Hayat öyle bir şey ki, tıpkı bir pamuk ipliği gibi…
Bir bakmışsın ömür bitmiş, hayata gözlerini yummuşsun. 
Sonra arkadan konuşulur, “Bir varmış, bir yokmuş!” diye…
Elbette her insan mutlaka ölümü tadacaktır. Bundan kaçış yoktur.
Bu nedenle olsa gerek hayatımız da bir masal gibi, tıpkı bir varmış bir yokmuş gibidir. 
Dün gördüğün arkadaşının, akrabanın, dostunun bir bakmışsınız vefat haberini duyuyorsunuz, üzülüyor, kahroluyorsunuz. Ama hayat bu işte. Elinizden bir şey gelmiyor.
İşte 35 yıllık arkadaşım, dostum, gazetemiz yazarı Kenan Kerimoğlu da kaybettiğim arkadaşlarımın arasına katıldı.
Üzüldüm, halâ vefatını kabul edemiyorum.
Kendisini gazetemizin eski bürosunun karşısındaki işyerinde tanıdım. O zaman tabi gençti. Askere gidişini, düğününü hatırlıyorum daha dün gibi…
Sonra Elektrik Teknisyenleri ve Esnafı Odası Başkanlığı görevini yürütürken Kırşehir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığı’na seçildi Kenan Başkan…
Bu görevini iki dönem yürütürken, Kırşehir’i her ortamda en iyi şekilde temsil etti. 
Yeri geldi, milletvekilleriyle, yeri geldi valilerle, yeri geldi Belediye Başkanlarıyla, il başkanlarıyla, daire müdürleriyle Kırşehir’e hizmet getirmek için, Kırşehir’in sorunlarını çözmek için kötü oldu, tartıştı. Ama inandığı, doğru bildiğinden asla geri adım atmadı. İnadına Kırşehir’in haklarını ve Kırşehir’i savundu.
Gazetemizde haftada bir gün yazı yazarken bile Kırşehir’e hizmet etmeyenleri, edemeyenleri eleştirir ve tepkisini ortaya koyardı.
İşyerindeki bilgisayarı sürekli açık olur, oradan gündemi takip eder, gördüğü aksaklıklara ve yanlışlara yanıt vererek tepki gösterirdi. 
Sık sık kendisiyle yaptığımız görüşmelerde ben onu, o beni eleştirirdi.
Eleştirilerimiz şahsımıza yönelik değil, yaptıklarımıza dairdi.
Örneğin onun rahatsızlığını bildiğim için sürekli bir şeylere kafayı takıp, moralini bozmasına, olur olmaz her şeye canını sıkıp yorum yapması ve kendince tepki göstermesiydi. Ben de bu durumun sağlığına zarar verdiğini, her şeyi kafaya takıp canını sıkmamasını telkin eder, rahmetli “Ahi Baba”nın çok sık kullandığı sözü hatırlatır, “Başkanım lütfen ciddi konu konuşmayalım…” derdim hep. Ama o bildiğinden şaşmaz, inandığından asla geri adım atmazdı.
O da beni eleştirirken, her fırsatta Kırşehir’in sorunlarına değinmemi, hizmet etmeyenleri eleştirmemi isterdi. Ama bu eleştirisini yaparken de, bu ili yönetenlerin gerçek gazetecilerle, besleme gazeteciler arasında bir ayrım yapmamasına tepki gösterir ve zaman zaman bana, “Ne yapacaksın sen de bazen nalına, bazen mıhına vur” diye de öneride bulunurdu.
Kenan Başkanla sohbetlerimizin ana konusu hep Kırşehir olurdu. Kırşehir’de eğitimin yerlerde süründüğünü, sağlık sisteminin giderek bozulduğunu, ekonominin çöktüğünü anlatırken, bu ili yöneten Vali’nin, Belediye Başkanı’nın, Milletvekillerinin ve tüm sivil toplum kuruluşlarının Kırşehir’i sanayi şehri, Ahi şehri, ozanlar şehri ve kültür şehri haline getirmeleri için bütün imkânlarını kullanmalarını ister ve Kırşehir Belediyesi’nin de bütün bunlara öncülük ederek lokomotif görevi yapmasını beklerdi.
Ama her geçen günün boşa geçmesi karşısında da suskunluğunu bozar, ucu kime dokunursa dokunsun eleştirisini yapar ve tepkisini ortaya koyardı. 
Elektrikçi dükkânına gelen küçük büyük demez herkese aynı saygıyı gösterir, elinden gelen her şeyi yapar, ufak tefek işlere para da almazdı. 
Bir müşterisinden gelen elektrik arıza olursa gider, yapar ve hiçbir ücret te talep etmezdi. Ben işyerine gittiğimde böyle nice olaylara şahit olmuştum. Gözü gönlü boldu Kenan Başkanım. 
Kendisi 10 yıl kadar önce böbrek rahatsızlığı yaşadı ve iki böbreği de işlevini yitirince uzun süre haftada 2-3 gün diyalize girdi. Uygun bir böbrek aradı.
Sonunda eşi Serap Nurdan Hanım’ın verdiği bir böbreği ile hayata tutundu ve bugüne kadar yaşadı.
Kenan Başkan’ın, kendisine böbreğini vererek hayatta tutan eşi Serap Hanım’ı kaybedince çok sarsıldığını ve yıkıldığını çok iyi bilenlerdenim.
Hemen her fırsatta Aşıkpaşa Mezarlığı’na giderek, eşinin kabrini ziyaret ederek dua okuyan Kenan Başkanın, “Beni yaşattı, kendisi bizi bırakıp gitti” diyerek gözyaşlarına hâkim olamadığına çok şahit olmuşumdur. 
Ama hayat böyle bir şey işte. Çok sevdiği hayat arkadaşını kaybeden Kenan Başkan iki kızı ve bir oğluyla hayata tutunmaya çalışıyordu. 
Ve çağımızın hastalığı Kenan Başkanı ve annesini de bu dünyadan alıp götürdü.
Önce annesi, sonra Kenan Başkan Covid-19’a yenik düşerek aramızdan ayrıldı.
Geride üç çocuğu ve yüzlerce sevenini gözyaşlarına boğarak ayrıldı gitti…
Kenan Başkan’ın cenazesinde kimler yoktu ki?
Valisi’nden Belediye Başkanı’na, daire müdürlerinden, sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticilerine, bazı siyasi partilerin il başkanlarından, ilçe başkanlarına, İl Genel ve Belediye Meclisi üyelerine, hatta şehrin büyüğünden küçüğüne kadar yüzlerce insan Ahi Evran Camii’nde Kenan Başkan için saf tuttu, dua okudu, ailesine başsağlığı dileklerini iletti.
İşte yazımın başında da dedim ya hayat böyle bir şey. Pamuk ipliği gibi… Şansımız varsa ipliğin kopma noktasından tuttuğumuzda ancak anlıyoruz hayatın ve sevdiklerimizin değerini...
Kenan Başkan’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun. Geride kalan çocuklarına ve tüm sevenlerine sabır diliyorum.