Kaydır, Beğen, Paylaş: Sosyal Medyada Kaybolan Ben

Bir Sosyoloğun gözünden

Bazen oturup kendime dışarıdan bakıyorum. Ekrana kilitlenmiş gözlerim, parmaklarım otomatikleşmiş bir şekilde kaydırıyor… Beğeniyorum, paylaşıyorum, çoğu  zaman yorum bile yapıyorum. Kendime sürekli şunu söylüyorum: "Sosyal medyada vakit geçirmek boş, bunu biliyorsun." Ama sonra yine elim telefona gidiyor. Kendimi durduramıyorum. Sanki görünmeyen bir el beni dürtüyor: Hadi, bak bakalım yeni ne var?

En acısı ne biliyor musun? Bunun ne kadar gereksiz olduğunun bilincindeyim. Ama buna rağmen, gün içerisinde birkaç kez bir şey paylaşmazsam, takip etmezsem, bir şeyler eksik kalmış gibi hissediyorum. Ki en yoğun zamanlarımda bile...

Ben hiç paylaşıım yapmıyorum diye avutmaya çalışımayın kendinizi. İşin gerçeği şu: Paylaşmıyor olsak da hepimiz oradayız. Hepimiz takipteyiz. Herkes herkesi takipte. Sessiz izleyicileriz çoğu zaman, kaçarı yok oradayız, aynı gemideyiz işte.

Peki neden böyle olduk?

Zaman zaman bu sorunun cevabını arıyorum. Gerçekten kendimi ölçüp tartıyorum. Sosyal medya neden bu kadar hayatımızın içine girdi? Neden biz değil de, o bizi yönlendiriyor artık? Cevap bulamıyorum. Belki de yalnızlık hissinden, belki de ait olma arzusundan… Belki de başkalarının ne yaptığını görmeden kendi hayatımıza yön verememekten.

Sosyal medya ilk zamanlar eğlenceliydi. Birkaç fotoğraf paylaşılırdı, belki bir iki güzel anı... Ama şimdi yarış gibi. Kim daha güzel, kim daha mutlu, kim daha başarılı? Hepimiz bir vitrin oluşturduk kendimize. En iyi açımız, en güzel gülüşümüz, en iyi filtremiz… Gerçek bizden çok uzak bir profil oldu artık. Ama yine de vazgeçemiyoruz. Çünkü sanal onaylar, gerçek hayattaki boşluklarımızı dolduruyor gibi geliyor belki de.

Ben de bu yazıyı yazarken düşündüm: Bu satırları bile paylaşmak istedim bir yanımda. Dışarıdan bakınca belki bu bir çelişki. Ama belki de gerçek tam burada: Herkes biraz çelişiyor artık kendisiyle. Çünkü sosyal medya çağında yaşamak, hem içinde olup hem uzak kalmaya çalışmak gibi garip bir denge.

Ve en sonunda fark ettim ki; bazen durmak gerekiyor. Sadece bir gün bile olsa, telefonu bir kenara bırakıp gerçekten kendini dinlemek. Yoksa kim olduğumuzu unutacağız, ne hissettiğimizi, ne düşündüğümüzü... Çünkü ekran parlaklığında silikleşiyor artık gerçek biz. Bir mola mı versek