Okulların yaz tatiline girmesiyle Kırşehir'imiz biraz boşalacak gibi görünüyor. Mali durumu iyi olan ebeveynler çocuklarını da alarak yazlıklarına veya sahil beldelerine akın edecek.

Okulların yaz tatiline girmesiyle Kırşehir'imiz biraz boşalacak gibi görünüyor. Mali durumu iyi olan ebeveynler çocuklarını da alarak yazlıklarına veya sahil beldelerine akın edecek.
Her tatilin arkasından kaza haberleriyle uyanmaya alışığız, bu tatil sürecinde inşallah fazla kazaya meydan vermez sayın hemşerilerimiz. Şu yollarımız ve kaldırımlarımız da yapılıp tamamlansa idi iyi olacaktı. Ama sanırım az kaldı.
Bu sene tatil beldelerinin pahalılığı, gurbetteki Kırşehirli işçilerimizin kendi memleketlerini tercihi etmelerine neden olacak gibi. Şehrin durumu belli, caddeler köstebek yuvası, inşaat çalışmalarının izin mevsimine kadar bitirilmesi gerekirdi ama bütün çabalara rağmen maalesef bitirilemedi.
Türkiye’nin büyüme hızının beklenenden yüksek olması bazı vatandaşları sevindirirken, bir kısım esnaf hala piyasaya şüphe ile bakmaya devam ediyor.
Büyüme borçlanma ve tüketimle oluyorsa, bu türlü gelişmelerin tehlikeli olabileceğini söylüyor ekonomistler.
Türkiye kendi içinde bazı problemleri çözmeye çalışırken, Ortadoğu’nun bitmeyen sorununa Katar’da eklenince, Katar krizine ister istemez Türkiye’de müdahil oldu.
Katar’ın ekonomik ve siyasi yaşantısına önce bir bakalım. Katar 250-300 bin nüfuslu monarşi ile idare edilen, yasası ve kanunu sadece emirin iki dudağı arasında olan ve iki milyon kadar yabancı çalıştıran bir ülke. Kendi nüfusu, mevcut olan nüfusun % 30’u kadar. Kişi başına düşen gelir seviyesi, dünya devletlerinin en üst düzeyinde, yani 90 ve 100 bin dolar seviyesinde. İhracatı 150 milyar, ithalatı 40-50 milyar civarında.
Dünyanın en çok petrol ve gaz rezervlerine sahip oluşu bazı hırsız ülkelerin iştahını kabartıyor. İngiltere’nin Hindistan işgalinden sonra körfezde kurduğu emirliklerden bir tanesi.
İngiltere körfez emirliklerini kurarken kendi hazırladığı anlaşmaları zamanın emirlerine imzalatmış.
Katar’ın da iç siyasetini Emire bırakmış, fakat dış siyaseti İngiltere’ye yani kendine bağlamış. Şimdi cari fazlalığına göz diktiği Katar’ı sıkıştırmaya başladılar.
Bu kadar paraya göz diken Coni, Saddam’a oynadığı oyunun değişik versiyonunu devreye soktu. Açıkça söylemese bile Katar’ın petrol parasına gözünü dikti. Bahane olarak Katar’ın Müslüman kardeşlere ve diğer radikal İslâmi guruplara yardım ettiği iddiası.
Esasında Müslüman Kardeşler gurubu, tam olmasa da yarı demokrasi isteyen, kral veya başkanların seçimle gelmesini istiyorlar. Hatta bir parti kurdular veya kuracaklar, ben öyle hatırlıyorum. Bu durum diğer Arap ülkelerinin işine gelmedi. Bilhassa Suudilerin hiç işine gelmedi.
İşin başka tarafı da Müslüman Kardeşlerin lideri 1960’lardan beri Katar’da kalıyor. Yani şimdiye kadar bir problem yoktu da bugün mü oldu?
Katar’la ilişiğini kesen ülkeler arasında Libya’nın da oluşu pek tuhafıma gitti. Bu kadar araya sıkışan Katar’ın ne kadar dayanacağı merak konusu.
Peki, Türkiye bu işe neden bulaştı, zamanla bunu da öğreneceği. Fakat pek te Türkiye’nin hayrına sonuçlanmayacak gibi görünüyor.
Türkiye’nin oraya asker göndermesi doğru mu, oda tartışılır.
Bekleyip görmek lâzım, fakat “görünen köy kılavuz istemez” derler, inşallah zararlı çıkmayız.