Kim halkın iktidarına aday olmalı? Geleceği, toplumsallaşmayı ve aydınlık yarınları onur duvarlarına asmış, insan kalmanın bütün kapsamlarını yüce değerler ideali ekseninde umar edinmiş kişiler siyaseti ile kalkınır toplumlar, bir kent, bir halk ve bir ülke… Kırşehir’de siyasal çaba içerisinde olan bir çoklarının yaşam öykülerini bir kitap gibi elime aldığımda görüyorum ki; acımasız, çıkarları ilke edinmiş, ruhtan, duygudan ve vicdandan uzak ne çok kravatlı şövalyeler var. Bu ülkeyi, savaştan barışa uzanan mücadele koşullarında solumamış, yoksulun ahına eğilmemiş, temel değerleri oynatılan toplumların önderliğini yapmamış, o klasik afiş artistliğine soyunmuş, aklının içi oyulmuş, halkın iktidarına varmaya yüzü dahi olmayan yüzsüzler eşliğinde bir kurtuluşu beklemek, çok acımasızca değil mi? On kişi ile zafer kazanacağını, ya da edindiği zaferlerle ölümsüzlüğü kazandığını zannedenlerle kuşatılmış bu kent.

Kim halkın iktidarına aday olmalı?

Geleceği, toplumsallaşmayı ve aydınlık yarınları onur duvarlarına asmış, insan kalmanın bütün kapsamlarını yüce değerler ideali ekseninde umar edinmiş kişiler siyaseti ile kalkınır toplumlar, bir kent, bir halk ve bir ülke…
Kırşehir’de siyasal çaba içerisinde olan bir çoklarının yaşam öykülerini bir kitap gibi elime aldığımda görüyorum ki; acımasız, çıkarları ilke edinmiş, ruhtan, duygudan ve vicdandan uzak ne çok kravatlı şövalyeler var.
Bu ülkeyi, savaştan barışa uzanan mücadele koşullarında solumamış, yoksulun ahına eğilmemiş, temel değerleri oynatılan toplumların önderliğini yapmamış, o klasik afiş artistliğine soyunmuş, aklının içi oyulmuş, halkın iktidarına varmaya yüzü dahi olmayan yüzsüzler eşliğinde bir kurtuluşu beklemek, çok acımasızca değil mi?
On kişi ile zafer kazanacağını, ya da edindiği zaferlerle ölümsüzlüğü kazandığını zannedenlerle kuşatılmış bu kent.
İnsan ölümlerinden, hak ve hürriyetlerinden, toplumsallaşmadan, kesintisiz ve düzeyi yüksek eğitim sisteminden, sömürülen iş gücünden, kör gözleriniz önünde çoğalan işsizlikten, her geçen zaman da intiharların uçurumlarına atlayan insan bedenlerinden, belleksizliğin daralttığı bu kentten, hafızalardan giderek silinen tarihten, tarihin yiğitlerini anımsamaktan, Mustafa Kemal Atatürk’ü bağırmaktan, on kuruş masraf ettiği hasatını beş kuruşa satan çiftçinin çaresizliğinden, İngiliz ve yunan bankalarına geleceğini ipoteklemiş esnaftan, yatağını tahta kurusu basmış öğrenciden, hürriyeti ve gücü zayıflatılmış kadınlardan siz ne zaman dem vurdunuz, çıkıp protokolleriniz de siyasi kimlikleriniz de haykırdınız, sizi insan yapan bu insanların ağrılarına yüzünüzü ne zaman döndünüz de bu ülkenin ve halkın yönetimine aday olmaya cür'et edersiniz?
Sizi bilmem ama bu çok utanç kılıyor beni.
Genel seçimlerin kıyılarımıza yaklaştığı bu günlerde, bütün herkeste bir merak konusu; o ya da bu parti de kim aday olacak? Doğrusu hiç merak etmiyorum. Hep aynı aşağılanma. Yukarıdan aşağıya, halkın oyunu en çok alandan en az alanına doğru, neler yaptıkları konusunda hafızaları yoklayalım.
Biri Cumhuriyet değerlerine acımasızca vurdu, Cumhuriyeti kurduklarını iddia eden diğerlerinin gıkı dahi çıkmadı. Biri cemaat yapılanması ile iktidarı var etti, diğeri tehlike olarak gördüğü cemaati karanlık koridorlara kapattı. Bir diğeri ise henüz yakın zamanda unutup bu ülke için ömürlerinden yiten aydınları yazarları, cemaatin ışıklı medya plazalarından alınmışların ardında durdu kimileri.
Nasıl ki, mümin halleriyle yola çıkanların bu halka yaşattığı onca acı bir tezattı, Cumhuriyetin surlarını koruyanların Ekmeleddin İhsanoğlu kahramanlığı yapmaları da bir tezattı. Bir diğerinin oturup orta da seyir eylemesi ve hiç suya sabuna dokunmaması söz konusu iken, geçmişte asamadıkları bir güç için bugün hazırlanan kanun tasarılarına sessiz kalması da bir tezattır.
Gençlik yarınsız, kadınların ki ömrü sindirilmiş bir yaşamla geçiyor, çocuklar neresinde büyüsün böyle bir kuşatmanın. Vicdanının adı yok. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen bu toplum kimin ve neden çekildi herkes kendi sularına. Korkunun imparatorluğunu inşa ederken bir güç, güce karşı panzehir olması gerekenler nerede?
Böylesine bir kuşatılmışlıkta evet kim aday olmalı?
Kişilik ve onur sahibi siyaset adamlarının aday olması büyük arzum. Siyasal geçmişinde toplumsal ve yapıcı bir iz bırakmış, toplumun bütün unsurlarıyla barışık ve el sıkışmış, hiçbir yaşam biçimini ayırt etmeden ortak dil ve çalışma kabiliyetine hakim, boş zaman diye bir olguya yer vermeden var gücüyle bu kenti taşıyacak, kendisinin değil halkının kazanacağına inanan, bir seçimi kaybetse de ardını, halkını, partisini ve kentini unutmadan seçilmiş gibi çalışan, örgütünden, gençliğinden, kadınından, yol arkadaşından kaçmamış, toplumsal kolektiflerin dinamiğini kuran, oturduğunda masaya kararlar alan ve kararlarına güç verdiren, hainlerden, çalanlardan, yalanlardan, adamım diye kol gezen yapılardan uzak, yüzünü sevgi ve başarıya dönmüş, Ankara’da değil, süreci boyunca kentinde kök salan, laciverdi ve kravatıyla değil, gömleğinin kollarını çabaya sıyırmış, bizden, halktan, kentten ve bu ülkeden yana kalbi atan şahsiyetlerden aday olmalı?
Zira ben bu ülke için yazıyor ve kaynar sulara düşüyorsam, adam olmanın hududundan geçmemiş ve ruh sağlığı yerinde olmayanlarınıza ne benden ne de çevremden oy yok!
Bunun için hiç değil, vicdanım ve imanım için çalışacağım.