Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, emperyalizme karşı savaşan önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında renk, din, ırk, zengin, fakir ayrımı gözetmeyen, eşsiz bir devlet adamı.
Bugün Kırşehir için önemli bir gün, zira Atasını ağırlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Mustafa Kemal ATATÜRK, 24 Aralık 1919 günü bundan tam 101 yıl önce Kırşehir’e geldi. Hava yağmurlu ve soğuk, Kırşehir halkı kış şartlarında vatan için Anadolu yollarına düşen Mustafa Kemal’i Kırşehir’e Mucur istikametinden girişteki Gölhisar Mahallesi mevkiinde bir grup atlı ile karşıladı. Buradan hareketle Kılıççı Köprüsü’ne gelindiğinde, çatık kaşları ve mavi gözleriyle etrafa bakındı. Kadın, erkek, genç, yaşlı insanları görünce umutları çok daha fazla arttı. Halkının arasında olmalıydı, öylede yaptı. Otomobilden indi, üzerinde paltosu, başında kalpağı ve sırtında üniforması vardı. Kendisini ümitle bekleyen Kırşehirlileri selamladı. Halkın arasına karıştı. Yenice Mahallesi üzerinden halkıyla birlikte soğuk, yağmur, çamur demeden yürüdü. Yol boyunca coşkulu kalabalık gittikçe artıyor ve tezahürat yapıyorlardı. Mustafa Kemal bu coşku ve sevgi karşısında küçük bir kaya parçasının üzerine çıkarak Kırşehir halkına, zor ve çetin şartlarda birlikte neler yapacağını anlattı. Hava soğuktu, “çocukları üşütmeyelim” dedi. 
Yağmurlu havada ve çamurlu yollardan yürüyerek Kapıcı Camii önüne gelindi. Kırşehir halkı artık atası ile tanışmıştı. Oradan vilayete, belediyeye ve sonra da Kırşehir Gençler Derneğini ziyaret etti.
Bütün yurt düşman işgali altında bulunuyordu. Mustafa Kemal, çok güç şartlarda Kurtuluş Savaşı’na başlayacağını biliyordu. Savaşın Anadolu’nun çoğunluğunu oluşturan köylüler üzerinde sözü geçen ileri gelenlere dayandırılarak yürütüleceğine inanmıştı.
Mustafa Kemal, Kırşehir Gençler Derneğinde açıklamalarının ana temasını örgütlenme, KUVAYI MİLLİYE üzerine yapmıştır. Söylevinden bir bölüm aynen alınmıştır. “Bağımsız yaşayabilmemiz için verimli bir vatan toprağına muhtacız. Çizdiğimiz bir sınır vardır; bu sınırı yabancıların elinde bırakmayacağız; almış olduğumuz önlemler çok güçlüdür. Bu örgüt henüz bir şekilden ibarettir. Buna ruh verebilmek için milletimizin her bireyinin anlayışını geliştirmek, halkımızın tümünün ortak kaderine gelecek saldırı ve tecavüzlerden her bireyin kendisini koruyabilmesi için, örgütlenmeye hep birlikte katılmak şarttır. Bütün millet tek bir vücut haline getirilmelidir. Her millette olduğu gibi bizde de işe öncüler başlar, sonra en son bireye ve yukarıya doğru yaygınlaştırılır. Umut edildiği üzere, en kısa zamanda gerçek istikamete doğru harekete geçebilmek için esas görev aydınlarımıza düşmektedir. Aydınlarımız vatan ve millet fikirlerini vermekle beraber, rakip milletlere karşı varlığımızı koruyabilmemiz için gereken diğer çabaları da gösterirlerse görevlerini layıkıyla yerine getirmiş olurlar.” demiştir.
Mustafa Kemal, Kırşehir’de incelemelerini tamamladıktan sonra yol boyunca köy ve kasabaların halkı ile görüşerek 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya ulaşmıştır. Türkiye’nin kalbi artık Ankara’da o günkü adıyla, Ziraat Mektebinin loş koridorlarında atıyor ve artık yeni bir Türkiye kuruluyordu.
20. yüzyılda her toplumdan önemli birçok insan çıktı!
Çoğu çoktan unutuldu gitti.
Ama Atatürk hala zihinlerde ve kalplerde yaşıyor ve her geçen gün yeniden doğuyor.
Çünkü Atatürk devrimciydi,
Çünkü Atatürk Cumhuriyetçiydi,
Çünkü Atatürk Ulusçuydu,
Çünkü Atatürk Laikliği kabul etmişti,
Çünkü Atatürk Halkçıydı,
Çünkü o eşsiz insan ilelebet yaşayacak olan, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurdu.