Can dostlarım. .

Can dostlarım.... Sevgili arkadaşlarım. Kendi güzel yüreği güzel insanlar...
Dün bizi hayata hazırlayan, yetiştiren, yön veren, KADINLARIMIZIN günüydü.
O kadınlarımız; yağarnında bir haabe ile değirmene gider un öğütür. Tarlalarda öküzlerle çift sürer. Tırmık çeker, ekin biçer, koyunları sağar, kapının önünü süpürür hiç bir şikâyeti olmaz.
Hani bir deli herifi vardır. "Kadının sırtında sopası, karnında sıpası eksik olmamalı" düşüncesin de hareketle hayatını zehir eder. Ses çıkarmaz zavallım.
Kırşehir’de nice kadınlarımız vardır ömürleri yoksullukla, yoklukla geçmiş. Bugün belli bir yaşa gelmiş, hala yemez, yedirir, giymez giydirir, annelik ve kadınlığın nasıl vefa olduğunu herkesi gösterir.
Kapının önünde ayran yayar. Eteğinde bir şeyler çıkarır yer. O ne diyenlere "Herif gudeyme (Leblebi) almışta onu yiyorum” der. Halbuki leblebi değildir önlüğünün içerisinde ki. Komşudan aldığı kırmızı pancarı ısırarak safra bastırmaktadır.
Söylemez kimselere sırrını. Çocuklarının sütü yoktur. Sırtında elbisesi yoktur. Ona süt olur. Ona yamaları birleştirerek elbise diker. Giymez giydirir, yemez yedirir.
Hiç bir sıkıntısını yakınlarına söylemez. İçine atar her şeyi. Geçim ehlidir. Her yere o koşar.. Kayınbaba vardır. Kaynana vardır. Kayınlar vardır. Onlara hürmette kusur etmez. Onların çırağı olur.
Gün gelir yaşlanır... Yetiştirdiği çocuklarla birlikte herkes onu dışlamaya başlar. Gün gelir sessiz bir şekilde dertlerini içine atarak tahtalı köye kalıbını dinlendirmeye gider.
Hani nerede herifi, çocukları? Mezarını ziyarete bile gelmezler.
Kadın dert limanı gibidir. Gelen yükünü ona bırakır gider. İşte o kadınlar içlerinde o kadar acı biriktirir ki hangisini anlatacağını bilemez.
İnsan kadınını; "Nefesi bitene kadar sevmeli, Hevesi bitene kadar değil."
Öyle kadınlar var ki!
İçindeki ağlamaları gizlemek için, yüzünde sahte gülüşler taşır. Geçim ehilidir.
Şimdi artık onların kalbini kırmayalım. Onlara değer verelim. Onlarsız bir hayat olmayacağını bilelim. Örneklerden ibret alarak onlara kıymayalım. Bize yön veren, yetiştiren, sonra da ahirete irtihal eden annelerimize mezarı başında bir Fatiha okuyalım. Onlar bizden verdiklerini istemez. Sağ olsalar daha da fedakârlık yaparlar.
Ama bugün dünyada ve ülkemizde görüyoruz ki kadına şiddet ve cinayetlerle sarsılıyor, üzülüyor, kahroluyoruz.
Sözde din alimlerinin kadınları hor ve küçük gören sözlerini hayret ve ibretle karşılıyor ve üzülüyoruz.
Bu sözde aydınların kutsal dinimiz adına kullandıkları sözlere hiçbir anlam veremiyor insan. Kutsal dinimizin kadınlara verilen değeri kulak ardı edemez kimse.
Kadınların gününün 1 günde kutlanmayacağını ve 365 gün kutlanması gerekiyor.
Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Kadınlarımız bizim her şeyimiz. Çocuklarımızı yetiştiren annelerimiz, bizleri büyüten annelerimizdir. Kadınlarımız iyi günde de, kötü günde de her zaman yanımızda.
Bayanların elinin değdiği işler güzel oluyor. Yılda bir güne aslında Kadınlar Günü’nü sığdırmak mümkün değil. Kadınsız bir hayat düşünülemez.
