İstiklal Marşı'nın kabulünün 99. yıldönümü dün tüm yurtta olduğu gibi Kırşehir’de de törenlerle kutlanıyor.
Kırşehir’de çeşitli etkinliklerle Mehmet Akif Ersoy’un anılacak ve İstiklal Marşı’nın yazdırılmasına kadar geçen süreçle ilgili konferanslar, paneller düzenleniyor.
İstiklal Marşımızın kabul edilişinin yıldönümü dolayısıyla program ve etkinliklerin düzenleneceği Kırşehir de, milli mücadele yıllarında Kurtuluş Savaşı’na destek vermiş ve milli iradeye sahip çıkmıştı.
Kurtuluş mücadelesinden bu yana siyasi arenada her zaman belirleyici bir faktör olarak dikkat çeken Kırşehir, demokrasi gazisi olarak il iken ilçeye dönüştürülmüştü.
Günümüzde İstiklal Marşı’nı anlayarak tekrar tekrar okumamız gerektiğini ve Sevr’i hayata geçirmek isteyenlerin hayallerini gerçekleştirme noktasında ne kadar kararlı hareket ettiklerini Türkiye’de son yıllarda yaşadığımız olaylarla idrak etmemiz gerektiğini hatırlatıyoruz.
Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınan bu eser, 12 Mart 1921'de Birinci TBMM tarafından “İstiklâl Marşı” olarak kabul edilmiştir. Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı'nı Anadolu'da Milli Mücadele devam ederken yazdı. Türk askerinin yürekliliği ve bağımsızlığa olan tutkusunu anlatan İstiklal Marşı, 99 yaşında…
İstiklal Marşı, ünlü şair Mehmet Akif Ersoy tarafından yazıldı, Osman Zeki Üngör tarafından bestelendi. Bugün okuduğumuzda tüylerimizi diken diken eden milli marşımız 99 yaşında… Her Türk’ün ezbere bilmesi gereken İstiklal Marşı Türk’ün düşmanlara karşı verdiği mücadeleyi en anlamlı şekilde ifade ediyor. İşte İstiklal Marşı’nın sözleri ve kabul edilişinin hikâyesi…
İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ
Maarif Vekaleti, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlarında, İstiklâl Harbi’nin millî bir ruh içerisinde kazanılması imkânını sağlamak amacıyla 1921’de bir güfte yarışması düzenledi. Yarışmaya toplam 724 şiir katıldı. Eser gönderenler arasında Kazım Karabekir, Hüseyin Suat Yalçın, İsak Ferrara, Muhittin Baha Pars ve Kemalettin Kamu gibi tanınmış isimler de vardı. “Çanakkale Şehitleri” ve “Bülbül” gibi şiirlerin sahibi Mehmet Akif’in “Milletin başarılarının para ile övülemeyeceğini” düşündüğü için yarışmaya katılmak istemediği bilinir.
Son şiir gönderme tarihi olan 23 Aralık 1920’den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde İstiklal Marşı olabilecek bir eser bulamamıştı. Mehmet Akif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in kendisine yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubundan sonra fikrini değiştirerek Ankara’daki Taceddin Dergâhındaki odasında, Türk Ordusuna hitap ettiği şiiri kaleme aldı ve bakanlığa teslim etti.
Şiirde, şair Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk’a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirmiştir. Hamdul­lah Suphi Bey, Âkif’in şiirinin önce cephede asker arasında okunma­sına karar verdi. Batı Cephesi Komutanlığına gönderilen şiir, askerin beğenisini kazandı. İstiklâl Marşı, 17 Şubat 1921 tarihinde Hakimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde yayınlandı, on iki gün sonra ise Konya’da Öğüt gazetesinde yer aldı.
Ön elemeyi geçen yedi şiir 12 Mart 1921’de Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı meclis oturumunda tartışmaya açıldı. Mehmet Âkif’in şiiri meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu. Şiir okunduğunda milletvekilleri büyük bir heyecana kapıldı ve diğer şiirlerin okunmasına gerek görülmedi. Bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Akif’in şiiri coşkulu alkışlarla kabul edildi. (HABER: BEYHAN BALLI)

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak
O benimdir, o benim milletimindir ancak

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım
O zaman yükselerek arşa değer belki başım

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal
Muhabir: TE Bilişim