya bir bak
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Ziya Gökalp için: (1876-1924)
Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermâye
Sanatında yol gösteren ilimle fen Türkündür
Hirfetleri birbirini dâim eder himâye
Tersâneler, fabrikalar, vapur, tren Türkündür
Ey Türkoğlu işte senin orasıdır vatanın!
    Bu proje gerçekleşirse Kırşehir kültür ve tarih imajı irtifa kazanacak ilim ve irfan şuuru pekişecektir!.. 
    Evrensellik kazanacaktır.