Kim kimin ne derdi var ne bilsin. Herkes kendi havasında, kendi yaşantısında, zevki sefasında.

Kim kimin ne derdi var ne bilsin.
Herkes kendi havasında, kendi yaşantısında, zevki sefasında.
Yıllar önce bir muhterem zatın bana “Başkaları açmış, susuzmuş, ortalık yanmış yıkılmış umurumda değil, yanımda bir insana bir şey olsa dönüp bakmam neme lazım, ben kendime bakarım” dediğini hiç unutamam. Allah insan görünümlü o muhterem zatın yüreğine hidayet versin, vicdan versin, merhamet versin.
Düğününü kendisi yapsın, cenazesini kendisi kaldırsın, başına bir iş geldiğinde kendisi halletsin.
Kırşehir’de doğdum, Kırşehir’de büyüdüm, Kırşehir’de okudum askerlik görevim hariç yirmi veya otuz günlük yıllık izinler dışında Kırşehir’ den hiç ayrılmadım. Çalışma hayatıma Kırşehir’de başladım ve halen Kırşehir’de çalışmaya devam ediyorum.
Nedense yaşantım boyunca evlendiğim ve çocuğumun olduğu günlerin dışında hiç sevindirici olaylara rastlamadım.
Kaderden midir nedir bilemiyorum.
Ne bir küp altın buldum, ne bir gömü, ne tomarlarla par, ne yılbaşında milli piyango çıktı, ne sayısal lotodan ikramiye, ne makam sahibi oldum, ne servet, ne gülebildim, ne sevinebildim.
Laf aramızda gülmeyi unuttuğum gibi beceremiyorum.
Kırşehir gibi küçük bir şehirde bir insana hiç sevindirici, güzel olaylar rast gelmez mi? Nedir benim bu kaderim anlayamadım.
Bazen patenti Kırşehir’in renkli simalarından merhum Çete’ ye ait olan “Vay Kader Vay” sözcüklerini haykırmak istiyorum.
Nerede üzücü olaylar varsa beni buluyorum.
Gece yarısı oğlunun evden kovduğu, yağmurlu hava da direk dibinde sabahlayan “nereye gideceğim, ne yapacağım” diyerek ağlayan yaşlı teyze de bana rastlıyor, parasızlıktan okula gidemeyen çocukta bana rastlıyor.
Bunun nedenini bir türlü de çözemedim.
Tek bildiğim elinden hayır şer gelmeyen dünyanın sevmediği bir insan olduğumdur.
Yoksa bunun başka izahı olabilir mi?
Geçtiğimiz hafta sabahın erken saatlerinde müftülük caddesinde 13-14 yaşlarında okula giden erkek öğrenci o kadar dalgındı ki nerede yürüdüğünü, nereye gittiğini bilmiyordu. Sanki kafası labirent gibiydi. Deniz de gemileri batmıştı. Arkasından gelen araba 3 defa kornaya bastığı halde gencimiz duymadı. Arabayı kullanan vatandaş hızla gencin önüne geçti arabayı durdurarak eşiyle birlikte aşağıya indi ve “Yahu çocuk sabah- sabah başıma iş mi açacaksın, bela mısın?” dedi.
Baktım ki adamın düşüncesi kötü hemen çocuğun önüne geçerek “ Bir dakika beyefendi sabah-sabah bu ne şiddet, bu ne hiddet, bu ne celal. Bu yaşta bir öğrenci genç 3 defa bastığın kornayı duymuyorsa vardır bir sebebi, vardır bu gencin bir derdi dedim ve öğrenci gencimize dönerek çok dalgınsın derdin nedir?“ dediğim de gencin ağladığına şahit oldum, tekrar sordum cevap vermedi, kâğıt mendille göz yaşlarını silerek yine sordum, “delikanlı sabah-sabah sen yaşlarda bir genç bu kadar dalgın ve ağlıyorsa boşuna değildir, vardır elbet bir derdi, senin derdin nedir?” dediğimde “Babam için üzülüyorum dedi.
“Ne oldu babana rahatsız mı?” dediğim de, “rahatsız değil, sabah 5 lira para istedim babam ceplerini göstererek yavrum ekmek alacak param dahi yok” dedi. “Babamın bana para veremediğine değil içerisinde bulunduğu duruma üzüldüğüm için ağlıyorum” dedi.

O sırada arabasının kornasını duymadığı için büyük bir şiddet ve hiddetle öğrenci gencimizin üzerine yürüyen arkadaşa dönerek “Duydunuz mu dalgınlığının sebebini bu hayatta herkesin son model arabası yok, lüks evleri yok, herkes bir eli balda, bir eli yağda yaşamıyor, günlerini varlık içerisinde barlarda, pavyonlarda, otellerde, plajlarda geçirmiyor, banka kredisiyle, baba parasıyla, mirasla ev, araba almıyor, kasılarak, kırışarak gezmiyor. Bakın, bakında hayatta evladına beş lira vermeyen babaların, parasızlıktan okula ağlayarak giden çocukların, yiyecek bir lokma ekmeği olmayan insanların, çöpten yiyecek toplayanların, sıcak bir evi olmadığı için bu soğukta köprü altlarında, inşaatlarda yatanların olduğunu da görün” dedim.
Eşiyle birlikte arkadaş da çok üzüldü. Eşi bir miktar para çıkartarak vermek istedi, ama gencimiz kabul etmedi. Eşi çok içten, samimi bir şekilde defalarca tekrarladı parayı almasını istedi gencimiz kabul etmedi. Ben vermek istedim gencimiz kabul etmedi dalgın ve hızlı bir şekilde yaşlı gözlerle yürüyerek gözlerden kayboldu gitti ve o günden sonra üzüntüden bir türlü kendime gelemedim.
Gözyaşlarıyla dalgın ve hızlı bir şekilde gözlerden kaybolan öğrenci gencimiz öğretmenin anlattığı dersi nasıl anlayacak, okuldaki ruh hali nasıl olacak çok iyi biliyorum. Çünkü çocukluğumda, öğrenciliğimde o günleri ben çok yaşadım.
Herkes vur patlasın, çal oynasın derdinde. Hiç kimse senin neler yaşadığını, ne derdinin olduğunu bilmiyor. Hiç kimse içinde ne ateşlerin yandığını nelerle mücadele ettiğini, aslında senin nasıl bir insan olduğunu bilmiyor. Bakıyor dış görünüşüne yüzün gülüyor, ona göre de notunu veriyor.
Ne bilsinler içindeki yanan ateşi, gece uykusuz bırakan dertlerini, kara-kara düşündüren sıkıntılarını. Ne bilsinler ki cadde ve sokaklarda yürürken nerede, ne zaman, kimin yanında geçtiğinin farkında olmadığını, kafanda boğuştuğun sorunlardan evladını, akrabalarını, arkadaşlarını ve selam veren dostlarının farkında olmadığını.
İçi yaşayanı, dışı seyredeni yakıyor.
Maalesef kim kimin ne derdi var bilmiyor.
İnşallah birkaç gün sonra gireceğimiz yeni yıldan itibaren güzel, sevinçli olaylara şahit olurum, inşallah bir gömü, tomarla para bulurum veya piyangodan para çıkar da bende huzurlu günler yaşarım diyorum.
Artık gülmek istiyorum.