Yıl 1965. Bir Anadolu köyünde öğretmenim. Şubat tatili geldi. Öğrencilerin karnelerini dağıttık. Ben de köyüme, ailemin yanına geldim. Özbağına. On beş gün geçti. Okuluma ve öğrencilerime döneceğim. Pazartesi sabah oldu. Gece kar yağmış. Yola çıktım. O gün şehre dolmuşlar çalışmıyor. Salı, Çarşamba evde kaldım. Perşembe günü dolmuşla şehre gittim. İkindi vaktine kadar bir araç aradım. Sıtma (Akçakent) giden bir araç yok. Köye geri geldim. Cuma sabahı tekrar şehre gittim. O hatta gidecek bir minibüs var. O da Göllü’ ye gidiyor. Mecbur kaldım. Bu minibüse bindim. Tosunburnu kavşağında indim.
Üçler köyü var. O köyde arkadaşım var. Hasan Akdeniz. Onun köyüne yürüyerek gideceğim. Sabah Sıtma, Kösefakılı hattına gidecek arabaların biriyle yola devam edeceğim. Sabah oldu Gece kar yağmış. 60-70 santim kar olmuş. Bu karda yolda, gelen giden araç yok. Ben Üçlerde kaldım. Gündüzleri Hasan’la derslere giriyoruz. Akşamları köy odasına gidiyoruz. Köylüler beni görünce, sohbetler koyulaşıyor. Genellikle geçmiş yıllarda köyden köye gidenler ve bunlardan tipiye yakalanıp, yollarını şaşıranlar, Yolda donanlar, kurtlar tarafından parçalananlar. Olaylar sohbetlerin konusu.
Konuşmalardan etkileniyorum. Ancak köyde benim öğrencilerim var. Öğretmenlerini bekliyor. Ne yapıp edip öğrencilerime kavuşmalıyım. Kar diz boyu. Aklı başında bir kişinin bu havada yola çıkması mümkün değil. Ancak köy odasındaki sohbetlerde köyden köye gidilecek hatları iyice öğrenmiştim. Üçlerde beş altı günüm geçti. Sabrım tükendi. Bir sabah erken uyandım. Bacaklarıma bulabildiğim naylon parçalarını sardım. Yola kendimi hazırladım. Hasan’ı uyandırdım. Ben gidiyorum dedim. Hasan gidemezsin! Bu karda senin gitmene izin veremem dedi. Israr ettiyse de ben izin alarak yola çıktım. Kar diz boyu. Önce Dulkadirli’ye varacağım. Oradan Aşağı Homurlu’ya varacağım. Akşam hava kararınken vardım. Normalde iki buçuk saatlik yol.
Köyün öğretmenleriyle muhtarın odasına gittik. Sohbetler hep önceki yıllarda yollarda kalan, kurtlar tarafından parçalanan, soğukta donmuş olanlar, köpekler tarafından öldürülenler şeklinde onlarca geçmiş olaylar anlatıyorlar. Etkilenmiyor değilim. Ama ben sabah olunca, yoluma devam edeceğim. Bu arada gideceğim yol üzerinde hangi köylere varacağım da öğreniyorum. Sabah oldu. Bir genç beni köyün dışına çıkardı. Gideceğim hattı tarif etti. Ben yola devam ediyorum. Yolda karlar diz boyu. Derefakılı’ya, ikindi geçerek vardım. Gece muhtarın odasında misafir oldum. Gene sohbetler ve kar, don, kurt, köpek üzerine sohbetler oldu. Sabah oldu. Beni köyün dışına kadar çıkardı. Yolu tarif etti. Ben yola devam ettim. Tepefakılı, Taşoluk, Küçük Abdi’yi geçerek tam akşam namazı sırasında kendi köyüme, Büyük Abdi Uşağına vardım. Bacaklarım buz çakıldaklarıyla kaplandı. Donmak üzereyken köye vardım.
Öğretmen arkadaşım Hasan Özkul. Beni görünce çok endişelendi. Sen deli misin? Bu havada yola çıkılır mı? Nasıl geldin? Biraz bana kızdı. Gerçekten aklı başında bir insan davranışı değildi. Yollarda gerçekten bir kurt sürüsüne, bir köpek sürüsüne, bir kar fırtınasına, bir göz gözü görmeyecek bir sisi olayı olsaydı. Benim sağ kurtulmam mümkün değildi. Hemen çorba yaptı. Sobayı yaktı. Kahvaltı yaptık. İşte öyle bir kış mevsimi yaşadık. Bende on beş gün gecikmeli öğrencilerime ulaştım. Onları daha çok öğretmensiz bırakmadım.
Asıl anlatmak istediğim bir konu da şudur. Yolculuğumu sanki yanımdaymış gibi, sanki her safhasını biliyormuş gibi, ANNEM rüyasını görmüş. Çektiğim karşılaştığım zorluklar ile beraber. Uyanmış. Başlamış ağlamaya. Babamı uyandırmış. Sen yatağında yatıyorsun da ASIM yollarda. Tabutumu bayrağa sarılı eve getirmişler. Kuşlar omzuma konmuş. Rüyasını bana anlattığında hiç içinde abartı yok. Benim yaşadığım olaylar. Gece ağlamasını dindirememişler. Üç gün geceli gündüzlü ağlamış. Ağlamasını kimse durduramamış. Bir annenin çocuğuna karşı duyduğu sevginin anlaşılması açısından anlattım.
Anadolu’nun bereketi, kar ve yağmurlardır. Otlar olmaz. Tahıllar olmaz. Hayvanlar karnını doyuracak ot bulamaz. Sular olmaz. Yeraltı suları bile olmaz. Yıl 2020 ve 2021 oldu. Kış mevsimi değil, sanki Mayıs aylarındaki gibi havalar. Allah sonumuzu hayırlı getirsin. Bu hava durumu hiç iyi değil.