“Kırşehir Çiğdem” Gazetesi yayın hayatına başlamasının 43'ncü kuruluş yılına erişmenin haklı gururunu şerefini yaşıyor.
Kolay değil 43 yıldan itibaren lekelenmeden, kararmadan, tertemiz kalarak Kırşehir'in, Kırşehir halkının sesi, sözü ve habercisi olmak. Kırşehir'in siyasi, ekonomik, spor ve demografik hayatında yaşanan önemli olayları günlük gazeteyle Kırşehir insanına ve internet vasıtasıyla Türk insanına ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza doğru olarak yansıtarak başarılara imza atıp, bugünlere gelmek.
Günler öylesine akıp gidiyor ki ne zaman ve nasıl geçiyor? Anlamak mümkün değil. Sadece salı ve cuma günleri haftada iki gün çıkan “Kırşehir Çiğdem” Gazetesine yolum ilk olarak çok kıymetli ve özel insan Abdurrahman Cem hocam beni Kırşehirspor'un alt yapısına aldıktan sonra Kırşehirspor'un maçlarını takip etmek, haberlerini, yorumlarını okumak için gazete almaya gitmemle başladı.
Sanki o günler bu günlerde “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde köşe yazı yazacakmışım gibi gazeteciliğin duayeni Şevket Güner ağabeyimize, Salih Güner kardeşimize, emsalsiz gazeteci ve köşe yazılarından Dursun Yastıman ile merhum Ertuğrul Ersan ağabeylerimize gazete nasıl hazırlanır, haber nasıl yapılır, köşe yazısı nasıl yazılır diyerek sorular sorar öğrenmeye çalışırdım.
Hepsi de bana karşı hiç bir zaman yüzlerini ekşitmezlerdi, sorularıma güler yüzle cevap vererek anlatırlardı. Bununla birlikte lisede öğrenci olduğum yıllarda “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi her yıl günün anlamıyla, olaylarıyla ilgili belirlenen konulara göre kompozisyon ve şiir yarışmaları düzenler ve bu yarışmalara yüzlerce öğrenciyle birlikte katılırdım.
Bu şekilde “Kırşehir Çiğdem” Gazetesiyle gönül bağım oluştu ve oluşan bu gönül bağı üniversitede basın yayın bölümünü bitirmeme vesile oldu.
Ancak bir konuyu üzülerek söylemek istiyorum günümüzde teknolojinin gelişmesine, gazetelerin hazırlanmasının, haber ve bilgi toplamanın, fotoğraf çekmenin kolaylaşmasına, rağmen hem ekonomik şartların getirdiği sorunlar, siyasi baskılar, diğer sorunlar, gazeteciliği amacından uzaklaştırmış ve geçmiş yıllarda “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinin düzenlediği kompozisyon ve şiir yarışmaları yapılmaz olmuştur. İnşallah ilerleyen günlerde gazeteler ekonomik olarak nefes alarak ayakta durmaya çalışırlar, siyasi baskılar kalkar, gazeteciliğin yanında kültürel aktivitelere de el atarak bu şekilde yarışmalar düzenlemeye başlarlar
Bunu başta “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi olmak üzere diğer gazetelerinde düzenlemeye başlamalarını bekliyorum.
Yayın hayatı boyunca demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne inanarak, önemli katkılar sağlayan “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi 43 yılda evrensel değerlerden taviz vermeden ciddi, objektif ve sansasyondan uzak yayıncılık anlayışıyla Kırşehir'in değerlerine büyük katkılarda bulunmuştur, Kırşehir'in tarihini, kültürel değerlerini tanıtmada, sorunlarını gündeme getirmede üstün gayret göstermiş olup basın, yayın ve meslek ilkelerinden ayrılmadan teknolojinin tüm imkânlarından en güzel şekilde yararlanmış ve yararlanmaya devam etmektedir.
43 yıldır izlediği yayın politikasıyla Kırşehir halkının büyük beğenisini kazanan, doğru ve ilkeli habercilik anlayışıyla daima gündemi belirleyen “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi'nin asıl gayesi "Halka hizmet, Hak’ka hizmet" olmuş, söz konusu Kırşehir ise gerisi teferruattır anlayışından ayrılmamış, “önce Kırşehir, sonra gazetem” diyerek yıllardır sadece gazetecilik yapmaya insanları bilgilendirmeye, doğru haber vererek aydınlatmaya çalışmış ve 43 yıldan bu güne kadar zor günlerden geçen, uğradığı haksızlıklar, üzerinde oynanan oyunlar, yapılan baskılar, ekonomik şartlar “Kırşehir Çiğdem” Gazetesini doğru bildiği gazetecilik anlayışından uzaklaştırmamıştır.
Mensubu olmakla büyük gurur duyduğum, övündüğüm, onurlu ve gururlu geçmişi olan ve halen aynı anlayışla yayın hayatını sürdüren “Kırşehir Çiğdem” Gazetesine iyi ki varsın diyor, daha nice 43 yıllara diyerek başarılar diliyor ve tebrik ediyor ve yazımı Şevket Güner ve merhum Ertuğrul Ersan ağabeylerimizle olan bir anımı yazarak bitirmek istiyorum.
Birazda müziplik olsun diyerek merhum Ertuğrul Ersan'ın yazmış olduğu köşe yazısını eleştiren isimsiz bir mektup yazmış ve postayla gazeteye göndermiştim. Mektubu okuyan Şevket Güner ve Ertuğrul Ersan isimsizde olsa mektubu benim gönderdiğimi anlamışlar ve “yanımıza gelsin” diyerek haber göndermişler.
Gazeteye gittiğimde bana gülerek mektubu gösterdiler, “bu ne dediler, ne bileyim” dedim, “bu mektubu sen yazmadın mı?” dediler. “Hayır ben niye yazayım ki bir şey söyleyecek olsam gelir size söylerim. Niye mektup yazayım ki” dedim.
Bizde onu anlamadık dediler ve yazılarda sol elimi kullandığım için Şevket Güner bana, “Yahu Osman'ım sen yazıları sol elle yazıyorsun bu yazıyı solak solak sen yazdın, bu senin işin sanki bizleri tanımıyorsun, bizlere uzak birisin. İsimsiz mektup yazıyorsun, gelip söylesene” dedi. “Şevket ağabey, Ertuğrul ağabey mektup yazmasam, gelip söylesem bu işin tadı olmazdı. Bak ne güzel merak ettiniz beni çağırdınız ve güzel bir ortam oluşturarak bir araya gelmiş olduk ve güldük” dedim ve güzel bir kahkahayla çaylarımızı yudumladık.