Ayşe Tokyaz’ın valize sığdırılan bedeni, bizim sessizliğimize sığmamalı.
22 yaşındaki Ayşe Tokyaz, geçtiğimiz hafta eski sevgilisi tarafından katledildi.
Yetmedi.
Cesedi parçalandı. Bir valize tıkıldı. Katil zanlısı ise ifadesinde şöyle dedi:
"Deodorant sıktım, koku yayılmasın diye."
Lütfen bu cümleyi bir kez daha okuyun. Hatta durup birkaç saniye susun. Çünkü bu, sadece bir cinayet haberi değil. Bu, insanlığın utandığı, toplumun çürümüşlüğüyle yüzleştiği bir an.
Ayşe’nin bedenine yapılan, aslında hepimizin vicdanına yapıldı.
O valiz, bu toplumun içine tıka basa doldurduğu kayıtsızlığı, sessizliği, görmezden gelişleri kapatmak için kapandı.
2025’in ilk 102 gününde ülkemizde 132 kadın öldürüldü.
Bu demek oluyor ki her gün bir kadın, bir erkeğin elinde yaşamını kaybediyor.
Her gün bir kadın eksiliyoruz.
Ve en acısı şu: Artık bu haberler kimseyi şaşırtmıyor.
Alıştık mı gerçekten?
Televizyonda bir kadın cinayeti duyuyoruz.
Bir saniyeliğine durup iç geçiriyor, sonra başka kanala geçiyoruz.
Sosyal medyada “çok üzüldüm” yazıyoruz… ardından sofraya oturup günlük hayatımıza dönüyoruz.
Ertesi gün ise her şey kaldığı yerden devam ediyor.
Ama Ayşe’nin hayatı devam etmiyor.
Onun yarını yok artık.
Bir erkeğin şiddeti, bir kadının tüm geleceğini valize hapsetti.
Ayşe bir rakam değildi.
O sadece “bir kadın” değildi.
Ayşe, bir insandı. 22 yaşındaydı.
Belki öğretmen olmak istiyordu.
Belki sabah kahvaltısında ailesine sarılmıştı.
Belki bir şarkıya eşlik etmişti yürürken…
Ve belki de artık hayattan korkmadan yaşamak istiyordu.
Ama olmadı.
Çünkü biri, kendi “erkekliğini” kontrol edemedi diye, onun hayatı, bedeni, onuru parçalandı.
Peki şimdi ne olacak?
Hiçbir şey yapmazsak, her zamanki gibi olacak.
Yeni bir isim, yeni bir fotoğraf, yeni bir valiz…
Ve biz yine sadece bakacağız.
Ama artık susmak olmaz.
“Aman karışmayalım”, “Kendi hayatıydı” diyerek sırt çevirdikçe, o valiz bir gün kapı eşiğimize kadar gelebilir.
Ayşe, bizim kız kardeşimizdi. Belki komşumuz, belki de okul arkadaşımızdı.
Bu ülkede kadınlar sadece yaşamak istiyor.
Korkmadan, şiddetsiz, güvende yaşamak.
Bu kadar basit.
Ama biz kadınlara, “öldürülmemek için mücadele etme” yükü bırakıyoruz.
Ayşe’yi unutmayalım.
Valize sığdırılan bir kadın bedeni, bu ülkenin vicdanına asla sığmasın.
O valizi bir daha kimseye taşıttırmayalım.
Ayşe’nin adı unutulmasın.
Yeni Ayşeler olmasın diye susmayalım.
Çünkü artık hiçbirimizin susma lüksü kalmadı.
Bu yazıyı kaleme almamın sebebi, Ayşe Tokyaz’ın yaşadığı korkunç ve tarifsiz acının beni derinden sarsmasıdır. Ben de bir kadınım. Sessiz kalamazdım. Artık sıradanlaşan kadın cinayetleri karşısında duyarsız kalmak mümkün değil. Ayşe Tokyaz’ın yaşadığı korkunç son, ne yazık ki artık sıradanlaşan, alıştığımız ve görmezden geldiğimiz bir gerçek haline gelmiş durumda. Böyle acı haberler karşısında duyarsız kalmak, sessiz kalmak mümkün değil.
Bir insanın, bir kadının, 22 yaşında hayatının en başındayken şiddetin ve ölümün kurbanı olması, hepimizin vicdanını yaralıyor. Onun hikayesi sadece Ayşe’nin değil; ailesinin, arkadaşlarının, tüm toplumun hikayesi. Valize sığdırılan bedeni gördükçe, içimde büyüyen öfke ve çaresizlikle yazmak istedim.
Susmak ve görmezden gelmek, bu vahim tabloyu değiştirmiyor; aksine çoğaltıyor. O yüzden yazdım. Ses olmak istedim. Kadınların yaşamak hakkını savunmak için, bu vahşetin toplumun ortak sorunu olduğunu hatırlatmak için. Bu acı gerçeklerin üzerine gitmek, farkındalık yaratmak, belki birilerinin hayatını kurtarmak için.
Çünkü artık susmayacağız. Çünkü her kadın, her Ayşe, yaşamak zorunda.