Ne mutlu bir kelime “kardeşim” demek…
İllaki aynı anne ve babadan olmak demek mi kardeş olmak?
Asla hayır.
Belki öz kardeşinden görmediğin ilgiyi alakayı, hiç bir kan bağın olmayan insanda görebiliyorsun. Fedakârlık sana en yakınından gelmezken arkadaşın, kardeşten yakın olan insandan görebiliyorsun. Tabi bunlar yaşadıkça insan tecrübe sahibi oluyor.
Çağımızda her işimiz maddiyat olunca kime nasıl davranacağımızı, kimin bize nasıl davrandığını gördükçe ya kahrediyoruz, ya da çok mutlu olabiliyoruz.
Hayat insana çok tecrübeler katarken çok tecrübeli de olsak da yaşadığımız bazı olaylarla çok şoklar yaşayabiliyoruz. Rabbim bizlere acı tecrübeler yaşatmasın, kimsenin mutluluğunu bozmasın, herkesin yüzü gülsün, herkes mutluluk çiçeklerine bezensin.
Yaşadığımız günleri ayları, yılları tekrar bir daha yaşama şansımızın olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Fakat gönlümüzün yıkılmasına da engel olamıyoruz.
Bunları yazarken aklıma çile çeken, dert çeken, evlat acısı, sevgili acısı çekenler ıstırapla olgunluğa erişen insanlar geliyor.
Ne mutlu onlara ki yıllarca üzerlerinde biriken acıları, kederleri onlarca insana anlatacak hikâyeleri oluyor. Bu anıları dinlerken kelimesini dahi kaçırmak istemiyorsun. Bu anlatılanların senin üzerinde o kadar çok etkisi oluyor ki her bir kelimeden kendine pay çıkarabiliyorsun, hayatına iyi olanları tatbik edebiliyor musun?
Hayır! Çünkü etrafın maddiyat hırsı, dünya sevgisi, bencil düşünceye sahip insanlarla dolu olunca sessiz kalmayı tercih ediyorsun. İnsanların, idarecilerin makam sahiplerinin birilerini sıkıntıya sokması el kesesinden bonkerlik yapması seni ne kadar rahatsız ederse etsin kimsenin umurunda olmaması, yaşamında seni rahatsız ederken birçok insanın mutluluğu olabiliyor.
Sen çelişkiler içinde kıvranırken, yalandan mutlu olan insanları görünce kahroluyorsun, korku ile sessiz insan toplulukları oluşturma gayretleri, aman çalışan çocuğuma bir şey olur, aman yakınıma bana bir şey olur, korkusu insanların yaşam tarzı olmuş.
Bu durumda sadece senin gibi düşüncede olan insanların çabası da adeta okyanusta sandalda kürek çekmeye benziyor. Rüzgâr seni nereye sürüklerse, elin mahkûm oraya sürükleniyorsun.
Arkadaşlık ve kardeşlik üzerine başladık nerelere geldik…
Toplumda aynı benim yazı yazma şekline döndü, psikolojik hasta sayısı depresyon ilacı kullanım miktarı zirve yapmış günler yaşıyoruz .
Yazık oluyor bu insanlarsa neden bizi idare eden büyüklerimiz, bu yaşananlara sesiz kalıyorlar, makam mevki onlara baki mi kalacak zannediyorlar?
Hiç bir şey aynı kalmaz kalamaz dünyanın gerçeği bu dur. Her işin her acının her mutluluğun bir sonu vardır. Bunu bildiğimiz halde yanlışlıklar yapmaya devam ediyor ve zorluyoruz, çalışmak insanlarımıza çok zor gelirken sosyal medyadaki lüks yaşantının gerçek olduğunu zanneden bir nesil geliyor, arkamızdan…
Mutsuzluklar, umutsuzluklar, depresyonla yaşamak, yaşam biçimimiz oldu ne yazık ki…
Nasıl depresyona girmesin bu gençlik?
Çocukluğunun ve gençliğini verdiği 12 yıl ilk, orta ve lise var. Ardından 4-5 yıl üniversitesi var. Yani 16-17 yıl dirsek çürütüyor, okuyor. Anne ve babası onu büyük özverilerde bulunarak okutuyor, ama mezun oluyor iş bulamıyor. Çalmadığı kapı, yapmadığı müracaat kalmıyor, ama iş yok, atanamıyor. En önemlisi de torpili yok!
Yıllar önce Türkiye’de torpilin, adam kayırmanın önüne geçmek için getirilen KPSS’yi de maalesef torpile dönüştürdüler. Mülakatı getirdiler. Adamı olan 50 puanla atanıyor, adamı olmayan 90 puanla atanamıyor! Bu mu adalet? Bu mu hak, hukuk? Bu gençlik umutsuzluğa kapılıp depresyona nasıl girmeyecek?
İşte tam burada AHİ Kelimesi ve anlamı karşımıza çıkıyor. Kardeşlik olan bu kelime 12. yüzyılın yaşam tarzı olup, insanların mutlu olmamaları için kardeş olmalarını öğüdü. Akıl, ahlak ve bilimle bu ömrün yaşamın desteklenmesini istiyor.
Ustasından aldığı eğitimin kutsallığına inanıp mesleğinde Allah’ı anarak, onu zikir ederek, doğru olmayı öğütlerken, hile bazlıkla insanları kandırmanın aslında kendini kandırdığını anlatıyor.
İnsanların, ülkelerin refahın çalışarak, üreterek insanlara huzur verdiğini öğütlüyor. Sen “benim yaptığım hileleri kimse görmez!” desen de seni gören, seni takip eden saklıda birileri olduğunu, kalbine ilmek, ilmek dokuyor.
17-23 Eylül tarihlerinde Kırşehir’de Ahilik Haftası Esnaf Bayramı kutlamaları yaptık. Yanlışı, doğrusunu bir kenara bırakıp insanımıza manevi katkısını ne olduğuna bir bakalım.
Yeterince insanımıza Allaha ulaşmanın yollarını doğru çalışarak, kardeşlik duygularını, menfaatsiz olacağını, insanı kandırmanın Allah’ı kandırmak olduğunu anlatabildik mi? Yoksa milyarlar harcayarak yapılan etkinliklerde birilerinin nefsine hizmet mi ettik?
Son söz Büyük usta Neşet Ertaş’ın dediği gibi “kalpten kalbe bir yol vardır görülmez bir sırdır” deyip herkesin bir sırrının olduğunu, bu sırrın makam hırsı ile bezendiğini söyleyip anlayan anlamıştır deyip bitirelim.