Bizler ‘Cennet Anaların Ayakları Altındır’ sözünün anlamını çok iyi bilmekteyiz. Kadınlarımızın toplum içinde de olmaları gerektiği konuma gelmeleri için çalışmaktayız. Kadına yönelik şiddet başta olmak üzere her türlü olumsuzluğu lanetliyoruz.
Hiç düşündünüz mü? Kadınlarımız olmadan hayat olur mu bizim için? Onlar bizim; anamız, bacımız, eşimiz, kızımız her şeyimiz. Onlarsız bir hayat olmaz. Bizler yeri geliyor; onlar için katil oluyoruz. Yeri geliyor; onlar için deli divane olup kendimizden geçiyoruz. Yeri geliyor; kaçıyoruz çenelerinden. Yeri geliyor; peşinden koşuyoruz aşklarından. Su gibi, ekmek gibi; hayatımızın ayrılmaz parçalarından biridir onlar.
Onları anlamak kolay değil elbette. Bazen bir bilmecedir davranışları. Bazense her hareketi ve konuşması büyüler; sihirli bir değnek gibi. Çözülmesi zor bir bulmacadır bazen. Alır götürür etkisiyle başka dünyalara.
Kadınlar, bizim kadınlarımız; fedakârdır. Çekinmez çalışır tarlada, bağda, bahçede; sırtında bebeğiyle. Çoğu zaman dertlerimize ortak olur, kuvvet verir zor günlerimizde. Onlar bizlersiz, biz onlarsız olamayız.
Kadınlarımız, öyle kolay çözebilecek bir bulmaca değildir. Bir bakarsınız sever derinden. Bir bakarsınız yüz vermez sözüyle. Onlar bizi çabuk çözer, buzdan adamların sıcakta eridiği gibi. Biz çözemeyiz bazen; buzdolabındaki buz gibi.
Toplumda hak ettiği yeri onlar da almalıdır. Okumalı ve çağdaş uygarlığın meşalesi olarak ufkumuzu açmalıdır. Karanlığın maşaları olarak karşımıza çıkmamalıdır. Bize hep iyiliği, güzelliği gösterecek, destekleyecek onlar olmalı.
Atatürk'ümüz bu konuda yol göstermiştir: “Bugünün ihtiyaçlarından biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız da bilgin ve bilgili olacaklar ve erkeklerin geçtikleri öğrenim aşamalarından geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplum hayatında erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekleyicisi olacaklardır.”
Kadınların bizim hayatımızın ayrılmaz birer parçası olduğunu biliriz. Ama nedense her fırsatta ezeriz onları. Duygularını, düşüncelerini ve çalışmalarını çok görürüz. Onları hor görürüz bazen. Sadece evinde oturup, eşinin yolunu gözleyen birer mal gibi görenler, ya da cinselliğimizin bir parçası olarak algılarlar. Onların da bizim gibi bir insan olduğunu ve bizim gibi düşünebileceğini kabul etmez bazılarımız.
Hayatımızın derinliği içinde onlarsız olmuyor. Kadınlar, bizim kadınlarımız; ince, narin duygulu kadınlarımız. Bazen de çabuk kırılan hassas kadınlarımız. Bizlerin kahırlarını sitemlerini, eziyetlerini çeken kadınlarımız. Sizler olmasanız, bu dünyanın tadı olur muydu? Düşünemiyorum bile. Herhalde sizler olmasanız; bu dünya kurumuş bir çöle döner. Ve biz tek tek ölürüz; susuz, ekmeksiz yaşar gibi.
Siz olmasanız, biz olamayız zaten. Hayatımızın gökkuşağı kadar zengin kadınlarımız; iyi ki varsınız.
Bunun içindir ki!
Kadınlarımızı üzmeyin, kırmayın, kıymet bilin...
Hayatta, geri dönüşü olmayan ayrılıklar var!!!
Tüm kadınlarımızın günü kutlu olsun. Allah onları eşsiz ve kimsesiz bırakmasın.